Söz konusu enflasyon olduğunda sorun bilgi eksikliği değil; siyasi ve kurumsal tercihlerin yanlışlığıdır. Tarihsel örnekler gösteriyor ki, “doğru reçeteler” bilinse de uygulanmadığında enflasyon kronikleşiyor.
Enflasyon ekonomiler için zor bir durumdur ama bir muamma değildir. Enflasyon hakkında artık bilmediğimiz neredeyse hiçbir şey kalmadı; A'dan Z'ye kadar tüm detaylara hakimiz. "Neler yapılırsa enflasyon yükselir? Neler yapılırsa enflasyon düşer?" sorularının yanıtlarını biliyoruz. Mesele, yapılmaması gerekenleri yapmamakta ve yapılması gerekenleri kararlılıkla hayata geçirmekte…
İki yıl önce Ekim ayında yine bu köşede bir IMF çalışmasından söz etmiştik. (https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/enflasyonla-mucadelenin-7-gercegi/710855)
IMF ekonomistlerinden Anıl Arı, Carlos Mulas-Granados, Victor Mylonas, Lev Ratnovski ve Wei Zhao’nun kaleme aldığı çalışmada, 1970’lerden bu yana 56 ülkede yaşanan 100’ün üzerinde enflasyon şoku incelenmişti. Çıkan sonuçlar “100 Enflasyon Şoku: Yedi Stilize Gerçek” başlığıyla yayımlandı.
Bulgular çarpıcıydı:
- Toplam 111 enflasyon döneminin yalnızca 12’sinde, enflasyon bir yıl sonra “şok öncesi” seviyelere geri dönmüş.
- 47 vakada ise enflasyon, aradan beş yıl geçmesine rağmen normale inememiş.
- Ortalama toparlanma süresi üç yıl olmuş.
Enflasyonla mücadelede en büyük risk: Erken gevşeme ve "erken kutlama”
Burada bizi ilgilendiren konulardan biri de başarısız enflasyon mücadelelerinde yapılan yanlışlardı. IMF çalışmasına göre çözülemeyen enflasyon dönemlerinin çoğu “Erken Kutlamalar” ile ilgiliydi. Çözülemeyen enflasyon dönemlerinin çoğu, “erken kutlamalar” yüzünden başarısız olmuştu. Birçok ülkede enflasyon ilk üç yılda hissedilir biçimde düşmüş, ancak yüksek seviyelerde takılı kalmış ya da yeniden hızlanmıştı. Bunun başlıca nedeni, para ve maliye politikalarının çok erken gevşetilmesiydi.
Başarılı enflasyon mücadeleleri, genellikle merkez bankalarının hem faiz oranlarını yükselttiği hem de onları daha uzun süre yüksek tuttuğu zamanlarda ortaya çıkmış. Buna ek olarak hükümetler kısıtlayıcı mali politikalar uygulamışlar.
Yüksek faizin sebebi faiz değil, zamanında kontrol edilemeyen enflasyon
Bugün Para Politikası Kurulu toplanacak ve çok büyük ihtimalle faizleri bir kez daha indirecek.
Sürece yüksek bir artırım ile başlamak yerine kademeli ve düşük oranlı artışlarla başlayarak zayıf bir başlangıç yapan Merkez Bankası daha sonra yaptığı artırımlarla sürecin önüne geçmek istedi. Oysa politika faizini en başta beklenen enflasyonun üzerine çıkarılsaydı bugün hem enflasyon hem de faiz daha düşük seviyelerde olabilirdi. Ortodoks iktisat literatürü de bunu söylüyor: Enflasyon beklentilerini erken kırmak için hızlı ve sert bir sıkılaştırma çoğu zaman daha etkili oluyor.
23 Haziran 2023'teki "MB ne yapmalı: Kademeli faiz artışı mı? Yoksa önden yüklemeli mi?" başlıklı yazıda bu konuyu tartışmıştık. ( https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/mb-ne-yapmali-kademeli-faiz-artisi-mi-yoksa-onden-yuklemeli-mi/698799) Bu tartışma artık geride kaldı. Şimdi mesele bir erken kutlama havasına girip ölçülü faiz indirimi yerine ölçüsüz indirimlere yönelinmesi olacaktır.
Yüksek faiz herkes için kötüdür
Yüksek faiz kötüdür. Ve yüksek faizden yakınan herkes haklıdır. Politikacı haklıdır, çünkü yüksek faiz ekonomiyi yavaşlatıyor, işsizliği artırıyor. Bankacılar haklıdır, çünkü bankalar asıl parayı yükselen faizlerden değil düşen faizlerden kazanır. Hazine haklıdır, çünkü kamu açığını finanse etmek için daha yüksek maliyetlerle borçlanmak zorunda kalır ve yüksek faiz ödemeleri kamu açığını daha da genişletir. Vatandaş haklıdır, çünkü ekonomideki her yanlışın olduğu gibi yüksek faizin de yükü nihayetinde ona yansır.
Peki, herkesin haklı olduğu bir tablo olabilir mi? Buradaki asıl yanlış, faizleri bu seviyelere çıkaran enflasyon şokuna zamanında göz yumulmuş olmasıdır.
Özetle; söz konusu enflasyon olduğunda sorun bilgi eksikliği değil; siyasi ve kurumsal tercihlerin yanlışlığıdır. Tarihsel örnekler gösteriyor ki, “doğru reçeteler” bilinse de uygulanmadığında enflasyon kronikleşiyor.