İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ergen, “Yapay zekâ artık ekonomik, demokratik, etik ve toplumsal yapının temel bir unsuru haline geldi. Bir yandan yapay zekâyı hızla kullanmak, diğer yandan üretebilmek ve aynı zamanda korunmak da gerekiyor. Avrupa Birliği, çoklu karar mekanizmaları nedeniyle bazen ortalamanın tuzağına düşebiliyor. Buna karşılık ABD ve Çin hızlı kararlar alıp hızla ilerliyorlar. Bizim de hızlı karar alma kapasitemizi kullanarak, yapay zekâyı en etkin şekilde benimsememiz ve geliştirmelerde sürtüşme olmadan güçlü kaldıraçlar yaratmamız şart” diyor.
Dijital çağın eşiğinde insanlık, teknolojik devrimleri sadece takip etmekle kalmıyor, aynı zamanda onları yönlendirme sorumluluğunu da üstleniyor. Yapay zekâ, bu dönüşümün en etkili güçlerinden biri olarak, etik, toplumsal ve ekonomik boyutlarıyla küresel bir yol ayrımına işaret ediyor. Avrupa Birliği, bu dönüşümü sadece teknolojik bir yarış olarak değil, aynı zamanda bir insanlık meselesi olarak ele alıyor. İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen ve Avrupa’nın teknoloji politikalarının geleceğini şekillendirmeyi amaçlayan AIHorizon25 Zirvesi de tam olarak bu vizyonun bir yansıması niteliğinde. İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ergen, AB’nin “Yeni Nesil İnternet Programı” çerçevesindeki birincilik elde eden projeleriyle bu platforma davet edilen isimler arasındaydı.
Prof. Dr. Ergen, “Yapay zekâ artık sadece teknolojik bir mesele değil; ekonomik, demokratik, etik ve toplumsal yapının da temel bir unsuru haline geldi. Bir yandan yapay zekâyı hızla kullanmak, diğer yandan üretebilmek ve aynı zamanda korunmak da gerekiyor” diyor ve ekliyor: “Davos’tan ayrılırken şunu düşündüm: Avrupa Birliği, çoklu karar mekanizmaları nedeniyle bazen ortalamanın tuzağına düşebiliyor. Buna karşılık ABD ve Çin hızlı kararlar alıp hızla ilerliyorlar. Bizim de hızlı karar alma kapasitemizi kullanarak, yapay zekâyı en etkin şekilde benimsememiz ve geliştirmelerde sürtüşme olmadan güçlü kaldıraçlar yaratmamız şart. Türkiye’nin dijital geleceğini şekillendirecek kritik bir yol haritasına ihtiyacımız var!”
Prof. Dr. Ergen, bu noktada çok kritik bir soruyu gündeme getiriyor: “AB’nin stratejileri geniş bir coğrafyada etkili oluyor ve Türkiye de bu konularda AB müktesabatına yakın hareket ediyor. Ancak burada önemli bir soru gündemde: Eskiden olduğu gibi bu vizyona katkı mı sağlayacağız, yoksa bir adım geri çekilip ya da ileri giderek kendi stratejimizi mi oluşturacağız? Ülkemizin bu yapay zekâ yarışında inovasyon tarafında mı yoksa regülasyon tarafında mı öncü olacağı konusu ise mutlaka gündemimizde yer almalı.” Prof. Dr. Ergen ile yapay zekânın geleceğinden dijital insan haklarına, Avrupa’nın teknoloji vizyonundan Türkiye’nin stratejik konumuna kadar pek çok kritik konuyu konuştuk:
İnsancıl internet
“AB’nin Yeni Nesil İnternet Programı kapsamındaki çalışmalarımızla bu alanda birincilik elde ettik. Bu başarı sayesinde, Avrupa Birliği’nin yapay zekâ politikalarına katkı sunmak amacıyla düzenlenen AIHorizon25 arama konferansına davet edildik. Bu zirve aynı zamanda Avrupa’nın teknoloji politikalarının yönünü belirleyecek stratejik bir yol haritasının parçası. İsviçre’nin Davos kentinde, ünlü Ekonomik Zirve’nin de yapıldığı konferans kompleksinde gerçekleşti. Zirvede en çok tartışılan mesele, insanlığın yapay zekâ devrimini nasıl yöneteceği ve bu dönüşümün merkezine insanı nasıl koyacağıydı. Bu bağlamda “Humanized Internet” yani insancıl internet kavramı öne çıktı.”
