Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi sezonu açtı
Sanatın mevsimi olmaz ama bazı mekânlar, sezon açılışlarında bir kez daha “biz buradayız” dercesine parlar. Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi (SGM) de bu Kasım ayında tam anlamıyla dopdolu bir programla sanatseverlere “merhaba” dedi.
Ayın ilk etkinliği, Murat Menteş’in aynı adlı romanından sahneye uyarlanan “Dublörün Dilemması”. 6 Kasım akşamı izleyiciyle buluşan oyun, konservatuvarı yarıda bırakan Nuh Tufan’ın absürd bir tesadüf sonucu kendini beklenmedik olaylar zincirinde bulduğu hikâyeyi anlatıyor. Kara mizah ve insan doğasına dair zekice gözlemleriyle öne çıkan yapım hem güldürüp hem düşündürüyor.
18 Kasım’da sahnelenecek “Ödenmeyecek Ödemiyoruz”, Dario Fo’nun klasikleşmiş taşlamalarından biri. Arzu Gamze Kılınç yönetimindeki oyun, ekonomik sıkışmışlık karşısında dayanışma geliştiren işçi sınıfı kadınlarının hikâyesini hiciv dolu bir dille sahneye taşıyor.
21 Kasım akşamıysa sahneye caz, ışık ve dans hâkim olacak. “NİNA Dans Gösterisi”, izleyiciyi 1920’lerin “Caz Çağı”na ve Broadway’in ışıltılı dünyasına götürecek. Caz, klasik, çağdaş ve hip-hop koreografilerinin harmanlandığı gösteri; aşk, tutku, kıskançlık ve özgürlük gibi temaları etkileyici sahne tasarımıyla buluşturuyor.
Bu haberin devamı ve köşemizdeki diğerler yazıların ayrıntıları için lütfen https://www.ekonomim.com/yasam-keyfi adresine geçiniz...
Dünyanın müziği ve yeni keşifler İstanbul’da buluşuyor
Her sanat sezonu yeni bir yolculuktur. Kimi zaman bir melodinin peşinden gideriz, kimi zaman bir hikâyenin. Bu yıl İş Sanat, dinleyicilerini dört ayrı dünyaya davet ediyor: cazın özgür tınıları, fado’nun derin hüznü, Akdeniz’in genç sesleri ve Karayiplerin ateşli ritimleri…
Caz tarihinin yaşayan efsanesi Stanley Clarke, beş Grammy ödüllü virtüözlüğüyle 21 Kasım akşamı İş Kuleleri Salonu’nda olacak. 1970’lerde Chick Corea ile birlikte kurduğu Return to Forever grubuyla caz füzyonunun yönünü değiştiren Clarke, akustik ve elektrik basın sınırlarını zorlayan tekniğiyle dinleyiciyi benzersiz bir ritmik evrene taşıyacak. Ona sahnede Beka Gochiashvili (piyano), Cameron Graves (klavye) ve Mike Mitchell (davul) eşlik edecek.
Ardından 18 Aralık’ta sahneye Portekiz’in duygulu sesi Ana Moura çıkacak. The Rolling Stones ve Prince gibi efsanelerle aynı sahneyi paylaşan sanatçı, fadoyu yenilikçi bir duyarlılıkla çağımıza taşıyor. Moura’nın sesi, Lizbon sokaklarının geceye karışan hüzünlü ezgilerini İstanbul semalarına getirecek.
Yaratıcılığın ışıltısı sofralarda parlayacak
İstanbul bu kez bir sergiye değil, bir hayale ev sahipliği yapacak. 17–19 Aralık tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, “Doğanın Işıltıları” temasıyla düzenlenecek Sofralar Sergisi – Yaratıcılık Konferansı 2025 için dünyanın seçkin etkinlik tasarımcılarını, düğün planlamacılarını ve yaratıcı liderlerini ağırlayacak.
Organizasyonun arkasında KM Events var. Dördüncü edisyonuna ulaşan bu buluşma, her yıl olduğu gibi bu yıl da yalnızca görsel bir şölen değil, yaratıcılığın, kültürün ve lüksün harmanlandığı bir deneyim alanı olarak öne çıkacak.
Küresel etkinlik endüstrisinin önde gelen isimleri İstanbul’a gelirken, bu yılın teması doğayı merkeze alıyor: ışığı, dinginliği, zarafeti ve dönüşümü… Sofraların, yalnızca birer masa olmaması; doğanın ışıltısını yansıtan sanat eserlerine dönüşmesi planlanıyor.
Tat, doku, hikâye: Yarının lezzetleri peşinde
Gıdanın geleceğini anlamak için bazen yalnızca damağa değil, veriye de bakmak gerekiyor. Belçika merkezli Puratos, her yıl dünyanın dört bir yanındaki tüketim alışkanlıklarını “Taste Tomorrow / Yarının Tatları” araştırmasıyla analiz ediyor. Sekiz dilde yapılan çevrim içi konuşmalar, arama motoru verileri ve 20 bini aşkın katılımcının katıldığı anketlerle şekillenen bu çalışma, ekmekçilikten çikolataya kadar gastronominin yönünü gösteren bir pusula niteliğinde.
2026 verileri, dokunun artık lezzetin tamamlayıcısı değil, belirleyicisi olduğunu söylüyor. Tüketicilerin yüzde 71’i bir ürünün tadını değerlendirirken “doku”yu ilk sıraya koyuyor. Üstelik yüzde 67’si zıt dokuların bir arada olduğu tatlara daha fazla ilgi duyuyor. Katlı pastalar, dışı çıtır içi yumuşak kurabiyeler, çok katmanlı dokusal tatlılar trendin yıldızları. Dijitalde de bu yönelim açıkça görülüyor: “Katlı pasta” aramalarında yüzde 121, “çıtır dış – yumuşak iç kurabiye” aramalarında ise yüzde 184 artış kaydedilmiş.
Akdeniz mutfağına yolculuk
Etiler’in tanıdık sokaklarından birinde eskiden bildiğiniz ama artık bambaşka bir hâle bürünmüş bir mekân var: Scarpetta. Mekân, artık yalnızca İtalyan esintileriyle değil, Akdeniz’in tüm kıyılarını dolaşan geniş bir menüyle karşımızda. Başlangıçlardan ev yapımı makarnalara, paylaşım tabaklarından pizzalara kadar uzanan lezzetler, uzun sofraların, dost sohbetlerinin ve yavaş yeme ritüelinin hatırlatıcısı gibi. Her tabakta “iyi malzeme, sade sunum, güçlü lezzet” dengesi korunmuş.