Evet, konu devlet omurgasını oluşturan üst düzet bürokratlara verilmesi planlanan seyyanen zamma ilişkin. Lakin viral konuyu, daha önce mensubu olduğum Vergi Denetim Kurulu üzerinden değerlendirmek istiyor, bu konuda bir borcum olduğunu düşünüyorum.
Türkiye, 2015’ten bu yana ücret politikalarında ciddi kırılmalar yaşarken, bazı kritik meslek grupları bu dönüşümün dışında kaldı. Ahmet Davutoğlu hükümeti döneminde özellikle akademisyenlere verilen yüksek oranlı ve toplu seyyanen artış, kamu ücret mimarisinde yeni bir sayfa açmıştı. O günden bu yana akademisyenler ve birçok meslek grubunda ortalama maaşlar 20 ila 36 kat artarken, aynı dönemde müfettişlerin —özellikle Vergi Denetim Kurulu bünyesindeki— maaş artışı 12 kat ile sınırlı kaldı. Bu fark, bugün yaşanan bir “maaş sorunu”ndan ziyade, yıllara yayılan bir birikimli adaletsizliğin sonucudur.
Bu adaletsizliğin yarattığı tahribatı en net gösteren alan ise personel sayılarıdır.
Müfettiş sayısı neden 3.300 azaldı?
2015 yılında Vergi Denetim Kurulu’nda 9.200 vergi müfettişi ve başmüfettiş bulunuyordu.
Normal şartlarda, yapılan yeni alımlar da dikkate alındığında, 2024 sonu itibarıyla bu sayının 10.500 civarında olması beklenirdi. Ancak gerçek tablo çok farklı:
Müfettiş sayısı 2024 sonunda sayı 7.200’e düştü.
Özel sektöre kaptırılan müfettiş sayısı yaklaşık 3.300.
Sorunun nedeni çok açık: Maaş adaletsizliği, özlük haklarının iyileştirilememesi ve büyükşehirlerde geçinme imkânsızlığı.
Bu kadar yetkin insanın devletten kopması sadece Hazine için değil, ekonomi için de ciddi bir risk anlamına geliyor. Çünkü kamuda yapılan vergi incelemeleri, teftişler, soruşturmalar ve kara para aklama mücadele mekanizmasının omurgası tam da bu kadrolara dayanıyor.
Devletin en kritik operasyonlarını kim yürüttü?
Vergi müfettişleri ve başmüfettişler son 10 yılda:
- FETÖ operasyonlarının mali ayağını yürüttü,
- MASAK’a en çok görevlendirilen uzman grubu oldu,
- Suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadelede kilit rol üstlendi,
- Kayıtdışı ekonomiyle mücadele koordinatörlüklerini yürüttü,
- Şirketlerin milyonlarca liralık vergi kaçağını ortaya çıkardı,
- Raporlarında her gün milyonları analiz edip değerlendirdi.
Bu kadar kritik görevin yükünü omuzlayan bir kadronun, personel kaybı nedeniyle zayıflaması yalnızca kurumların değil, doğrudan devlet kapasitesinin zayıflaması anlamına geliyor.
“Milyonlarla çalışıp binlerle geçinmek” gerilimi
Bir vergi müfettişi yılda yüzlerce dosya üzerinde çalışır. Her raporunda milyonlarca liralık vergi farklarını değerlendirir. Bu tutarlar elbette onlar için bir “sayıdan ibarettir” çünkü işlerinin doğası objektiflik ve tarafsızlık gerektirir.
Ancak işten çıkıp evine döndüğünde, gerçek bir çelişkiyle karşı karşıya kalır:
İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde ortalama 90.000 TL gelirle geçinmeye çalışan bir müfettiş, aynı zamanda devlet otoritesini davranışıyla, duruşuyla, giyimiyle, bindiği araçla temsil etmek zorundadır.
Hem bir bürokrat gibi yaşayacaksın,
hem devlet seni bu temsil için zorunlu standartlara tabi tutacak,
hem de buna imkân sağlamayan bir maaşla ay sonunu getirmeye çalışacaksın.
Bu tablo, sürdürülebilir değildir.
Seyyanen zam tartışmaları: Bir adım atılacakken Kim neden engel oluyor?
Son dönemde gündemde olan 30.000 TL seyyanen artış, aslında bir maaş zammı değil; yıllardır birikmiş yapısal sorunun hafifletilmesi için gecikmiş bir telafidir.
Ancak bu süreç bazı kesimler tarafından bilinçli şekilde baltalanmaktadır.
Bunun nedeni çoğu zaman:
“Bürokrasiye fazla veriliyor” algısı, müfettişliğin devlet içindeki kritik rolünün anlaşılamaması ve ne yazık ki, bazı ideolojik reflekslerle hareket edilmesidir.
Oysa gerçek şudur:
Denetim kapasitesine yapılan yatırım, kamu zararını azaltan en yüksek getirili kamu yatırımıdır.
Bugün yapılan iyileştirme, bir maliyet değil; ileride doğacak kamu zararını önleyecek bir tasarruf kalemidir.
Siyaset üstü bir meselenin altını çizmek gerek
Tüm siyasi partilerin ortak iradesiyle atılması gereken bu adım, aslında politik bir tercih değil; devletin kendi omurgasını koruma refleksidir.
Siyaset değişir, hükümetler değişir, dönemler değişir.
Ancak devletin en kritik denetim kadrolarını kaybetmesi, telafi edilemez sonuçlar doğurur.
Bir müfettiş yetiştirmek 5 ila 7 yıl sürer.
Ama onu kaybetmek bir yanlış ücret politikası dönemine bakar.
Sonuç: Bu zam bir lütuf değildir
30.000 TL’lik seyyanen iyileştirme, ne bir ödüldür ne ayrıcalık.
Bu düzenleme:
- Yıllardır ötelenmiş bir borcun ancak kısmen telafisidir,
- Kurumsal hafızanın korunmasıdır,
- Kayıt dışı ekonomiyle mücadelede devletin elinin güçlendirilmesidir,
- Ve en önemlisi, gençlerin yeniden bu kritik mesleğe yönelmesini sağlama çabasıdır.
Türkiye güçlü bir devlet olmak istiyorsa,
güçlü bir denetim kapasitesine sahip olmak zorundadır.
Güçlü denetim ise yalnızca nitelikli insan kaynağıyla mümkündür.
Müfettişleri ihmal etmek, aslında ekonominin geleceğini ihmal etmektir.