Sevgili okur, Gençliği anlamak, sadece bir demografik grubu değil; bugünü, dönüşümü ve yarını anlamaktır. Ama bunu anlamak için artık şunu çok net söylemeliyiz: Gençlik bir “etkinlik konusu” değil, yapısal bir politika meselesidir. Ve bu mesele özel sektöre de doğrudan sorumluluk yükler.
Bugüne dek özel sektör, gençlik başlığında çoğu zaman tek seferlik projeler, parlak etkinlikler ya da istisnai başarı hikâyeleriyle sınırlı kaldı. Oysa artık gençlerle kurulan bağın proje değil sistem üretmesi, göstermelik değil yapısal olması gerekiyor. Gençliği yalnızca “hedef kitle” olarak değil, dönüşümün kurucu parçası olarak görmek zorundayız.
Her şeyden önce gençleri “tek bir grup” gibi görme alışkanlığımızı bırakmalıyız Z kuşağı hikayesi gençleri anlatmak için yeterli değil. Gençler homojen bir kitle değil. Aynı şehirde yaşayan iki gencin bile hayata başlangıç noktaları, imkanları, aidiyet duyguları birbirinden çok farklı. Gençler arasında giderek derinleşen fırsat eşitsizliği, yalnızca bireysel sorunları değil, sistemsel kırılmaları da beraberinde getiriyor. Bu yüzden herkese aynı çözümü sunan politikalar artık etkisiz.
Daha avantajlı bir konumda olan gençlerle, sistemin kıyısında kalanları aynı öğrenme modeline, aynı istihdam sürecine yerleştirmek de adil değil. Gençlerle çalışmak, her grubun kendi gerçekliğine saygı duyan, kendi ihtiyacına göre şekillenmiş farklı politika araçlarıyla mümkün. O yüzden özel sektörün gençlerle ilgili yaklaşımı, “eşit” gibi görünen ama aslında eşitsizliği yeniden üreten modeller yerine, farklı başlangıç çizgilerini tanıyan kapsayıcı sistemlere dayanmalı. Hem bir şekliyle ölçütleri arkaik biçimde belirlenmiş “başarılı” gençlerin peşine düşmek yerine farklı gruplardan gençlerle birlikte öğrenen, geleceği birlikte inşa eden iş kültürleri oluşturmak gerekiyor. Bunun için de önce liderliği bölüşmeyi kabul edebilmek.
Ve evet, gençler lider olabilir. Ama liderlik artık her şeyi bilerek gelen bireylerden değil, birlikte öğrenen, birlikte yanılan, birlikte büyüyen topluluklardan doğuyor. Kimsenin geleceğe tam hazır olmadığı bir dünyada, gençlerden hazır olmalarını beklemek yerine onlarla birlikte hazır olunabilecek yapılar kurmak gerekiyor. Çünkü artık genç olmayanlar da yeni dünyaya hazır değil.
Bu yapılar; doğru tasarlanmış topluluk temelli öğrenme alanları içermeli. Gençlerin yalnızca öğrenen değil, öğreten; sadece dahil edilen değil, şekillendiren olduğu programlar… Hazır değilsin diye dışlamak değil, birlikte hazır olmak için emek vermek meselesi bu. Kimsenin bilmediği geleceğe birlikte adapte olabilme ve artık her zamankinden kritik hale gelen yıkıcı inovasyonu birlikte tasarlamak.
Bir yanda yönünü bulamayan, gelecekle bağ kurmakta zorlanan gençler var. Diğer yanda yurtdışına “yetenek” olarak göç edenler. İkisinin arasında ise ortak bir neden: erişememek.
Fırsatlara, kaynaklara, destek mekanizmalarına, güvene, bölüşülen karar alma mekanizmalarına, değer görmeye, iyi bir eğitime… Bu eşitsizliğin en görünür olduğu gruplardan biri de NEET gençler, yani ne eğitimde ne istihdamda olanlar. Türkiye’de 15-29 yaş arasında bu oran yüzde 30. Bu sadece bir sayı değil; sosyal bir kırılmanın derin işareti.
Bu gençleri yalnızca bir “hedef grup” olarak görmek ya da onları sosyal yatırım başlığı altında işaretlemek çözüm değil. Asıl ihtiyaç, onları sisteme geri çağıran değil, sistemi onlarla birlikte yeniden kuran bir anlayış. Çünkü gençler ne kahraman, ne de yetersiz. Kahramanlaştırmak, yüklemek demek; küçümsemekse dışlamak. İşaretlenmiş bir ayrımcılık değil gerçek bir kapsayıcılık politikasına istihdam ve öğrenme araçlarına ihtiyaç var.
Onların ihtiyacı övgü değil, öğüt değil. Görülmek, anlaşılmak ve birlikte inşa etmeye davet edilmek. Özel sektörün bu çağrıya artık yalnızca projelerle değil, uzun vadeli topluluk yapılarıyla, yenilikçi öğrenme modelleriyle ve adil işe alım sistemleriyle cevap vermesi gerekiyor.
Hazır olmamayı eksiklik değil, süreç olarak görmek gerek. Gençleri hazır olmaya zorlamak değil, onlarla birlikte hazırlanmak... Kolay değil. Ama hiçbir dönüşüm kolay olmadı zaten. Gerçek değişim, emek gerektirir.
Çünkü şimdiye kadar yapılanlar yetmedi. Gençlik vazgeçiyor.