Hatay büyük deprem öncesinde illerin gelişmişlik sıralamasında dördüncü sıradaydı. Eski gücüne kavuşması kuşkusuz zaman alacak. Kente yapılacak yatırımlar da eski günlere dönüşte ve hatta o günlerin gelişmişlik düzeyinin aşılmasında belirleyici olacak.
Son yerel teşvik düzenlemesinde Hatay’ın potansiyelinin öne çıkarılması, atıl kaynaklarının kullanılması, yetkinliklerinin harekete geçirilmesi, yerel ihtiyaçlarının karşılanması, teknoloji üretim seviyesinin yükseltilmesi amaçlarıyla kamu tarafından teşvik edilecek yatırım projeleri konuları da belirlendi.
Nelerdi bunlar? Birincisi deri işleme tesisi, ikincisi paslanmaz hassas döküm tesisi. Üçüncüsü filtre kağıdı üretim tesisi… Hatay’da bu yatırımları yaptığınız zaman teşviklerden yararlanabileceksiniz. Eğer bu yatırımları organize sanayi bölgelerinde yaparsanız teşvikler bir üst kademeden uygulanacak. Bu arada teşvik kapsamına alınan dördüncü yatırım konusuna bir parantez açalım: Yıkıntı atıklarının geri kazanımı tesisi.
Hatay’da bu teşvikle yanıtı aranan soru şu: Depremde yıkılan binalardan oluşan ve bir yerlerde depolanan atıkların çevreyle barışık olarak ekonomiye kazandırılması mümkün mü? Ülkemiz bir deprem beşiği olduğuna göre işin bu tarafını düşünmek ve adım atmak da gerekli olmalı.
2023’te depremden hemen sonra deprem enkazının çevreye duyarlı bir şekilde kaldırılması ve zararlı atıkların güvenli bertarafına yönelik bir proje oluşturulmuş. Proje Çevre Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğinde başlatılmış. 16 Ağustos 2023’te bir protokol imzalanmış. Japonya projeye 4,8 milyon dolar destek sağlamış. Proje ile molozların geri dönüştürülebilir malzemelere ayrılması için biri sabit, diğeri mobil iki tesis yapılması planlanmış. Girişim kapsamında, biri Hatay’da diğeri Kahramanmaraş’ta olmak üzere, kritik noktaların bulunduğu yüksek öncelikli yerlerde iki geri dönüşüm tesisi kurulmuş ve de Hatay için iki ve Kahramanmaraş için bir adet mobil enkaz kırıcı temin edilmiş.
Özetle Hatay için planlanan tesis Şubat 2025’te Altınözü ilçesinde faaliyete geçirilerek işletmeye alındı. Japon teknolojisinin de kullanıldığı bu tesis, endüstriyel ölçekli kırıcılar, manyetik ayırıcılar ve bantlı taşıyıcılarla donatılarak molozların kademeli bir şekilde işlenmesine geçildi. Bunlara ek olarak, halkın ve çevrenin sağlığını korumaya yönelik olarak tesisler için kapsamlı bir asbest yönetim kılavuzu oluşturuldu. Yığınlardaki asbestin ön taraması için özel asbest makineleri temin edildi. Böylelikle önce tehlikeli atıkların ortamdan uzaklaştırılması, ardından metal, tekstil, plastik, cam ve ahşap gibi geri dönüştürülebilir maddelerin ayrıştırılması sağlandı. Tesiste zararlı maddelerden arındırılmış molozlar üç farklı boyutta olacak şekilde kırılıyor ve daha sonra asfalt yollar için dolgu malzemesi olarak ve kaldırım taşı üretiminde kullanılabiliyor. Çıkan malzemenin çimento üretiminde kullanılması için de araştırmalar yapılıyor. Tesiste saatte 500 ton enkaz atığı geri dönüştürülürken, yıllık kapasitenin 1 milyon tondan biraz fazla olduğunun altını çizelim.
Peki bu projede, bu kadar yol alınmışken neden benzer yatırımlar teşvik kapsamına alınarak yenilerinin kurulması isteniyor?
UNDP’nin araştırmasına göre deprem bölgesinde binaların yıkılmasıyla ortaya çıkan enkaz miktarı, dünyada daha önceki doğal afetlerin neredeyse tümünü gölgede bırakıyor. Bu enkaz, ağırlık olarak 200 milyon tondan ve hacim olarak 100 milyon metreküpten fazla. 1999 depreminin enkazının 13 milyon ton olduğunu düşündüğümüzde enkazın büyüklüğü ortaya çıkıyor. Ancak bizim geri dönüşüm kapasitemiz yıllık 1 milyon ton civarında.
Bu durumda tüm deprem molozlarının elden geçirilerek tasfiye edilmesi için neredeyse iki yüzyıl gerekecek. Bu nedenle diğer deprem illerinde olmamasına karşın Hatay’da deprem molozlarının işlenmesi bundan böyle teşvik görecek.