Temmuz ayı Fed toplantısı beklendiği gibi faizlerin sabit tutulması ile sonlandı ancak Eylül ayına dair bir işaret verilmemesi hayal kırıklığı yarattı. Bir süredir Trump ve Powell arasında bir ortaoyunu oynanıyor. Trump ısrarla faiz indirimleri talep ediyor ve Powell’ı kovmakla tehdit ediyor, Powell ise direniyor. 2026 Mayıs ayında görev süresi sona erecek olan Powell’ın bu noktadan itibaren görevden alınacağını hiç sanmıyorum. Zira Trump kendisini olası bir resesyon veya ekonomik başarısızlıkta günah keçisi olarak kullanmayı tercih edecektir. Powell da tarihe ABD Başkanı’na direnen bir Fed Başkanı olarak geçecek. Ancak bir de sahadaki gerçekler var. FOMC açıklaması ABD ekonomisinde bir yavaşlama olduğunu kabul ediyor. 1. Çeyrekte gördüğümüz daralma ağırlıklı olarak gümrük vergilerinin yarattığı korku ile ithalatın patlamasından kaynaklanıyordu. Çarşamba günü açıklanan 2. Çeyrek büyümesinde de ithalatta gerilemenin 3%’lük büyümede önemli bir pay oynadığını görüyoruz. Ancak iç tüketimi temsil eden kaleme baktığımızda, yani ticaret/stok ve kamuyu dışarıda bıraktığımızda, birinci çeyrekte 1.9% büyüyen ABD ekonomisi ikinci çeyrekte 1.2% büyümüş. Fed açıklamasında bahsedilen yavaşlama bu.
Öte yandan aynı açıklamada iş gücü piyasası kuvvetli olarak tasvir edilmiş. Gerçek durum bugün saat 15:30’da açıklanacak veride belli olacaktır ancak önceki veriler manşette kuvvetli gelirken detaylarda artık zayıflama görmeye başladı. 100 binin altında bir istihdam artışı işsizlik verisinin sabit kalmasını zorlayacak bir performans olacaktır. Açıklamada en dikkati çeken nokta iki yönetim kurulu üyesinin , Bowman (ki kendisi faiz indirimlerinin 50 baz puanla başlatılmasına da itiraz etmişti) ve Waller’ın şerh koyması oldu. Bu durum 1993 yılından bu yana ilk kez yaşanan bir durum olsa da sürpriz denilemez. Her iki üye de daha önceki konuşmalarında cari politikaya katılmadıklarını net bir şekilde ifade etmişlerdi. Powell gümrük vergilerinin belirsizlik yarattığını ve enflasyonu yukarı itebileceğini düşünüyor. Şerh koyan üyeler ise bunun bir defalık yükseliş olabileceği görüşünde. Ve ithalat fiyat endeksine baktığımızda ekside seyrettiğini yani vergilerin büyük oranda ihracatçı şirketler tarafından karşılandığını görüyoruz.
Globalde Çin tarafından tetiklenen dezenflasyonist baskı şimdilik ABD’de görünmüyor ve enflasyon göstergeleri 2% üzerinde seyretmeyi sürdürüyor. Ancak genel görüşün aksine deflasyon riskini daha yüksek gördüğümü önceki yazılarımda da paylaşmıştım. Bir süredir ABD tahvillerinin 4.5% seviyesine yakın işlem gördüğüne şahit oluyoruz. Rahatsız edici bir seviye olsa da aslında 2023’ten beri bu seviyelerin korunduğunu yani pek çok negatif gelişme ve beklentinin yansıtıldığını düşünüyorum. Yavaşlama ve net bir dezenflasyon ise yansıtılmış değil. Yeni zirveler kaydeden S&P doğal olarak birkaç hafta önce kıyamet senaryoları yazanlar dahil herkesin favorisi haline gelmiş olsa da tahvil piyasası daha önemli bir fırsat sunuyor olabilir. Trump’ın Japonya ve G. Kore gibi ülkelerle yaptığı anlaşmalar (ki Kongrenin bu konudaki görüşü de önemli) “Başkanın inisiyatifi ile kullanılması” ön görülen yüz milyarlarca dolarlık yatırım bütçeleri içeriyor. Genel olarak bu bütçelerin reel yatırımlar için ayrıldığı görüşü olsa da ben tahvil piyasasına da aktarılabileceğini düşünüyorum.