Çok sevdiğim bir dostum var. Tasarrufta tercihi külçe altındır, yıllar yılı böyle. Külçe dedimse tabii ki kilo kilo değil; gram gram alır ve banka kasasına koyar. Altın hesabına hiç yanaşmaz, banka kasasında bile olsa altın elinin altında bulunsun ister.
Anadolu’da kadınlar niye altın günü yapar? Dönem dönem dolar ya da euro günleri de popüler olmuştur ama asıl olan altın günleridir.
Altın ithalatına niye kısıtlama getirilmiştir? Altın talebi bir türlü bitmiyor da ondan.
Altın, Anadolu insanının temel tasarruf aracı olmasının ötesinde kadınların en vazgeçilmez aksesuarıdır. Zaman zaman da yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırmak gibi “dahiyane” buluşlarla ortaya çıkanlara rastlanmıştır. Bunu söyleyen için doğrudan doğruya “Halkı hiç tanımayan bir siyasetçi” yakıştırması yapmak yanlış olmaz. Anadolu kadını kolundaki bileziği çıkarıp verecek, öyle mi? Zaten bu tür girişimler hiçbir zaman başarıya ulaşmamıştır.
Vatandaşın altını niye bu kadar tercih ettiğinin nedeni belli; uzun dönemde en iyi finansal okuryazar sıradan vatandaştır çünkü...
OTUZ YILIN AÇIK ARA GALİBİ
TÜİK dün finansal yatırım araçlarının haziran ayı ve dönemsel getiri oranlarını açıkladı. Ben TÜİK’in arşivinden yola çıkarak çok daha uzun dönemli getirilere baktım ve 1996 yılını 100 kabul ederek bir seri oluşturdum. En fazla 1996’ya kadar gidilebiliyordu, gerçi zaten o da oldukça uzun bir dönem demek, neredeyse otuz yıl.
1996’daki 100 lira 2025’in haziranında reel olarak hangi düzeye gelmişti? Bu hesaplamada reele getirme işlemini ben yapmadım, bunu TÜİK’ten doğrudan aldım. TÜİK reele getirme işlemini hem TÜFE, hem Yİ-ÜFE üzerinden yapıyor, ben TÜFE’ye göre olan arındırma işlemiyle bulunan oranları tercih ettim.
Bu açıklamadan sonra gelelim oranlara...
1997’den 2025’in haziran ayı sonuna kadar geçen yaklaşık otuz yılda en çok getiri sağlayan finansal yatırım aracı çok açık ara külçe altın.
Altın 1997’den bu yılın haziran ayı sonuna kadar reel olarak yüzde 546 değer kazandı. Bir kez daha belirteyim; bu hesaplama külçe altın üzerinden ve nominal getiri TÜFE’den arındırılarak bulundu. Bu orana göre 1996’nın 100 lirası külçe altına yatırım yapıldığında bu haziranda reel olarak 446 lira kazandırmış oldu.
Kazançta ikinci sırayı yüzde 67 ile BİST alıyor. Tabii ki hisse senetlerinde çok daha yüksek kazançlar olduğu söylenecektir, doğrudur da bu. Hisse bazlı hesap yapıldığında çok daha yüksek oranlar çıkar, tıpkı negatif oranlar da çıkacağı gibi. Ama endeks bazında ortalama bu düzeyde.
Altın ve BİST dışında son otuz yılda kazanç sağlayan başka finansal araç yok sayılır. Mevduatta yalnızca yüzde 5’lik bir getiri var, yani o da varla yok arası, parasını TL’de ve mevduatta tutanlar bu otuz yılda kayda değer ölçüde ne kazanç elde etmiş, ne kayba uğramış.
DÖVİZDEKİ ALGI BAŞKA, GERÇEK BAŞKA
Dövizin uzun dönemde hep enflasyonun üstünde getiri sağladığı gibi bir algı var. Ama sayılar öyle söylemiyor.
Otuz yıllık dönemde reel olarak dolar yüzde 37, euro ise yüzde 45 değer yitirdi.
Şimdi haklı olarak “2002’den önce euro mu vardı” diyebilirsiniz. Bu hesaplamada o tarihe kadar Alman Markı takip edildi, 2002’den itibaren hesaplama euro üzerinden yapıldı.
EN ÇOK KAYIP DİBS’TE
Devlet iç borçlanma senedine ilişkin veriler 2004 yılından bu yana olan dönem için var. DİBS’te 2005-2025 haziran döneminde reel olarak tam yüzde 62 kayıp oluştu.
Bir başka ifadeyle 2004 yılında 100 lirasını iç borçlanma senedine bağlayanların elinde bu haziran itibarıyla reel olarak yalnızca 38 lira kaldı.