Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünü geride bıraktık ve belli ki yıl dönümü kutlamalarını daha uzun süre konuşup tartışacağız.
Kimilerine göre 100 yaş kutlaması daha görkemli olmalıydı, kimilerine göre ise daha ne yapılabilirdi ki…
Bulunduğumuz coğrafyaya bir bakın; 100 yaşında kaç ülke göreceksiniz ya da görebilecek misiniz? 100 yıl önce var olan ülkelerin bir kısmı çoktan birkaç parçaya bölünmüş, bir kısmı sınırlarını korumuş ama onlar da aynı kalamamış. Biz de pek aynı kalamadık ama özümüz aynı, kurucu irademiz olduğu gibi duruyor. Dünya’daki tüm ülkeler için 100’üncü yıl çok önemlidir, özeldir ve öyle bir haftalık, hele hele bir günlük kutlamalarla geçiştirilmez.
Geçiştirilmez ama bizde geçiştirildi!
İstanbul Boğazı’nda sergilenen donanmaya ait savaş gemilerinin geçit töreni, savaş uçaklarının alçak uçuşu gibi etkinlikler yeterli görülüyorsa, ki kimileri görüyor, evet başka ne yapılacaktı ki!
Nereden nereye diye bakmak bile yeterdi
Yanmış, yıkılmış, harap olmuş, halkı yokluk ve sefalet içinde, elde avuçta hiçbir şeyi olmayan, tarımı bitmiş, sanayisi zaten hiç olmayan bir ülkeyi Cumhuriyet idaresiyle ayağa kaldıran ve gerçekten de “Az zamanda çok işler yapan” bir iradeden söz ediyoruz. Dünya’nın mazlum milletlerine örnek olmuş bir iradeden, bir azimden ve içerideki bir dizi düşmanla da mücadele etmiş bir iradeden…
Son yıllarda en büyük övünç kaynağımız haline gelen İHA ve SİHA’lara bakıyoruz, yine bazı ülkelerin 150 yıl önce yapmaya başladığı otomobili nihayet yaptık diye mutlu oluyoruz, tamam olalım; ama diğer yandan Cumhuriyetin ilanından yalnızca üç yıl sonra, 1926’da tayyare fabrikası kurulması için Kayseri’de ilk adımların atıldığını, ilk uçağın yine o yıllarda Kayseri ve Eskişehir’de yapılarak uçurulduğunu unutmayalım.
Acaba Cumhuriyetin ilk yıllarında o yokluk içinde yapılanları unutuyor muyuz, unutmuş gibi mi yapıyoruz, yoksa bir kısmımız bunları hiç bilmiyor mu?
Yine birileri çıkıp Cumhuriyetin ilk yıllarında iplik, bez, tekstil fabrikalarının kurulmuş olmasını eleştiriyor, bunları küçümsüyor. Devlet bunları mı yapar, diyor. O yıllarda bunlar bile yok, üretmek gerekiyor. Sermaye birikimi yok ki özel sektör yapsın, tabii ki devlet soyunuyor bu işlere.
AKP unuttu, peki CHP ne yaptı?
İktidar partisinin Atatürk devrimleriyle barışık olmadığı bir sır değil. 10’uncu yıl marşıyla bile. O derece!
“Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan”
Bu dizeyle ilgili olarak “Ne örmesi” şeklinde bir yaklaşım dile getirildiği unutulmadı.
Neredeyse 100 yıl öncesinin teknik olanaklarıyla demiryolu yapmakla bugünkü olanaklarla yapmak aynı olabilirmiş gibi!
Dolayısıyla AKP’nin Cumhuriyet kutlamalarını geçiştirmek istemesinde yadırganacak bir yön yok. Aşama aşama bu duruma gelindi, zaten birkaç yıldır 29 Ekim resepsiyonları yapılmıyordu, ancak bu yıl özeldi ama farklı davranılacağını bekleyenler yanıldı. Kutlamalar ağırlıkla İstanbul’da olacak ve tek bir günle yetinilecekti. Aslında öyle de oldu.
Ama hiç hesapta olmayan bir gelişme yaşandı, kendiliğinden hem de…
Vatandaş Atatürk’e ve Cumhuriyete sahip çıktı.
Çığ gibi büyüdü bu sahiplenme.
Belki böylesi daha iyi oldu. Vatandaşın Cumhuriyete nasıl sahip çıktığı görüldü. Kimsenin vatandaşın kendiliğinden ortaya koyduğu bu iradeyi sahiplenmesi de söz konusu değildi.
Ama yine de Cumhuriyetin 100’üncü yıl dönümü, hakkıyla kutlanmadı.
100 yıllık bir Cumhuriyetin kutlanması, olabilecek en iyi organizasyon yapılmış olsa bile öyle bir günle sınırlanabilir mi?
Cumhuriyetin 100’üncü yaşını kutlamak, bir ara demir perde adeti diye küçümsenen askeri geçit törenlerine, gemilerin selam durmasına, uçakların alçak uçuşuna indirgenebilir mi?
Nerede Cumhuriyetin sanata bakışı, nerede eğitim yaklaşımı, nerede insan hakları ve özellikle kadınlara tanınan haklar, nerede ekonomik kalkınmışlık, nerede dış politika ve barış çabaları, bunlara ilişkin düşünceler ne, bunlar hiç konuşuldu mu?
Bir gün bunlar için yetmezdi elbette, zaten konuşmayı düşünen de yoktu…
CHP’nin cılız etkinliği
AKP kutlamalar konusunda isteksizdi de peki Atatürk’ün partisi CHP ne yaptı?
Bir resepsiyon düzenlemekle görev yerine getirilmiş mi oluyor yani? Böyle yapılarak ancak yasak savılır.
CHP’li bazı belediyeleri ayrı tutarak söylüyorum bunu. Bazı belediyeler çok güzel organizasyonlar yaptılar, haklarını teslim etmek gerek.
Genel merkez kendi içine kapanmış başkanlık yarışının telaşını yaşıyor. Oysa aylar öncesinden başlayacak bir dizi etkinlikle Atatürk ve Cumhuriyet ele alınmalı, konferanslar düzenlenmeli, kitaplar yayımlanmalıydı.
CHP ön almalıydı, yapamadı. CHP, vatandaşın 29 Ekim’deki coşkusu üzerine sosyal medyada bu konuyla ilgili yapılan yorumlarda sıkça dile getirilen “Bu coşkuya lider lazım” değerlendirmesini görür ve iyi okuyabilir mi, bilmem!
Nerede dost ülkeler?
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 100’üncü yılını kutluyor ve yalnız başına kutluyor.
Nerede dost ülkeler?
Örneğin nerede Azerbaycan?
Nerede Türk cumhuriyetlerinin liderleri?
Can ciğer dost göründüğümüz Körfez ülkeleri?
Ya dostumuz Putin?
Acaba onlar mı gelmek istemedi, yoksa “Bir etkinlik yapmayacağız” diye biz mi davet etmedik?
Hangisi daha kötü bilemedim.
Çocuğunuzun doğum gününe, düğün törenine bile eşinizi, dostunuzu davet edersiniz.
Biz sahip olduğumuz Cumhuriyetin 100’üncü yaşını kutluyoruz. Ama biz bize…