Son yıllarda hem Türkiye’de hem dünyada etki yatırımı, sosyal finans, sürdürülebilir girişim gibi başlıklar hızla yayıldı. Ama bu kadar “etkiden” söz edilirken krizler hafiflemedi, derinleşti. Birçok yeni fon kuruldu, yatırım araçları geliştirildi, ama toplumsal ve ekolojik adaletsizlik aynı kaldı. Hatta bazı durumlarda, yalnızca yeni bir estetikle yeniden üretildi.
Bu çelişkiyi masaya yatırmak için artık daha açık konuşmalıyız. Etki yaratmak istiyorsak, sadece kime yatırım yaptığımızı değil, yatırımı nasıl kurguladığımızı sorgulamalıyız. Benim uzun süredir hem düşünsel hem tartışmacı olarak içinde olduğum bu tartışmayı, birlikte düşünmekten, kendisinden öğrenmekten mutluluk duyduğum Erinch Sahan geçtiğimiz günlerde çok güçlü bir çerçeveyle tekrar açtı. Aunnie Patton Power’la birlikte yazdığı “Fund Designs for Radical Impact” metni, etki yatırımcılığına yepyeni bir faz öneriyor: Impact Investing 3.0. Bu öneri, bir slogan değil. Gerçek bir sistem eleştirisi. Ben bu yazıyı sadece bir katkı değil, kendi alanımızı yeniden tarif edecek bir eşik olarak görüyorum. Bugüne dek çoğu etki fonu, daha doğru alanlara yatırım yapmaya odaklandı. Ama bu yeterli değil. Çünkü aynı yapılarla, sadece başka bir içeriği fonladığınızda, ilişki biçimi değişmiyor. Fonun amacı, yapısı, karar alma biçimi, çıkış stratejisi ve teşvik mekanizması dönüşmeden, yatırımın toplumsal etkisi sınırlı kalır. Yazıda önerilen beş temel alan tam da bunu sorguluyor:
- Amaç: Sadece getiri değil, toplumsal dönüşüm hedefleniyor mu?
- Yapı: Fonun süresi, biçimi, mülkiyet yapısı bunu taşıyabiliyor mu?
- Teşvik: Yöneticiler sadece finansal başarıyla mı ödüllendiriliyor?
- Yönetişim: Karar masasında kimler oturuyor? Etkilenenler dahil mi?
- Çıkış: Fon işletmeden çıktığında neyi geride bırakıyor? Bu beş alan, yatırımın sadece parasal değil, politik bir tercih olduğunu hatırlatıyor. Ve bu hatırlatma, Türkiye’de etki ekosistemi için de oldukça güncel. Türkiye’de hâlâ konuşmadığımız şey: Fon yapıları.
Etki yatırımı deyince hâlâ “etkili girişimlere yatırım” gibi düşünülüyor. Ama mesele bu değil. Mesele şu: O girişim, o fon yapısıyla hayatta kalabilir mi? Topluluk temelli bir iş modeli kurmak isteyen bir kadın kooperatifi, 5 yılda çıkış isteyen bir VC yapısında yaşayabilir mi? Çevresel onarıma odaklı bir kırsal girişim, agresif getiri bekleyen yatırımcıyı taşıyabilir mi? Çalışan ortaklığıyla yürüyen bir şirket, e- it baskısı altında kararlarını sürdürebilir mi?
Bunları sorabilmek için, önce fonun yapısını bir araç olarak değil, bir ilişki biçimi olarak görmek gerekiyor. Ve bu ilişkide adalet yoksa, toplumsal etki mümkün değil.
Ben kendi çalışmalarımda — ister kamu tarafıyla ister sosyal girişimlerle olsun — bu farkı giderek daha görünür hale getirmeye çalışıyorum. Finans tasarımı, ekonomi tasarımıdır. Parayı nasıl aktardığınız, nasıl karar verdiğiniz, ne zaman geri istediğiniz: bütün bunlar etik tercihlerdir ve etki yatırımına bugün yapıldığı gibi klasik yollara süslü kelimeler döşeyerek gerçekleştiremeyiz. Bugün etki odaklı bir fonun tasarımı aslında bir değerin tasarımı.
Yıllardır savunduğumuz gibi etki yaratmak istiyorsak önce yatırımın yapısını dönüştürmeliyiz. Yani aslında, parayı yeniden hayal etmeliyiz. Çünkü zaten biliyoruz: Yeni ekonomi sadece başka alanlara yatırım yapmakla değil, yatırım yapma biçimini dönüştürmekle kurulacak. Sermayeyi onarmadan girişimi onaramayız. Fonları dönüştürmeden ekonomiyi dönüştüremeyiz. Yeni ekonomiyle ilgilenen herkesin, fon mimarilerini kendi gündemine alması gerekiyor. Çünkü artık sorumluluk tek tek bu sisteme sıkışan ve “startuplaşmak” zorunda kalan girişimcilerde değil; sistemin karar vericilerinde, para sahiplerinde ve yapıyı tasarlayanlarda. Ve bu yapı hepimizin ortak meselesi. Bugün yeni bir ekonomi için yeni bir finans mimarisi zamanı!