CHP’li isimler “oturmasını bildiğimiz gibi kalkmasını da biliriz” türü açıklamalarla komisyon sürecine etki edebileceklerini düşünüyorlar.
Siz ne düşünürsünüz bilmem…
Adı ne olursa olsun, ister “Terörsüz Türkiye” ister “Milli Birlik ve Kardeşlik” , Meclis’teki yeni “komisyon” iktidarın gündem tartışmalarını taşıdığı yeni alan. Uzun süre memleket olarak bu komisyon ile yatıp kalkacağız bu kesin…
Meclis’te temsil edilen partilerden İyi Parti net tavır aldı; komisyona katılmıyor. Ana muhalefet partisi CHP’nin karar alması biraz uzun sürdü ama Ekrem İmamoğlu’nun görüşü ağır bastı ve komisyona katılma kararı alındı.
Bu komisyon aslında bir “istişare” komisyonu. Tartışma zemini görevi yapacak. Burada alınan kararların yasalaşmasının hiçbir garantisi yok. Karar alma yönteminin zor olması da bir anlam taşımıyor. Çünkü komisyonun reddettiği düzenleme, iktidar bloku tarafından bir yasa teklifiyle (Anayasa değişiklikleri hariç) TBMM’den rahatça geçirilebilir.
CHP’li isimler “oturmasını bildiğimiz gibi kalkmasını da biliriz” türü açıklamalarla komisyon sürecine etki edebileceklerini düşünüyorlar. Oysa yakın geçmişte TBMM Genel Kurulu’nda ayağa kalkma, erken seçim istememe, normalleşme ve yumuşak üslup gibi pek çok sıkıntılı deneyim yaşandı ve CHP açısından ortaya hiç de ikna edici bir tablo çıkmadı. Şimdi de “Menemen bile yapmam” açıklamasından bir süre sonra, sıranın Anayasa’ya geleceği bir komisyona katılma noktasında gelindi.
“Anayasa değişikliği nerden çıktı?” derseniz, hatırlatayım:
Serap Yazıcı AKP’ye geçmeden önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile daha sonra içeriği tartışılan bir görüşme gerçekleştirmişti. Yazıcı, yazılı bir açıklama ile kendisine yönetilen eleştirilere yanıt verdi. Orada ilginç bir detay vardı. Özel’in yapılacak bir Anayasa değişikliği ile yarı başkanlık sistemine geçilebileceğini söylediğini aktarıyor Yazıcı. Açıklamanın tarihi 25 Şubat 2025. CHP uzun bir süre sistem konusunda sessiz kaldı. (Sadece Mansur Yavaş ısrarla parlamenter sisteme geçilmesi gerektiğini dile getirdi.) Sonra Ekrem İmamoğlu parlamenter sistemi, tutuklanmasının ardından birkaç kez dile getirdi. Ama bu süre içerisinde CHP’nin yarı başkanlık sistemine onay vereceğini ilk kez Yazıcı’nın açıklamasıyla öğrendik.
Neyse, biz dönelim komisyona. Komisyonun ilk işi örgütten ayrılan elemanlara yasal güvence sağlamak. Bu süreçteki 5. aşama ve ince bir teknik çalışma gerektiriyor. Masada “terör örgütü” yerine “kendini fesih eden örgüt” ifadesiyle Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) arkasından dolanarak yol alma dahil pek çok öneri var. Sonrasının ipuçlarını TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş veriyor: “Demokratikleşme konusunda olumlu adımlar atılacak.”
Bu noktada iki hatırlatma yapmakta fayda var.
Birincisi, daha önceki “Çözüm Süreci”ne gidilen zaman diliminde gerek terör örgütü mensuplarının gerekse güvenlik kuvvetlerinin rehabilitasyonu ve topluma entegrasyonlarının sağlanması için yol haritaları hazırlanmıştı. Bu çalışmaları masaya getirmekte ve üzerinde tartışmakta fayda var.
İkincisi, daha önce de yazdım, Cumartesi Anneleri ve Diyarbakır Anneleri’nin mağduriyetleri acilen giderilerek ilk adım atılabilir ki böylelikle TBMM’deki süreç siyasi hesapların ötesinde bir adımla başlamış olur.
Komisyondaki üyelerin dağılımı, kararların hangi çoğunlukla alınacağı gibi tartışmalara gömülen bir komisyon ise sadece ipe un sermeye, zamana oynamaya yarar ki bu durumda siyaset başlıktaki gibi bir sorunu daha komisyona havale etmiş ve unutmaya terk etmiş olur.
Gelelim işin bir başka boyutuna…
Bu komisyon aynı zamanda önümüzdeki seçimlere dönük hesapların da billurlaştığı bir zemin olacak gibi.
Biraz açayım…
Öyle görünüyor ki önümüzdeki seçimlerin belli başlı dört adayı var.
Komisyon çalışmaları belli bir ivmeyi kaybetmeden sürecekse Selahattin Demirtaş’ın önümüzdeki aylarda serbest kalması sürpriz olmaz. Parti içindeki değerlendirmeler nereye doğru evrilir şimdiden bir şey söylemek mümkün değil ama DEM Parti’nin adayı Demirtaş olursa kimse şaşırmaz.
Komisyona üye vermeyen ve sürece de süreçte kullanılan dile de kuvvetle itiraz eden İYİ Parti de bu siyasi tavrın bir sonucu olarak aday belirleyecektir ki CHP tarafından açıkça dışlanan Mansur Yavaş’ın adaylığı şimdiden konuşulmaya başlanmış durumda.
CHP için aday her ne kadar seçim ofisi kurulsa, imzalar toplansa da Ekrem İmamoğlu olmayacak gibi görünüyor. Nitekim Özgür Özel geçtiğimiz günlerde, “Adayı değiştirecek olursak da tek başıma bir karar vermem. En doğru kararı veririm. Gümbür gümbür, seçimi kim alacaksa onu aday yaparız" deyiverdi. Eh, bu durumda yani İmamoğlu ve Yavaş’ın aday olamaması durumunda CHP Genel Başkanı’ndan daha kuvvetli bir aday aklınıza geliyor mu?
İktidar tarafında aday net: Recep Tayyip Erdoğan. Ancak orada adayın kim olacağı değil, bir başka tartışma var. O da bir sonraki yazıya…