YILMAZ SEZER - Güncel Group Yönetim Kurulu Başkanı
Bütçe, belirli bir dönem içinde gelir ve giderlerin planlaması, bu gelir ve giderlerin organize edilmesi, takibinin yapılması ve sonuçlarının belirlenmesidir. Yani aslında bütçe statik değil, dinamik yaşayan bir sistemdir. Bireyler, hane halkları, işletmeler ve hükümetler bütçe yapabilirler. Şimdiler de bilmiyorum ama bizim öğrencilik yıllarımızda (1985-1989) devlet bütçesi adı altında bütçe yapma teknikleri, bizlere ders olarak okutulurdu.
Tabii yapılan bütçeler içinde tartışmasız en önemlisinin, yarattığı ekonomik, mali ve hukuki sonuçlar açısından hükümet tarafından yapılan devlet bütçesi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Hatta belirli bir tarihe kadar bütçe kanunu hükümetler için bir güvenoyu niteliği taşımaktaydı. Yani bütçe yapılması ve bütçe şimdi olduğundan çok daha değerliydi. Aslında günümüzde de bir kanun teklifi şeklinde hazırlanıyor ve mecliste görüşülüp kabul ediliyor ama bize göre eski önemi kalmadı!
Neyse geçelim bunları isterseniz. Çünkü konumuz bütçe yapılmasından çok, ocak ayında yürürlüğe giren 2025 takvim yılı bütçesinin değiştirilerek, ortaya çıkacak olan ekonomik, mali ve hukuki sonuçlarının yeniden ortaya konulmasının gerektiğidir.
Enflasyonla mücadelemiz döviz kurunun baskı altında tutulması ekseninde devam etmekteydi.
2025 yılına girerken de faizlerin eğiliminin aşağıya yönde olacağı hepimizin ortak görüşüydü. Zaten Merkez Bankasının açıklamaları ve Maliye Bakanlığının, başta enflasyon olmak üzere tüm öngörüleri bu yönde idi. Yani yıl içinde faiz düşüşüne paralel olarak enflasyon da düşecekti. Tüm planlama ve organizasyon bu doğrultuda yapılmıştı. Bu planlama ve öngörü; 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı’nın gözaltına alınıp ardından tutuklanması ile tamamen terse döndü, güvendiğimiz ve destek verdiğimiz ekonomik politikamızın ne kadar kırılgan olduğunu hep beraber yaşayıp gördük.
İster istemez tren raydan çıktı!
Ardından toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu politika faizini 350 baz puan artışla %46’ya çıkardı. Yaşanılan bu siyasi gerginliğin ardından Merkez Bankası gecelik fonlamadan haftalık fonlamaya geçti ve faiz %46 olarak belirlense de uygulanan faiz %49 olarak gerçekleşti. Aradan geçen kısa zamanda ise kredi faizleri son yıllar için tavan yaparken, finansmana erişim daha da zorlaştı. Merkez Bankası Başkanı “Aylık temel mal enflasyonunun finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle Nisan ayında bir miktar yükseleceğini, hizmet enflasyonun ise görece yatay seyredeceği öngörülmektedir” şeklinde açıklamada bulundu. Döviz ve faizde meydana gelen bu hızlı artış doğal olarak beklenen enflasyon hedefini olumsuz olarak etkiledi. Her şeyden önce enflasyonun düşeceğine olan inanç kayboldu. Ekonomik güven endeksi ciddi zarar gördü. Enflasyon kontrol altına alınmasında somut etkilerin yanı sıra güven endeksinin önemli bir yer aldığı hepimizin malumu!
Evet peki bu şartlar altında ne olacak?
Özel sektörde bulunan işletmelerin tamamı harıl harıl bütçe revizyonu yapma telaşına girdiler. Öyle ya, yeni faiz beklentisi, yeni kur beklentisi ve tabii yeni enflasyon beklentisi tüm işletmeleri yeni revize bütçe yapma telaşına itti. Çünkü işletmelerin bütün dengeleri değişti daha da değişecek gibi görülüyor. Buna uyum sağlayan bu tahminleri doğru yapan işletmeler yılı az zarar ile kapatabilecekler. Ama doğru bütçe yapamayan işletmelerin yıl sonunu nasıl getirecekleri ise tartışılır bir durum sergilemektedir. Çünkü böyle dönemlerde esas olan maliyetleri doğru bir şekilde hesaplayabilmek ve kontrol altına alabilmektir.
Peki işletmeler haklı olarak böyle hummalı bir çalışmaya başlamışken, en büyük işletmeci statüsünde olan devlet bütçesi nasıl olacak?
Bütçe revize edilip yeni bir bütçe hazırlanacak mı?
Temmuz ayında asgari ücret artacak mı?
Artış olacak ise hangi oranda olacak?
Memur ve emeklilere artış yapılacak mı? Ne oranda yapılacak?
Enflasyon ve döviz artışı ne düzeyde olacak?
Artan bütçe giderleri ve doğal olarak ortaya çıkacak olan bütçe açıkları nasıl kapanacak?
Vergilerin oranları mı artırılacak? Yoksa yeni vergiler mi koyulacak?
Ve daha bir sürü cevap bekleyen sorular…
Ne dersiniz en büyük işletmeci olan, aldığı tüm kararlar ile ekonomik, mali, hukuki ve sosyal alanlarda etki yaratan devlet de ortaya çıkan bu yeni şartlar altında revize bir bütçeyi hak etmiyor mu?