Sevgili okur, uzun zamandır etki, yeni ekonomik sistemler, demokratik politikalar üzerine düşünüyor, yazıyor ve çalışıyorum. Bu coğrafyada ise yolum bir şekilde hep gençlerle ve gençlik topluluklarıyla kesişiyor. Farklı bölgelerden, yaşlardan gençlerle bir araya geliyor, özel sektör ve kamu kuruluşlarıyla gençlere yönelik programlar ve "politikalar" üretmeye çalışıyorum.
Fakat en büyük tıkanıklılıklardan biri bu "alfabe meselesi"nin yani Z kuşağı gibi etiketlemelerin neredeyse kitlesel biçimde kabul görmesiyle oldu. Gençleri, gençler dışındakilerden dinlemek onlara büyük nasihatler vermek ve çoğunlukla eleştirmek çok sevildi. Çünkü bu yol kestirme, zahmetsiz ve yüzleşmeden uzaktı. Anlamadan, tanımadan, bilmeden, birlikte dertlenmeden, hikâyesini öğrenmeden, depresyonuna ortak olmadan, hayallerini, hayalsizliklerini, acılarını, umutlarını, umutsuzlukları, öfkelerini, öfkesizliklerini görmeden. Telefon eleştirisi altında o telefon ışığının ardına bakmaya hiç çalışmadan. Veriler kuşkusuz önemli. Ama hikâyeler de öyle. Hikâyelerle hemhal olmak, kavgasına, stresine, çabasına, vazgeçişine tanık olmak, gençliği anlamanın, gençlik politikaları geliştirmenin en temel yolu. Bu yüzden gençlerle çalışan gençleri bulun ve onları dinleyin. Çünkü anlatacak çok şeyimiz var.
Bu köşede yeni bir ekonomi tahayyülünden söz ediyorum: Adil, demokratik, güç ilişkilerinden arınmış bir gelecek.
Bu tahayyül, sosyal etki alanıyla da fazlasıyla kesişiyor. Bu topraklarda "sosyal etki" denince akla öncelikle gençlerin gelmesi pek de tesadüf değil. "Aman canım, gençler işte" deyip geçtikçe, hepsini tek kalıba kıstırıp bir kenara koyup nasıl olsa onların da zamanları gelecek dedikçe, gençlerin o kenardan çıkacak güçleri kalmıyor olabilir.
Bir topluluğun içinde bir grup sıfat haline gelmişse, ayrımcılığın başlaması kaçınılmazdır.
"Genç girişimci", "genç lider", "gençlik kolları" gibi tanımlar altında ya idealize edilen kahramanlar oluyorlar ya da sürekli kıyaslanan, yetersiz bulunan bireyler. Staj için bile deneyim istenen, yoksunluğu derinden hisseden, belirsizliğin içinde sürüklenen gençlerden söz ediyoruz. Bu grup içinde çok çeşitli kırılımlar ve farklılıklar var ama ortak bir his de var: Büyük bir korku, umutsuzluk ve küresel belirsizlik altında sıkışmışlık.
"Çocuk refahında tablo vahim"
Gençler ne kahraman olmak istiyor ne de sadece "öteki" konumunda kalmak. Zaten zamanın ruhu da yaş hiyerarşisinin tam tersine işliyor. Üstelik zamanın ruhu da yaş hiyerarşisinin tam tersi çünkü geçmişten gelen tüm bilgi ve zemin alt üst olmuş durumda. Yepyeni bir dünya var olurken yeryüzünde daha az süredir bulunanların daha az bilen ve dezavantajlı olduğu mitinin artık geçerli olamayacağı bir dünyadayız.
Türkiye'ye baktığımızda yıllardır derinleşen bir yetenek kısıtıyla karşı karşıyayız. Yoksulluk, kalitesizleşen eğitim ve gençlere yatırım yapmaktan hızla vazgeçilmesi bu krizi daha da derinleştiriyor : 2023 verilerine göre Türkiye'de 15-29 yaş arası gençlerin yüzde 27'si NEET, yani ne eğitimde ne istihdamda. Bu oranın bu denli yüksek olmasında her kurumun sorumluluğu var. Çünkü sadece karlılıklarından değil, bu gençlerin hayallerinden de sorumlusunuz. Üstelik gençliğin bir önceki aşaması olan çocuklukta da tablo vahim. OECD ülkeleri arasında çocuk refahında sondan ikinciyiz.
O yüzden evet, gençlerin ne kahraman ne de "aptal muamelesi" görmek istemedikleri bir dönemdeyiz. Çünkü gençler ne kahraman ne de aptal. Kapsamlı, bütüncül bir gençlik politikasına ihtiyaç var. Ama bu, sadece "eğitim veriyoruz" demekle olmaz. Verilerin gücünü kullanarak ama onlarla yetinmeden, hikâyelerle, yenilikçi programlarla, farklı coğrafyalarda gençlerle yan yana gelerek, şimdiye kadar yaptıklarımızdan çok daha fazlasını yaparak mümkün. Çünkü şimdiye kadar yapılanlar yetmedi.
Ben de bu köşede bir yazı dizisiyle gençlik politikalarına dair biriktirdiğim deneyimleri, hikâyeleri ve özel sektörün gençlerle ilgili artık yapmak zorunda olduğu şeyleri yazmaya niyetliyim. Özellikle bugün, kârlılık dışındaki her şeyden elini çekmeye hazırlanan özel sektörün gençlik politikalarında üstlenmesi gereken rolü konuşmak zorundayız. Gençliği anlamak ekonomiyi, zamanı, dönüşümü, aileyi, kamuyu, bugünü ve geleceği, yeni bir ekonomiyi anlamak demek.