Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık nedeni Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dün vefatının 87. yılında sevgi, özlem ve hasretle anıldı.
Sadece 10 Kasım’da değil ‘Son Kasım’da bile izinde olup onu anacağız…
Geçtiğimiz günlerde ABD medyasını epeyce meşgul eden New York belediye başkanı seçimleri sonuçlandı. Başkan Trump tarafından oldukça sert eleştirilere maruz kalan, Müslüman ve sol eğilimli Zohran Mamdani yüzde ellinin üzerinde oy alarak zafer kazandı.
Ayrıca Mamdani, sağlam bir Filistin taraftarı ve İsrail politikalarını eleştiren birisi.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu hakkında Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin verdiği tutuklama emrine uyacağını söyledi.
Netanyahu’nun New York'u ziyaret etmesi halinde de tutuklanacağı sözünü verdi.
İşin ilginç tarafı New York nüfusu içerisinde oldukça yoğun bir Musevi toplumu var.
Buna rağmen 1969 yılından bu yana kırılamayan bir milyon üzeri oy alma rekoruna erişerek ezici bir zafer kazandı.
“Hocam New York seçimlerinden bize ne?” demeyin.
Bu kadar radikal bir tutum sergilemesine, karşısında ciddi ve sert muhalefet olmasına rağmen, bu başarıya nasıl eriştiği hakkında yapılan araştırmaların sonuçları arasında gösterilen bir tutumu çok amma çok dikkatimi çekti.
Birkaç gün önce okuduğum The Conversation, “Mamdani, kentteki ulaşabildiği her iş ve kültür lideriyle temasa geçerek neden kendisine karşı çıktıklarını öğrenmeye çalıştı” diye yazmış.
“Bunu nasıl yaptı ve sonuca nasıl erişti?” diye etraflıca baktım…
New York Times gazetesi onun için “Dinleme konusunda nadir bir yetenek” yazmış.
İşte bizi asıl ilgilendiren nokta da bu “Dinleme konusunda” geliştirilen yetenek.
Diğer politik unsurlar bizi ilgilendirmiyor amma “Dinlemeyi bilmek” bizim için önemli.
Genelde yapılan en önemli yanlış “Duymakla dinlemeyi aynı tutmak” diyebilirim.
Dinlemek, duymak gibi pasif değil aksine aktif bir süreçtir. Öğrenilen bir beceridir.
Bu seçim başarısının önemli unsuru, pasif bir yaklaşımla değil aktif dinlemeyi bilmektir.
Pasif ve aktif dinleme arasında çok önemli bir fark vardır.
Pasif dinleme genellikle kısa sürelidir ve yargılayıcı olabilir.
Aktif dinleme ise empatiktir ve söylenenleri, duyulanları anlamayı ve işlemeyi amaçlar. Muhatabımızın, kendi bakış açısından söylemek istediklerini gerçekten anlamak amaçlanır.
Çoğumuz kendimiz, olası müşterimiz, ziyaretin amacı hakkında bir dizi varsayımla konuşmaya geliriz. Konuşulacak konuya odaklanabilmek için önce varsayımları kafamızdan atmamız gerekir.
Hele bir de dış ticaret işinin kaçınılmaz engeli olan yabancı dil bilgisi seviyesi, aksan farklılıkları gibi konular da işin içine girince, odaklanmak daha da fazla önem kazanır.
Konuşan kişinin sadece söylediklerinin içeriğine ve amacına, ses tonuna, vurgularına değil beden diline dahi dikkat ederek odaklanmak bizi çok iyi bir dinleyici yapar.
İşte bu da bizi olumlu sonuca götürecek olan ayrıntıları toplamamıza yarar
Müzakere ederken bize ne söyleneceğinden emin olamayız, her sözcük küçük bir sürprizdir.
İşbirliği tutumu içerisinde, ben bilirimden uzak odaklanarak dinlersek kazanırız.