Avrupa dijital pazarına girmek için de komşudaki fırsat değerlendirilmeli. Başka türlü AB ile dijital sektörde ilişkilerimizi geliştirmek için pek bir ümidimiz de yok.
Rahmetli dedem 1935’te Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmiş. Benim Bulgaristan’a ilk gidişimse 2025’te nasip oldu. Geçen hafta sonu Bulgar-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (BULTİŞAD) ve DEİK’in organize ettiği Bansko Ekonomi Forumu’nda iki ülkeden iş insanları, bürokratlar ve siyasetçilerle sohbet etme imkânımız oldu. Bu sene dördüncüsü yapılan foruma diğer Balkan ülkelerinden de katılım vardı. Tam da geçen hafta sosyal medyada Balkan ülkelerinin kişi başına milli gelirlerini kıyaslayan bir grafik popüler olmuşken… Grafik şunu gösteriyor: Bulgaristan, 2007’de Avrupa Birliği’ne (AB) girdiğinde kişi başına milli geliri Türkiye’nin yarısından birazcık yüksekmiş. Bugün bizi geçmiş durumdalar. Gelin bu resme biraz daha yakından bakalım.
Bulgaristan, komünizmin çöküşünden 1999’a kadarki zamanı sallantıda geçirmiş. Ekonomik reformları 1990’ların sonunda yapmışlar. Türk iş insanlarının Bulgaristan’a girişi de bu yıllarda yapılan özelleştirmelerle olmuş. Mesela bizim forumu düzenleyen değerli dostum ve Bulgaristan’daki eski ticaret ateşemiz Emrah Sazak’ın yönetim kurulunda yer aldığı Alcomet, Türk iş adamı Fikret İnce tarafından bu özelleştirme sürecinde alınmış. 2022’de Alcomet’e Bulgaristan Cumhurbaşkanı “yılın yatırımcısı” ödülünü vermiş. AB’deki alüminyum mutfak folyosunun yüzde 22’sini Alcomet üretiyor. Fikret Bey BULTİŞAD’ın da kurucusu ve Onursal Başkanı. Bu çatı altında daha birçok sektörde 2.200 Türk sermayeli şirket var. Bir bakıma Bulgar ekonomisinin itici gücü Türk girişimciler olmuş. Peki Bulgarlar ne yapmış?
Bulgaristan’da çok sayıda siyasi parti var, seçim barajı düşük ve hükümetler sık sık değişiyor. Son 4 yılda 9 hükümet kurulmuş. Ancak sık sık hükümet değişmesi politikaların sık sık değişeceği anlamına gelmiyor. Bulgaristan 1997’de Alman markıyla (o zaman daha avro yoktu) sabit kura girmiş ve o günden beri geri adım atmamış. Aynı zamanda Merkez Bankası’nın bağımsızlığından da taviz vermeyen Sofya, bu istikrarlı politikalarının karşılığını 1 Ocak 2026’da Euro Bölgesine girerek alacak. Bu sene başında da Schengen bölgesine girdiler. Yani artık Fransa kadar Avrupalılar. Demek ki neymiş, istikrarlı politikalar uygularsanız, ülkenize yatırım gelir ve zenginleşirsiniz.
Ölçekler çok farklı
Tabii ki Bulgaristan’ı Türkiye ile doğrudan mukayese etmek doğru değil. Ölçekler çok farklı. Aslına bakarsanız grafikte kişi başına düşen milli gelirleri gösterilen Balkan ülkelerinin toplam nüfusu bir Türkiye etmiyor. Bulgaristan’ın nüfusu, AB üyeliğinin sonucu olarak azalıyor. 2007’de 7,5 milyon olan nüfus bugün 6,5 milyona düşmüş. Kadın başına düşen çocuk sayısı 1,8 (Türkiye’de 1,5). Ama ülke nüfusunun azalmasının ana nedeni doğurganlıktaki düşüş değil, göç. Hem eğitimli nüfus kariyer olanakları geniş diye hem de eğitimsiz nüfus daha iyi iş bulurum diye Batı Avrupa ülkelerine göçüyor. Öyle ki mesela geçen sene hemşirelik fakültesini bitirenlerin %90’ı Bulgaristan’ı terk etmiş.
Bulgaristan’da gelişme fırsatı en yüksek işlerden biri yapay zekâ
Bulgaristan’da en kıt kaynak, çalışacak insan. 250 bin civarında boş iş olduğu tahmin ediliyor. Hal böyle olunca gelişme fırsatı en yüksek işlerden biri yapay zekâ. Nitekim AB, 2025’te 6 ülkede kuracağını açıkladığı yapay zekâ fabrikalarından birini Bulgaristan’da kuracak. Bu fabrikalar, süper bilgisayar ağına dahil olup kurulacak veri merkezleri sayesinde ihtiyaca uygun yapay zekâ uygulamalarının geliştirildiği önemli yerler olacak. Bu sayede KOBİ’ler, startup’lar, akademi ve araştırmacılar için için ücretsiz çözümler geliştirilmesi hedefleniyor. Bu açıdan AB’nin önemli avantajlarından biri de geniş bir veri setine erişimi olması. Veri transferleri açısından AB tek ülke kabul edildiği için mesela bir Alman bankası verisini Bulgaristan’da tutup Bulgar yazılımcılara işlettirebiliyor olması. Benzer şekilde e-ticaret için ürününüzü Bulgaristan’a sokarsanız oradan Almanya’ya göndermek için bir daha gümrük yok. Malum, bizim çocukluğumuzda bilgisayar virüsleri hep Bulgaristan’dan çıkardı. Aynı yazılım kültürü hâlâ ayakta. Bulgaristan’da 105 bin yazılım geliştirici varmış. 12 kat daha çok nüfusu olan Türkiye’de bu sayı 280 bin. Mukayeseyi siz yapın.
Bulgaristan, Demir Perde döneminde Almanya’ya gelip giden işçilerimizin yoluydu. 1999’dan sonra sanayi şirketlerimiz için önemli bir yatırım ve AB pazarına giriş üssü oldu. Şimdi Avrupa dijital pazarına girmek için de komşudaki fırsat değerlendirilmeli. Başka türlü AB ile dijital sektörde ilişkilerimizi geliştirmek için pek bir ümidimiz de yok. Türkiye’nin Balkanlarla ilişkisinin geleceğini yeni asfalt yollar yerine fiber kablolarda aramak lazım.