Avrupa Birliği, temiz teknolojilere verdiği güçlü destek ve iddialı karbonsuzlaştırma gündemi sayesinde küresel enerji dönüşümünde lider konumda.
AB gündemi; 2030 yılına kadar CO2 emisyonlarında 1990 yılına oranda yüzde 55’lik azaltım; 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefleyen Avrupa Yeşil Anlaşması ve “Fit for 55” planı gibi önemli politika girişimlerini içeriyor.
Fakat, Birlik 2021’den bu yana bu hedeflerine oldukça ters düşen gelişmelerle mücadele ediyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, pandeminin devam eden etkileri, tedarik zinciri aksaklıkları, enflasyonist baskılar ve küresel ekonomideki çalkantılar AB ülkelerinde enerji güvenliğini tehdit eden temel konular. Birçoğu net petrol ve gaz ithalatçısı olan AB ülkeleri, bu nedenle bir süredir enerji güvenilirliği ve piyasa belirsizlikleri risklerine maruz kalıyor. Rusya’ya yönelik yaptırımların ardından, AB’nin Rusya’nın doğal gaz ihracatı önemli ölçüde azaldı. Nispeten ılıman geçen kış mevsimi ve enerji verimliliği önlemlerinin benimsenmesi sayesinde, AB genelinde 2022’de sanayi ve binalardaki gaz tüketimini 2021’e oranla yaklaşık yüzde 15 ila 20 oranında azaldı.
Yeşil dönüşüm hızlandı, ama…
Bazı Avrupa ülkeleri, kömürle çalışan enerji santrallerinin devreden çıkarılmasını geciktirmek ve kullanımlarını arttırmak gibi adımlar atarak istikrarlı bir enerji arzı sağlamaya çalıştı; bu da nükleer ve hidroelektrik santrallerinden elde edilen üretimin azalmasını kısmen telafi etmeye yardımcı oldu. Yaşanan kriz, hızlı karbonsuzlaşmanın enerji güvenliği ve ekonomik büyüme ile yakından ilgili olduğunu daha da belirgin bir hale getirirken, yeşil enerji geçişine yönelik çabalara yeni bir ivme kazandırdı.
AB, 2022 yılının başlarında, “Rus fosil yakıtlarına olan bağımlılığı hızla azaltmak ve yeşil geçişi hızlandırmak için” önlemler getiren REPowerEU planını açıkladı. Bu, Avrupa Birliği›nin mevcut krizden iklim eylemi konusunda yenilenmiş bir kararlılıkla çıkmayı hedeflediğine dair önemli bir sinyaldi.
Avrupa Birliği, bugün enerji kaynaklı emisyonların yaklaşık yüzde 8’inden sorumlu. Her ne kadar iklim krizi sorununu tek başına çözemeyecek olsa da, bu yolda kendini küresel bir lider olarak konumlandırıyor. Fakat, verilen taahhütlerin yerine getirilmesi için büyük bir çaba gerektiği de ortada. 2019’dan 2021 yılına kadar, AB enerji sektörü emisyonları, 1,5°C patikasında ilerlemek için gereken oranın yarısından daha az azaldı. Avrupa Birliği’nin mevcut yenilenebilir enerji kaynağı dağıtım hızını üç katına çıkarması gerekiyor. Bu da dönüşümün hızlı ve zorlu olacağını gösteriyor.
McKinsey tarafından yayınlanan yeni rapor, AB’nin “küresel geçişte uzun süredir lider olduğunu” ve enerji fiyatı krizine hızla yanıt vererek liderlik göstermeye devam ettiğini belirtiyor. Rapor; geçişin sosyo-ekonomik faydalarından yararlanmayı ve savunmasız işletmeleri ve çalışanları ilgili risklerden korumayı sağlayacak politikalarla yapılması gerektiğinin altını çiziyor.
Yenilenebilirin payı 2030’da yüzde 45 olacak
Rapora göre, başarılı bir geçiş, CO2 emisyonlarını azaltmanın yanı sıra fosil yakıtlara ve enerji ithalatına olan bağımlılığı azaltarak bölgenin enerji güvenliğini güçlendirecek. Hedef, nihai enerji karışımında bugün yüzde 22 olan yenilenebilir enerji oranını 2030 yılına kadar yüzde 45’e çıkarmak olacak. Bu değişiklikler 2030 yılına kadar Avrupa Birliği’nin toplam enerji faturasını yüzde 10 azaltabilecek.
Net sıfır bütçesi, Marshall Planı bütçesinin 11 katı
Enerji dönüşümü, Avrupa Birliği için artan enerji güvenilirliği, ekonomik büyüme ve istihdam yaratma gibi geniş ekonomik fayda anlamına geliyor. McKinsey raporu, Avrupa’nın net sıfıra yönelik yatırımlarının 2030 yılına kadar yaklaşık 1,7 trilyon Euro’ya ulaşabileceğini ve bunun reel olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası Marshall Planı harcamalarının 11 katına eşit olduğunu gösteriyor. Yeşil ekonomiye geçiş 2050 yılına kadar altı milyon işi ortadan kaldırabilecek olsa da, beş milyon net kazançla 11 milyon iş yaratabilecek. İş kayıpları ve kazançları işgücü spektrumunda yıkıcı bir şekilde gerçekleşeceğinden, eğitim ve geçiş desteği önemli olacak.
İrade, işbirliği ve koordinasyon şart
Rapor, enerji şebekesi altyapısının inşası konusunda, son beş yılın ortalamasından yüzde 70’e varan oranda daha fazla yıllık şebeke yatırımlarına ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor. Bu yatırımlar, ısı ve ulaşım gibi sektörler elektriklenmeye devam ederken, şebekenin artan yenilenebilir üretim ve daha yüksek elektrik talebiyle başa çıkmasını sağlayacak. Rapor, yenilenebilir enerji kaynakları ve şebeke altyapısı için izin prosedürlerinin düzenlenmesi; yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği konusunda kamuoyunda farkındalık yaratılması, yeni nesil enerji depolama gibi gelişmekte olan teknolojiler için mali teşvikler geliştirmesi gerektiğini de vurguluyor. Rapor ayrıca, Avrupa Birliği için, jeopolitik ve makroekonomik türbülansın ortasında başarılı bir enerji geçişinin, muhtemelen operatörler, düzenleyiciler, yatırımcılar ve genel olarak toplum dahil olmak üzere tüm paydaşlar arasında sürekli irade, işbirliği ve koordinasyon gerektireceğinin altını çiziyor.