“Security Radar 2025” araştırması uluslararası ortamın savaşlar ve çatışmalar çağına girdiğine dair derin bir endişe ve genel bir karamsarlık olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, Türk halkı, hem Rusya’yı hem ABD’yi eşit derecede tehdit olarak görüyor.
"Security Radar 2025" Avrupa güvenliği ve dış politika konularında kamuoyu tutumlarını inceleyen bir anket çalışması. Özellikle Rusya'nın, Ukrayna'yı işgalinin ardından Avrupa güvenliği üzerindeki yansımalara odaklanarak, Almanya, Fransa, Türkiye, Ukrayna ve ABD dahil olmak üzere 14 ülkedeki yaşayan vatandaşların görüşlerini karşılaştırmış.
İçinde bizim yanıtlarımızın da olduğu, bir Türkiye hikâyesi diye yorumladım. Bağımsız bir kurum eliyle kendimizi dışarıdan okumak kendimize dışarıdan bakmak çok ilginç. Araştırma, parça parça bildiklerimizi, bir araya getirmekte zorlandıklarımızı pragmatik olarak ortaya dökmüş.
Anket bulguları, Rusya'nın Avrupa güvenliğine yönelik en büyük tehdit olarak algılandığını, birçok ülkenin savaşı sona erdirmek için diplomatik çözümleri ve askeri harcamaları artırmayı desteklediğini gösteriyor. Rapor uluslararası ilişkilerde iş birliği ile rekabet arasındaki gerilimi vurguluyor. Yayın, Friedrich-Ebert-Stiftung e.V. tarafından hazırlanmış. "Güvenlik Radarı 2025", uluslararası ortamın savaşlar ve çatışmalar çağına girdiğine dair derin bir endişe ve genel bir karamsarlık olduğunu ortaya koyuyor.
Temel genel bulgular
Ankete katılanların çoğunluğu, ABD ve Çin arasında yeni bir "Soğuk Savaş"ın ortaya çıktığına inanıyor. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin çoğunda Rusya ana tehlike olarak algılıyor. Halk, daha içe dönük bir yaklaşıma yönelmiş, ülkelerinin kendi refahlarına odaklanmasını ve uluslararası angajmanlardan kaçınmasını istiyor. Ankete katılan tüm ülkelerde büyük çoğunluk, "Önce benim ülkem" çağının başladığına inanıyor. Artan askeri harcamalar, toplumsal uyumu sürdürmenin anahtar sorunu, ankete katılanların %48'i artan savunma harcamalarını finanse etmek için zenginlere özel bir vergi uygulanmasını tercih ediyor. Halkların çoğunluğu, savaşın yakında sona ereceğine dair inançsız ve askeri bir zaferden ziyade, her iki tarafın uzlaşacağı diplomatik bir çözüm bekliyor. Yeni savaşların Avrupa'da olası olduğu korkusu yaygın.
Türkler herkesten farklı, peki neden?
Türk halkı, ankete katılanlar arasında en çok endişe duyanlardan. Ankete katılanların %85'i kişisel gelecekleri hakkında endişeli olduğunu belirtmiş. En büyük endişeler enflasyon (%87), ekonomik krizler (%87) ve savaşlar/çatışmalar (%83) olarak sıralanmış. Türklerin %80'i ülkelerinin hak ettiği uluslararası statüye sahip olmadığını düşünüyor. Bu oran, anketteki en yüksek memnuniyetsizlik seviyesi ve 2021'den bu yana neredeyse hiç değişmemiş. Türkler kendilerini oldukça bağımsız ve özerk hissediyor; refahlarının diğer ülkelerin refahıyla bağlantılı olduğuna inananların oranı sadece %56, bu da anketteki en düşük üçüncü oran. Türkler, dünyanın bir "Önce benim ülkem" çağına girdiğine güçlü bir şekilde inanıyor (%83).
Askeri harcamaya özel vergi istiyoruz
Türklerin %67'si askeri harcamaların artırılmasını destekliyor. Yine de halkın %60'ı, askeri harcamalardan ziyade sosyal ve ekonomik harcamalara öncelik verilmesini istiyor. Askeri harcamaların finanse edilmesi konusunda, %62'si zenginlere özel bir vergi uygulanmasını talep ediyor. Bu, Türkiye'deki yüksek eşitsizliği yansıtan, anketteki en yüksek destek oranlarından.
Askeri çatışmalara müdahaleye karşı çıkanların oranı yükselmiş 2021'de %37 iken, %51'e çıkmış. Aynı zamanda, askeri müdahalenin dış politika aracı olarak etkinliğine inanç (%64) anketteki en yüksek oran, bu pek çelişkili bir durum. Türkiye'de Rusya ve ABD, Avrupa güvenliğine yönelik eşit derecede tehdit olarak görülüyor (her ikisi de %55). Çin ise %44 ile üçüncü tehdit olarak algılanıyor.
