Konu ekonomi olduğu zaman haneler için de iş dünyası için de en önemli başlık enflasyon ve bununla ilintili faiz ve döviz kurları oluyor. Faizin ve dövizin reel değerini belirleyen enflasyon. Kısacası, enflasyon hayatımızda yarattığı büyük zorlukların yanında tüketim ve üretim davranışlarımızı belirleyen en önemli unsur. Bu çerçevede baktığımızda, açıklanan resmi rakamlarıyla hane halkı enflasyon beklentileri ve farklı enflasyon hesapları arasındaki farklılık kafa karıştırmaya devam ediyor.
TÜİK’in dün yayınladığı manşet TÜFE endeksi mayıs ayında %1,53 aylık, %35,41 yıllık artış göstermiş durumda. Piyasa beklentileri %2 ve biraz üzerinde olmasına rağmen gelen düşük rakamın ana nedeni gıda sektöründe gerçekleşen aylık %0.71’lik düşüş görünüyor. Bu çerçevede yıllık manşet enflasyon %35,41’e gerilerken, bu yılın ilk beş aylık enflasyonu %15,09 oldu.
Gıda enflasyonu ölçümlerinde büyük farklılaşma
Mayıs ayı için birkaç gün önce açıklanan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Tüketici Fiyat Endeksi rakamlarında aylık enflasyon %2,83, yıllık enflasyon %46,57 olarak açıklandı. İTO endeksinin detayına baktığımızda, gıda sektöründeki fiyat artışının aylık %3,24 yıllık ise %40,45 seviyesinde olduğunu izliyoruz. İTO‘nun TÜİK’in sektörel dökümü ve ağırlıklarıyla güncellediği yeni endeksinin TÜİK verileri ile birbirine yakın seyretme eğilimi gösterirken tekrar ayrışmaya başlaması dikkat çekiyor. Gıda sektörü enflasyonunun TÜİK rakamında Mayıs ayında eksi gelmesi bunun en önemli nedeni görünüyor. Gıda sektörüne ilişkin TÜRK-İş’in açıkladığı Ankara’da dört kişilik bir ailenin açlık sınırında Mayıs ayında gerçekleşen artış oranı %4,40 oldu ve 25.092 TL seviyesine yükseldi.
Rakamlara baktığımızda, Mayıs ayı için gıda sektörü için %4,40 ile % -0 71 arasında Türkiye geneli için rakamların olması gerçek gıda enflasyonu nedir sorusunu haklı olarak sordurtuyor. Normal koşullarda Mayıs ayı, yaz meyve ve sebzelerinin satışa daha yeni sunulmasıyla yüksek seyreder. Haziran ve Temmuz aylarında örneğin kirazın, karpuzun, eriğin fiyatı kısmen düşmeye başlayınca da görece düşük hatta negatif manşet enflasyon rakamları ortaya çıkabilir. Bu çerçevede baktığımızda, Mayıs ayında Gıda’nın eksi gelmesi anlaşılması çok kolay olmayan bir tablo yaratmış durumda. Düşüşün asıl nedeninin işlenmemiş gıdadan, taze meyve ve sebzeden geldiğini ve buradaki düşüş oranın %4,67 olduğunu izliyoruz.
Hizmet sektöründe yıllık enflasyon yüzde 50 üzerinde
TÜFE endeksinin diğer detaylarına baktığımızda, sürprizin daha az olduğunu görmek mümkün. Ulaştırmada %2,66, konut da % 2,99, ev eşyasında %1,21 artışlar gözleniyor. Bu fiyatlar özellikle kur hareketlerine bağlı olduğu için ve döviz kurlarında son bir ayda görece istikrarlı bir tablo olması nedeniyle bu artışların normal olduğunu söylemek mümkün. Mallardaki yıllık enflasyon % 29 seviyelerine gerilemişken hizmet enflasyonunun %51 olduğunu görüyoruz. Kiraların yıllık artışı %51, ulaştırma hizmetlerinin %50, kuaför ve benzeri diğer hizmetlerin ise %51 civarında görünüyor. Hanelerin daha çok hissettiği 12 aylık ortalamalara baktığımızda, hizmet enflasyonunun %66, kiradaki 12 aylık ortalama artışın %103, ulaştırmada %55, diğer hizmetlerde % 63 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Hanehalkı enflasyon beklentisinin 12 ay sonrası için %60’lar seviyesinde hala ısrarla durmasının ana nedenlerinden birisi hizmet sektörlerindeki bu yükseklik görünüyor.
Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları risk oluşturmaya devam ediyor
Enflasyon rakamlarında farklılaşma, beklentilerde de önemli bir ayrışma var. Merkez bankamızın bu yıl için %24 gelecek yıl için %12 civarında enflasyon beklediği bir ortamda bir yıl sonrası için %20’nin altında bir enflasyon beklentisi olduğunu söyleyebiliriz. TÜİK verilerine göre hanelerin 12 ay sonra enflasyon beklentisi %60, reel sektörün ise %40‘lar civarında bulunuyor. Hanelerin ve reel sektörün mevcut rakamlardan daha yüksek enflasyon algılaması tüketim ve fiyatlama davranışlarını da etkilemeye devam eden önemli bir unsur olmayı sürdürüyor. Bu durumda enflasyon ile mücadeleyi zorlaştırıyor. Az ya da çok toplumum tüm kesimlerinde beklentiler farklılaşsa da enflasyon artış oranında düşüş, dezenflasyon olduğunu söylenebilir. Fakat sonuç olarak fiyatlar artıyor, hayat daha pahalılaşıyor. Yılın ikinci ayından itibaren açlık sınırının altına inen bir asgari ücret var. Fark gittikçe açılıyor. Ücretlerin çoğu asgari ücrete yakınsadığı ve hissedilen enflasyon yüksek olduğu için dezenflasyon olsa bile hayat pahalılığı artıyor. Aynı zamanda izlediğimiz kur politikası nedeniyle hayat pahalılığı sadece biz Türk vatandaşları tarafından değil, ülkemize gelen veya bizden ürün alan tüm dünya vatandaşları tarafından da hissediliyor.
Ne yapılması gerektiğini farklı vesilelerle bu satırlarda paylaştık. G-20 ülkeleri arasında biz ve Arjantin hariç bu yıl beklenen enflasyon %2,5 civarında. Bizim enflasyonumuz %25 de olsa, %15 de olsa %8’de olsa yüksek kalmaya devam edecek. Para politikası dışında beklentileri de hedeflere yaklaştıracak çok ciddi bir maliye politikası, yapısal reformalar ve güven ortamına ihtiyacımız bulunuyor.