Küresel sermaye yönünü yeniden belirlerken, Türkiye jeopolitik konumu ve üretim gücüyle hâlâ radarın tam merkezinde. Ancak yatırımcı güveni, sadece potansiyele değil, aynı zamanda öngörülebilirliğe de bakıyor. Enflasyon, kur istikrarı, şeffaflık... Bunlar olmazsa olmazlar. Farklı sektörlerden farklı büyüklükteki şirketlere kredi, büyüme yatırımı, ortaklıklar, operasyonel ve finansal yeniden yapılandırma gibi finansman ve iş çözümleri sağlayan kurumsal finansman şirketi Servo Capital’in Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Kiziroğlu, Türkiye’nin jeopolitik ve ekonomik potansiyeline dikkat çekerken, kalıcı yabancı yatırım için ekonomik istikrarın gerekliliğini vurguluyor.
“Şöyle düşünün, 85 milyon kişinin yaşadığı bir ülkeyiz. G20 içinde olup da bu potansiyele sahip ülke sayısı çok az. Türkiye enflasyonu düşürmeli, döviz- TL dengesi sağlanmalı ve yeniden dış yatırım için uygun hale gelmeli” diyen Kızıroğlu, Türkiye’nin 1.2 trilyon dolarlık ekonomisinin global ölçekte yeterince değerlenmediğini belirtiyor. Körfez sermayesinin Türkiye’ye olan yaklaşımından KOBİ’lerin yatırım alabilmesi için neleri değiştirmesi gerektiğine kadar geniş bir perspektifte konuştuğumuz Kiziroğlu’nun verdiği mesaj net: “Para var, güven gelirse daha fazlası da gelir.”
“Enflasyon düşmeli, döviz-TL dengelenmeli, güven tesis edilmeli“
Türkiye, 85 milyonluk nüfusu, stratejik konumu ve G20 üyeliğiyle yatırım açısından hâlâ büyük bir potansiyele sahip. Ancak kalıcı yatırım için önce ekonomi stabilize olmalı,” diyor Servo Capital CEO’su Kaan Kiziroğlu. Türkiye’nin mevcut ekonomik koşulları, Körfez sermayesinin ilgisi ve şirketlerin yatırım çekme kapasiteleri üzerine kapsamlı bir değerlendirme yapan Kızıroğlu, net konuşuyor: “Enflasyon düşmeli, döviz-TL dengelenmeli, güven tesis edilmeli.”
Stratejik lokasyon avantajı sürüyor
“1.2 trilyon dolarlık bir ekonomi azımsanacak bir şey değil ama potansiyelin altında. Türkiye’nin konumu zaten binlerce yıldır ispatlı. Bugün de enerji hatlarının, ticaret koridorlarının geçiş noktası. Bu nedenle yatırımcının ilgisi hâlâ canlı” diyen Kiziroğlu’na göre Körfez sermayesinin Türkiye’ye ilgisi geçici değil; yapısal ve stratejik. “Katar krizinde Türkiye, açıkça destek oldu. Bu tutum, Körfez için unutulmadı. Bankalarımızda Körfez ortaklığı zaten var. Para geliyor, duruyor ve değerlenmeyi bekliyor. Şu anda kredi olarak akış daha hızlı. Hisse tarafında da artış olabilir” diyor Kiziroğlu.
“Körfez’in iştahı 5 milyar dolarla başladı”
“Son dönemde Körfez İşbirliği Konseyi bölgesinde faaliyet gösteren bankaların Türkiye’ye olan ilgisinin arttığı ve 5 milyar dolarlık bir kredi musluğunun açıldığı gündemde. Sadece tek bir banka ile yaptığımız görüşmede bile ‘1 milyar dolarlık kredi verebiliriz, hatta 1 milyar daha eklenebilir’ dendi. Bu 5 milyar dolarda kalmaz. Tüpraş kısa süre önce 500 milyon dolarlık işlem yaptı. Körfez’den para akıyor” yorumlarını yapan Kiziroğlu, bu sermayenin kalıcılığı için ekonomik güven ortamının gerekli olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Yatırımcının isteği basit: Döviz volatil olmasın, enflasyon tahmin edilebilir olsun. Bu sağlandığında yatırım hızı artar.”
Yatırım önceliği: Büyük şirketler
Peki, hangi sektörler ve şirketler yatırım çekecek? Kiziroğlu’nun cevabı şöyle: “Yatırımcı, önce şirket büyüklüğüne, sonra sektöre bakar. BİST 30 büyüklüğündeki şirketler öncelikli. İhracat potansiyeli olan, sağlam bilançosu bulunan her büyük şirket cazip hale gelir. Örneğin tekstil sektörü şu an kötü durumda, ancak büyük bir oyuncu hâlâ yatırım çekebilir.”
“Finansal okuryazarlık şart”
Kiziroğlu, finansal okuryazarlık eksikliğinin hâlâ şirketlerin önünde en büyük engel olduğunu söylüyor. “Patron kendi finansal tablosunu anlamıyorsa, yabancı yatırımcı nasıl anlasın? Açık satış varsa şirket içinde hırsızlık ihtimali bile doğar. Şirketin ‘dili’ olan bilanço doğru konuşmalı. Şeffaflık ve denetim yatırımın ön şartı.” Dünya hızla gelişirken Türkiye’nin finansal dönüşümde hâlâ geride olduğunu da ekleyen Kiziroğlu, “1999’da borç bölü sermaye oranı konuşuyorduk. Bugün yatırımcı 5 yıllık projeksiyon istiyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak zorundayız” diye ekliyor. Kiziroğlu’nun yorumu net: “Türkiye’ye para geliyor, daha da gelecek. Ama istikrar ve şeffaflık olmazsa, bu potansiyelin çoğu yerini bulmaz. Şirketler evini düzeltmeli, ülke ise ekonomik güveni sağlamalı. O zaman Türkiye’yi kimse tutamaz.”
KOBİ’ler için yol uzun ama açık
KOBİ’lerin ülke ekonomisinin temeli olduğunu, ama büyüklük olarak yatırımcının radarına giremediklerini ifade eden Kiziroğlu “Ayrıca bağımsız denetim yok, açık satış var, vergi sorunları var. Bunlar düzelmeden dışarıdan para gelmez. Yine de umut var. Özellikle yurt dışından makine alımı yapan KOBİ’ler için uzun vadeli, düşük faizli finansman kapıları açık. Makine yatırımı yapan bir KOBİ, yabancı devletin verdiği garantili krediye ulaşabiliyor. 10 yıl vadeli, düşük faizli. Çünkü o devlet kendi üreticisini destekliyor. Aynı sistem Türkiye içinde de kurulabilir. Eximbank, Türk makinacısına aynı garantiyi verse, bu hem istihdam hem ihracat yaratır. Bu bir politika meselesidir” diyor.