Türklerin %57'si, Türkiye, Brezilya ve Güney Afrika gibi orta güçlerin yeni güç merkezleri olarak ortaya çıktığına inanıyor. BM (%67), AB (%61), NATO (%56) ve AGİT (%54) için daha büyük bir rol arzu ediliyor. Türkler, NATO üyeliğinin daha çok NATO'ya (%51) yarar sağladığını, Türkiye'ye (%30) değil, AB ilişkisinin ise daha çok AB'ye (%60) yarar sağladığını düşünüyor. Türklerin %64'ü, AB'nin ABD'den daha bağımsız hale gelmesini destekliyor. Yaklaşık %60'ı, Rusya'nın olası bir saldırısına karşı iyi hazırlandığını düşünüyor.
Ukrayna Savaşı'nda duruşumuz da NATO ortaklarından farklı
Türklerin %42'si savaşı, Batı (ABD ve NATO) ile Rusya'nın küresel etki için yarıştığı Ukrayna topraklarında yürütülen bir vekâlet savaşı olarak görüyor. Rusya'yı sorumlu tutanların oranı %50 iken, ABD'yi sorumlu tutanların oranı %47. Diplomatik çabaları destekleyenlerin oranı %47, tarafsız bir duruşu savunanların oranı %38 (anketteki en yüksek ikinci oran). Ukrayna'ya destek, diğer NATO ülkelerinin çoğunda askeri destek öncelikli iken, Türkiye'de insani yardım (%46) öncelikli (askeri destek %27).
Türklerin yaklaşık yarısı, Ukrayna topraklarının bir kısmını kaybetse bile, savaşın mümkün olan en kısa sürede durdurulmasının en önemli şey olduğuna inanıyor. Diğer NATO ülkelerinin çoğunun aksine, Türklerin %34'ü Rusya'nın savaş sonucunda güçlendiğini düşünüyor. Türk dış politikasının odak noktasında, Ukrayna'daki savaştan ziyade Gazze'deki çatışma (%58) bulunuyor (Ukrayna %6).
Daha fazla statü istiyoruz
Türkiye’de uluslararası statüye dair memnuniyetsizlik oranı %80 ile ankette en yüksek seviyede. Rusya ve ABD’nin tehdit olarak algılanma oranı eşit düzeyde, her ikisi için de %55. Rusya ile iş birliğini destekleyenlerin oranı %58; bu, Sırbistan ve Kazakistan’ın ardından üçüncü sırada yer alıyor ve NATO üyeleri içinde en yüksek oran. Savaşın Rusya ile Batı arasında bir vekâlet savaşı olduğunu düşünenlerin oranı %42; bu algı Sırbistan ve Kazakistan gibi AB/NATO dışındaki ülkelerle benzerlik gösteriyor.
Askeri müdahalenin etkili olacağına inananların oranı %64 ile yine en yüksek seviyede. Savaşın Rusya’yı güçlendirdiğini düşünenlerin oranı %34 olup bu görüş Rusya, Sırbistan ve Kazakistan gibi az sayıdaki ülkede de görülüyor.
Türkiye'den beklenti ve yorumlar
Rusya'ya karşı yaptırım uygulamayan tek NATO üyesi olmasıyla uyumlu bir şekilde, tarafsız ve diplomatik çözüme odaklanmış bir halk desteği mevcut.
Türkiye'nin dış politikadaki iddialı duruşu, halkın diğer ortak güçlerle birlikte yeni bir güç merkezi olarak ortaya çıkıldığı inancıyla örtüşüyor. Halkın askeri müdahaleye karşı çıkmasına rağmen (%51), askeri gücün dış politikada etkinliğine en yüksek oranda inanması (%64) dikkat çekici bir çelişki ve Türk dış politikasının iddialı gerçekliği ile halkın içgüdüsel kısıtlamaları arasındaki gerilimi yansıtıyor.
Bu bulgular, Türk kamuoyunun hem küresel belirsizlikten derinden etkilendiğini hem de uluslararası ilişkilerde bağımsız bir aktör olma arzusunu sürdürdüğünü gösteriyor.
Jeopolitiğin geri dönüşü
Friedrich-Ebert-Stiftung'un 14 ülkeyi kapsayan araştırmasına göre, uluslararası ilişkilerde jeopolitiğin mantığı ve sıfır toplamlı oyunlar yeniden ağırlık kazandı. Ankete katılan tüm ülkelerde, yeni bir "savaşlar ve çatışmalar çağı"nın ortaya çıktığına dair derin bir korku ve yaygın bir görüş hakim. Avrupa, İkinci Dünya Savaşı'ndan yaklaşık 80 yıl sonra yeniden silahlı çatışmaya dönüşen jeopolitiğin ortasında kendisini tehlikede görüyor. Yeni küresel düzendeki kutuplaşmanın ana eksenini ABD ve Çin arasında yorumluyor. Avrupa Birliği ve Rusya'nın ikincil rollerde olduğu bir dünya görüşü olduğunu düşünüyor.
