Suya ve hatta atık suya sahip çıkmak için yapılması gereken çok şey var. Üstelik suya sadece yeşil dönüşüm yapacak sanayinin değil yerel otoritelerin de sahip çıkması gerekiyor.
Yeşil giderek önem kazanıyor. Yeşil dönüşüm de kaçınılmaz bir şekilde gündemdeki ağırlığını artırıyor. Üretimin yapıldığı organize sanayi bölgelerinin ‘yeşillenme süreci’ni önemsiyor, yakından takip ediyoruz. ‘Yeşil OSB’ sayısı 27’ye çıktı. Daha sırada birkaç yüz OSB var. Ardında üretimin yapıldığı diğer endüstriyel merkezler var. Paralelinde firma bazında gerçekleştirilmesi gereken büyük bir yeşil dönüşüm dalgası var.
Yeşil dönüşümün 40 kriterinin yerine getirilmesiyle hedeflenenler arasında yenilenebilir enerji, su yönetimi ve atık azaltımı ayrı bir önem taşıyor. Aslında hedef seti çok daha kapsamlı, çok daha büyük olmasına karşın su, atık ve sera gazı öncelik taşıyan tehditler.
Son iki yılda Panama Kanalı’ndan günlük geçişler 38’den 24’e düşmüş. Çünkü Kanalı besleyen ‘yapay’ gölün su seviyesi düşmüş. Otoriteler Kanaldan okyanusa akıtılan tatlı su için dövünüyor. Bu olağan üstü mühendislik projesini gerçekleştirenler her şeyi düşünmüş ancak suyun biteceğini hiç düşünmemiş olmalılar.
İçerde de durum farklı değil. Sakarya Belediye Başkanı Yusuf Alemdar uzun bir basın toplantısı ile Sapanca Gölü’nün iç açıcı olmayan durumunu anlatıyor. Sanayi merkezi Kocaeli’nin Yuvacık Barajı’nın neredeyse kuruduğu gözlenirken, kesinti yapılan Bursa’da kullanılan su kuyuları nedeniyle çöküntüler yaşanabileceği söyleniyor.
Dışarıda ve içeride ürkütücü örnekleri daha da çoğaltmak mümkün.
Bu nedenle tehditler arasında özellikle ‘su’ konusuna özel bir başlık açmak gerekli. Çünkü susuzluk artık lokal değil küresel bir tehdide dönüştüğü gibi su olmadan yeşil dönüşüm de mümkün değil.
Bu nedenle Yeşil OSB sertifikalarının yanı sıra OSB’lere verilen Su Verimliliği Yönetim Sistemi Belgesi’ne en az ‘Yeşil OSB’ kadar önem kazandı. Son olarak Kocaeli Dilovası ile Konya ve Mersin OSB’leri de TS ISO 46001 Belgesi aldılar.
ISO 46001 Su Verimliliği Yönetim Sistemi Standardı, suyun etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak için tasarlanmış uluslararası bir standart. Bu standart, organizasyonların su tüketimini azaltarak hem çevresel, hem mali faydalar elde etmelerini amaçlıyor.
Bu arada konunun önemine binaen yerinde ve zamanında bir çaba olarak Ulusal Su Kurulu toplantıları devam ediyor. Kurul’un dördüncü toplantısı gerçekleştirildi ve 2025-2035 dönemini kapsayan Ulusal Su Planı onaylandı. Toplam 8 hedef, 40 strateji ve 186 eylemden oluşan Planın uygulanması daha da bir önem kazandı.
Ülkemizde faaliyet gösteren sanayi tesisleri dikkate alınarak sektörel atıksu profilinin belirlenmesi, sanayi sektörleri için atıksu envanterinin oluşturulması, sektörlere özgü konvansiyonel kirleticiler, ağır metaller ve diğer tehlikeli maddelerin tespit edilmesi amacıyla başlatılan Endüstriyel Atıksu Profili Belirleme Projesi de devam ediyor. Göründüğü gibi suya ve hatta atık suya sahip çıkmak için yapılması gereken çok şey var. Üstelik suya sadece yeşil dönüşüm yapacak sanayinin değil yerel otoritelerin de sahip çıkması gerekiyor.
“Neden?” diyecek olursanız 2024 yılında içme suyu temin ve dağıtım sistemlerindeki su kayıp oranı ülke genelinde yüzde 31 olarak hesaplanmış. Özetle yeşil dönüşüm ile su kullanımını azaltmaya çalışırken, üstelik su kayıp kaçak oranı da bu kadar yüksek iken bir de kamusal alanlarda su yutan çim dikmeye devam etmemeliyiz. Çaresiz artık suyu da yeşil kabul etmeliyiz.