Teknolojik ilerleme ile etik sorumluluğu yan yana yürütmek
“Bugün geldiğimiz noktada internet, algoritmaların ve veri odaklı platformların şekillendirdiği, kullanıcıyı çoğu zaman edilgenleştiren bir yapıya evrildi. Yapay zekâ sistemleri genellikle kâr maksimizasyonu, dikkat ekonomisi ve veri “sömürüsü” üzerine kurulu. Bu durum, kişisel mahremiyetin aşınmasına, dijital hakların ihlaline ve toplumsal güvenin zedelenmesine yol açıyor. Bir yandan inovasyon toplumsal faydayı büyütürken, diğer yandan bireyin korunması gerekliliği bu çağın en kritik dengesi haline geliyor. İnsancıl internet vizyonu tam da bu dengeyi kurmayı hedefliyor: Teknolojik ilerleme ile etik sorumluluğu yan yana yürütmek. İnsancıl internet bir anlamda: Bireyin verisi üzerinde tam kontrol sahibi olması, algoritmaların şeffaf ve hesap verebilir olması, yapay zekânın kamu yararına çalışması, kapsayıcı, etik ve insan onuruna saygılı dijital sistemler kurulması anlamına geliyor. Bu vizyon, yapay zekânın sadece bir teknoloji değil, aynı zamanda bir toplumsal sözleşme meselesi olduğunu ortaya koyuyor. Zirvede bu dönüşümün nasıl başarılabileceğine dair çok yönlü görüş alışverişi yapıldı.”
AB’nin en güçlü aracı 72 milyar Euro’luk Horizon Europe fonu
“AB’nin elindeki en güçlü araçlardan biri, 72 milyar Euro’luk Horizon Europe fonu. Bu dev kaynak, yalnızca bilimsel araştırmaları değil, aynı zamanda yapay zekâ, biyoteknoloji ve sürdürülebilirlik gibi stratejik alanlarda inovasyon odaklı yatırımları da destekliyor. Bu fon, startuplar için sadece bir finansman kaynağı değil; aynı zamanda Avrupa’nın teknoloji politikalarının şekillenmesinde rol oynayan bir strateji enstrümanı. Zirvede, bu fonun nasıl yönlendirileceği; etik yapay zekâ uygulamaları, startup–endüstri iş birlikleri ve toplumsal etki boyutlarıyla birlikte ele alındı. AB bu süreci, inovasyonu teşvik ederken aynı zamanda etik, kapsayıcı ve kamu yararını önceleyen bir yapay zekâ ekosistemi kurarak yönetmek istiyor.”
İnsancıl bir internet için 5 temel ilke
“İnsancıl internet, bireyin dijital dünyada sadece bir veri kaynağı değil, hakları olan özne olarak tanımlanmasını savunur. Bu yaklaşım, internetin ve yapay zekânın etik, şeff af ve kamu yararına hizmet eden bir yapıya kavuşturulmasını amaçlıyor. Avrupa Birliği bu vizyonu somutlaştırmak için dijital çağda geçerli olması gereken 5 temel ilke belirledi. Bu ilkeler, AB’nin teknoloji yarışında yalnızca hızlı değil, adil, kapsayıcı ve insan merkezli bir liderlik modeli inşa etmesini sağlıyor.
Sağlık, yapay zekanın en dönüştürücü etki yarattığı alanlardan biri
“Sağlık, yapay zekânın en dönüştürücü etkiler yarattığı alanlardan biri olarak öne çıktı. Özellikle erken teşhis, kişiselleştirilmiş tedavi ve sağlık hizmetlerinin verimliliğini artırma gibi başlıklarda yapay zekâ adeta devrim niteliğinde çözümler sunuyor. Ancak bu potansiyelin hayata geçirilmesinde bazı kritik sorular da gündeme geldi: Veri güvenliği nasıl sağlanacak? Etik sınırlar nerede başlayıp nerede bitiyor? Bu teknolojiler herkes için erişilebilir mi, yoksa eşitsizlikleri derinleştirir mi? Zirvede, sağlıkta yapay zekâ uygulamalarının hem inovatif yönü hem de etik ve toplumsal sorumluluk çerçevesi birlikte ele alındı.”