Önce benim ülkem
Avrupalılar dünyanın "önce benim ülkem" dönemine girdiğine güçlü bir şekilde inanıyor (ortalama %64). Bu yüzden uluslararası angajmanlardan kaçınma ve kendi refahına odaklanma eğilimi bulunuyor.
Türkiye'nin jeopolitik duruşu
Türkiye, jeopolitiğin geri dönüşü bağlamında diğer NATO müttefiklerinden önemli ölçüde ayrılan çelişkili bulgular sunuyor. Bu, diğer Avrupalı ülkelerdeki memnuniyetsizlikten (örneğin Almanya %40, Fransa %41) belirgin şekilde yüksek. Bu derin memnuniyetsizlik, ülkenin bağımsız ve iddialı dış politika duruşunu ve jeopolitik rol arayışını besliyor.
Fırsatçı türkiye
Türkiye'nin hem Rusya hem de Çin ile iş birliğini desteklemesi ve aynı zamanda ABD'den bağımsızlaşmayı arzulaması "Fırsatçı" kümeye girmesine neden oluyor. Bu durumun, küresel jeopolitikteki dengeleme arayışlarını nasıl etkilediğini kamuoyu yoklamasına dahil edilen halklara sorulmadığı için Türkiye’ye bakışla ilgili bir veri yok araştırmada.
"Fırsatçılar" terimi, anketin yazarları tarafından analitik bir kümeleme sonucu ortaya çıkan ve ankete katılanların yanıtlarına dayanan bir sınıflama. Bu küme, hem Rusya ile daha yakın iş birliğini destekleyen hem de Ukrayna ordusuna silah teslimatını destekleyen, nispeten küçük bir azınlığı (ankete katılanların %6'sı) temsil ediyor. Türkiye'den gelen yanıt sahipleri (ve ABD'den gelen bazı yanıt sahipleri), bu karşıt sezgisel tercihleri sergileyen "Fırsatçılar" kümesinde öne çıkıyor.
Türkiye kimlere yakın duruyor?
Türkiye, iş birliği tercihlerinde fırsatçı ve pragmatik bir yaklaşım sergiliyor. Küresel barışı ve güvenliği teşvik etmesi durumunda, değerleri paylaşılmayan ülkelerle dahi iş birliği yapılmasını destekleyen ülkeler arasında (%68). Türkiye'nin diğer NATO ülkelerinden farklı olarak, Rusya ve Çin ile iş birliğini açıkça desteklediğini ve AB ile de güçlü ilişkiler arzuladığını gösteriyor. Bu dengeleme politikası, Türkiye'yi Ukrayna'ya silah teslimatını destekleyenler (Determined) ve Rusya ile yakın iş birliğini destekleyenler (Russia's Friends) kümelerinin bir bileşimi olan "Fırsatçılar" (The Opportunists) kümesinde konumlanmış.
Türkiye'de daha fazla iş birliği yapılması desteklenen aktörler; Başta Çin %64. İki numara Avrupa Birliği (AB): %64. Ardından Rusya geliyor: %58. Bu oran, NATO üyeleri arasında en yüksek. Son olarak ABD var sırada, %44. Türkiye'nin hem ABD'yi hem de Rusya'yı eşit tehdit olarak görmesi, diğer NATO müttefikleriyle olan temel ayrımı.
Gelecek öngörüleri
Ankete katılan tüm ülkelerde "polikriz" döneminin derin izler bıraktığı ve geleceğe dair derin bir korku ve endişe taşıdığı tespit edilmiş. Karamsarlık hakim. Küresel gelişmelerin önümüzdeki beş yıl içinde barış ve güvenlik açısından kötüleşeceği yönündeki beklenti yaygın. Almanya ve Fransa, bu karamsarlığın en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Halk, uzun vadeli çatışma ve çatışmanın tırmanma riskini göze almak yerine, savaşın diplomatik bir çözümle sonlanmasını veya mümkün olan en kısa sürede durdurulmasını önceliklendiriyor.
Türkiye için gelecek yorumları
Türkiye, savaş yorgunluğunun sonuçlarını pragmatik ve diplomatik bir duruş ile yansıtıyor: Türk halkının yaklaşık yarısı (%52), Ukrayna'nın bazı bölgelerin kontrolünü Rusya'ya kaybetmesi anlamına gelse bile, savaşın mümkün olan en kısa sürede durdurulmasını en önemli konu olarak görüyor. Kamuoyunun %47'si diplomatik çabaları destekliyor, %38'i ise tarafsız bir duruş istiyor. Diğer NATO ülkelerinin aksine, Türklerin %34'ü Rusya'nın savaş sonucunda güçlendiğini düşünüyor.