2025’i tamamlamak için 4 aydan çok daha kısa bir süre kaldı. Yaz aylarında bu köşede sık sık konuştuğumuz ‘rehavet’ konusu, Eylül fiyatlamaları ile biraz daha azaldı. Nedeni ise gayet açık: tatil dönüşü ile birlikte 2025’e dair kapanışların nasıl yapılacağına yönelik hazırlıkların başlaması ve çok cılız da olsa bu yıldan gelecek yıla sarkması muhtemel başlıkları belirlemek ve portföyleri ayarlamaya çalışmak. İkinci kısım için henüz erken. Bugünden ziyade Kasım ortası ve sonrasının hikayesi. Öte yandan Eylül’ün de gündemi hiç kenara atılacak cinsten değil. Lokal ve global varlıkları fiyatlamak için fazlasıyla malzeme mevcut. Detaylandıralım.
Yurt dışı varlıkların fiyatlamaları genel olarak stabil-olumlu eksende ilerliyor. Biraz karışık bir ifade oldu biliyorum; ancak, farklı nasıl anlatabileceğimi bilemedim. ABD’de yılın hisse senedi teması AI ve büyük MCAP sahibi şirketler üzerinden ilerlemeye devam ediyor. Tarifelerin yarattığı kafa karışıklığı ve şok durumunu ‘şimdilik’ geride bıraktık gibi. En azından akşamdan sabaha karşıladığımı yeni vergi başlıklarının trafiği ciddi anlamda azaldı. Sanıyorum ki siyasi ajandada ‘yapılacak listesi’ de hafifledi. Bu tarafta taşlar yerine oturdu gibi demek isterdim, ancak, konu, ABD siyaseti ve özellikle yeni dönem olduğunda, net değerlendirmeler yapmaktan imtina ediyorum ki en hayırlısı da bu olsa gerek.
Yeni haftada Fed’i karşılayacağız. Küresel politika faizleri çok büyük oranda denge noktalarına yaklaştı. Buradan sonra önemli kırılımlar gerçekleşir mi? Resesyon ya da enflasyon şoku dışında zor gibi. Fed’in 2025’in tamamında durduğu noktada başta Avrupa para politikası olmak üzere, genel yapı gelecek açısından ciddi anlamda şekillendiğinden, Fed dışında kısa vadeli bir hikâye bulunmuyor. Bu da bizi, FX çaprazları, yurt dışı tahvil getirileri ve risk iştahı anlamında ABD merkezli noktada kalmaya mecbur kılıyor. Yani, daha özetle, euro bugün değerli ise hangi nedenler kaynaklı bu oluyor ise ya da gelişmekte olan ülke tahvillerindeki düşük faiz oranları ve kolay borçlanma imkanları nasıl sağlanıyor ise ana tema korunarak devam edecek. FOMC tarafına geldiğimizde ise, Ağustos sonunda Aralık kapanışına yönelik toplamda 50bp seviyesinde şekillenen faiz indirimi boyutu, Jackson Hole’da açılan kapı ve zayıf istihdam verilerinin ardından 75bp seviyesine genişlemiş halde. Fed, kuvvetle ihtimal, yılın tamamı için projeksiyonu buraya çekecek. 2026 ve 2027’nin değişme olasılığı ise düşük gibi. İşte tüm bunlar kısa vadeli fiyatlama temaları. O nedenle ABD’de kredi spreadleri düşük, bankalar 5 aydır artıda ve small-cap hisseleri S&P 500’ü ikinci ayda da yenmeye hazırlanıyor.
Yurt içi tarafta ise, son PPK toplantısının ardından biraz kafa karışıklığının oluştuğu kanaatindeyim. Metinde yapılan ayarlamaların, OVP’ye Bakanlık nezdinde verilen değerden dolayı teknik bir ayarlama olduğunu düşünüyorum. Keza son Enflasyon Raporu’nda ara hedef kavramının yeniden hayatımıza girmesi ile birlikte PPK metinlerinde buraya atıf yapılması ve politika duruşunun buna göre ayarlanmasını beklemenin neresi ne kadar negatif sürprizdir? Bence tartışmalı. Bildiğimiz, TCMB, 2025 için ekstra bir şok yaşanmadıkça, faiz indirim döngüsünün yeniden içerisine girdi. %35.50-37.50 Aralığında bir politika faizi ile yılı kapatma şansımız devam ediyor. 2026 için faiz indirimi konusu masadan kalktı demek için henüz çok ama çok erken ve somut bir argümanımız yok. Ancak, faiz indirimi adımlarının boyutu küçülür mü sorusunun yanıtı, evet. Hatta toplantı bazlı değerlendirme yaklaşımından hareketle, her toplantıda indirim bekleme fikrinin de ne kadar canlı olduğu tartışılır. Diğer yandan ise fiyatlamalar ve özellikle hisse senetleri açısından, siyasi gündemin izin verdiği her öngörülebilir senaryoda, indirimlerin gecikmeli pozitif etkileri bir şekilde beklentilere ve değere yansıyacaktır. Burada zaman aralığını her zamanki gibi gelişmekte olan ülke varlığı olma kavramı şekillendirecek.