YENER KARADENİZ / İSTANBUL
Katma değer açısından 11,7 dolarlık kilogram başı ihracat değeri ile 26 sektör arasında 4. sırada yer alan ve toplam 10 milyar dolarlık ekonomiyi temsil eden deri ve deri mamulleri sektörü, 3 koldan köşeye sıkışmış durumda. Dışarıda yüksek maliyetler nedeni ile rekabetçiliği negatif etkilenen ve pazar kaybeden sektör, iç pazarda ise ithal ürünler ile mücadele veriyor. Bunun üzerine son olarak artan canlı hayvan ithalatı nedeni ile hammadde konusunda yaşadıkları sorunun eklendiğini söyleyen İstanbul Deri ve Deri Ürünleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Başkanı Güven Karaca, “Türk derisi, dünyada kalitesi ile tanınıyor ve tercih ediliyor. Ancak son yıllarda artan hayvan ithalatı kaliteyi bozdu. Konya’dan deri sipariş ediyoruz, Uruguay derisi çıkıyor. Balıkesir derisi istiyoruz Brezilya çıkıyor. Türk derisine ulaşamıyoruz” dedi.
9 aylık açık 814 milyon dolara çıktı
Ayakkabıda 2014 yılında artırılan gümrük vergileri ile dış ticaret fazlası vermeye başlayan ve bu özelliğini 2022’ye kadar koruyan sektörde ibre 2023’te tersine döndü. Güven Karaca, “2016’dan 2022’ye kadar hep dış ticaret fazlası verdik ve bununla da gurur duyduk. Ama 2023’te 547 milyon dolar ile 8 yıl aranın ardından ilk kez dış ticaret açığı verdik. Bu yılın ocak-eylül döneminde ise açık geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 138 artışla 814 milyon dolara çıktı. Biz her şeyin serbest ticaret kuralları ile dönmesi gerektiğine inanıyoruz. Kotalar, engeller, İlave Gümrük Vergisi (İGV) olmamalı. Ancak günümüzde herkes korumacı bir ekonomi izliyor. Bizim ülkemiz de enflasyon başta olmak üzere birçok konu ile mücadele veriyor ancak bu süreçte sanayici, ihracatçı büyük zarar görüyor. 2014’te piyasa düzenlemesi yapılınca sektör hemen dış ticaret fazlası vermeye başlamış. Bugün bir piyasa düzenlemesine daha ihtiyaç var. Biz ihracatçıyız. Vergi konsun, ithalat dursun, döviz artsın, ihracatımızı yükseltelim gibi durumların arkasına sığınmıyoruz. Biz dersimize çalışıyoruz. Ama sektörün dışında ilerlemiş bir durum var. Bu da bir piyasa düzenlemesini gerekli kılıyor. Referans fiyat, İGV ve benzeri uygulamalar ile bugün bu sektörün korunması gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
İhracat kaybında ilk sırada
Yüksek maliyetler ve düşük kur gibi birçok nedenle son 1,5 yılda sektörde meydana gelen tahribatın boyutları verilerde de açıkça görülüyor. Sosyal Güvenlik Kurumunda yer alan bilgilere göre deri sektöründe faaliyet gösteren şirket sayısı 2023 Ağustos ayı ile 2024 Ağustos ayı arasında geçen 1 yıllık dönemde 300’den fazla azalarak 7 bin 591’e düşerken istihdam kaybı ise 10 bini aştı. Sektörün kapasite kullanım oranı 2021’in ocak ayından bu yana görülen en düşük seviye olan yüzde 60,3’e gerilerken ihracat kaybı ise bu yılın ocak-ekim döneminde yüzde 19,7 gerileyerek 1,3 milyar dolara indi. Hatta sektör ihracat kaybında çok uzun süredir 26 sektör arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Sektör şirketlerinin esnek bir yapıya sahip olduğunu ve gerekli düzenlemelerle sonuç alınabileceğini dile getiren İDMİB Başkanı Karaca, tek sorunun insan kaynağı alanında yaşanabileceği konusunda uyarıda bulundu. Karaca, “Özellikle ihracat müşterisi kaybedildiğinde yerini doldurmak zor. Doldursak bile bugün kaybettiğimiz şey sadece para, pazar ya da ihracat değil. İnsan kaynağımızı kaybediyoruz. Zaten bu konuda sıkıntımız vardı. Son bir yılda da insan kaynağımızın yüzde 15,6’sını kaybetmişiz. Çalışanlar farkı sektörlere kaydı. Bunu nasıl telafi edebiliriz konusunda da çalışma içindeyiz” ifadelerini kullandı.
Türk derisine ulaşılamıyor
Sorunlar bunlarla da sınırlı değil. Sektör bir yandan da kaliteli hammaddeye ulaşmada sorun yaşıyor. Sektörün en önemli girdisi deriye et endüstrisinin farklı baktığını belirten Karaca, “Biz bir anlamda et endüstrisinin atığı olan o hammaddeyi işleyip katma değerli bir hale getirerek ihraç ediyoruz. Türkiye’deki hayvancılık politikası et fiyatlarına göre belirleniyor. Et fiyatı yükseldikçe kapılar açılıyor ve içeri canlı hayvan giriyor. Buna diyecek bir şeyimiz yok ancak canlı hayvan ithalatına rağmen et fiyatları düşüyor mu? Düşmüyor. Bunun deri endüstrisine etkisi ise çok farklı değil. Hayvanlar dünyanın en kalitesiz derisinin olduğu Brezilya ve Uruguay’dan geliyor. İklim ve cins gibi nedenlerle deri kalitesi iyi değil. Üstelik hayvanlarda damga var. Bu derilerin bizim endüstrimize girmesi, bizi bitiriyor. Şu an ham derinin yaklaşık yüzde 20’si bu şekilde. Bozulan hayvan ırkı da dikkate alındığında bu oran çok daha yüksek oranlara çıkıyor. Tabakhanelerimiz kaliteli olduğu için Konya malı istiyor ama gelen deri Uruguaylı çıkıyor. Balıkesir’den mal alıyor Brezilyalı çıkıyor. Uruguay’dan deri alınsa 30-40 cent iken Türk derisi 1 dolar. Fiyatın da önemi yok. Şu an ne Konya, ne Balıkesir ne de Trakya malından verim alınamıyor. Türk derisine ulaşılamıyor” diye konuştu.
10 yılda 5,5 milyon canlı hayvan geldi
Canlı hayvan ithalatının hem sosyolojik hem de ekonomik boyutuna dikkat çeken İDMİB Başkanı Karaca, “Deri, 2 milyar doları ihracat olmak üzere iç piyasa ile 10 milyar dolarlık bir endüstrinin hammaddesi. 2018 yılında 1,8 milyon adet canlı hayvan girmiş ülkeye. Geçen sene 818 bin olmuş. Bu yıl da benzer bir rakam olacak. İthal gelenlerin kesilen hayvan sayısına oranı 2018’de yüzde 27’yi geçmiş. Sonra gerilese de geçen yıl yüzde 12,3’e çıkmış. 10 yıllık ortalama yüzde 9,9 ve bu sürede ülkeye giren hayvan sayısı 5 milyon 573 bin. Et fiyatlarını kontrol edeyim derken bir endüstriyi kaybediyoruz. İthal gelen hayvan hem Türk besicisine sosyolojik olarak hem de deri endüstrisine kalite olarak büyük zarar veriyor. Besi hayvanı para etmediği için insanlar besicilikten uzaklaşıyor hayvan sayısı düşüyor, deri endüstrisi de kaliteli derisini kaybediyor” ifadelerini kullandı.
Hayvan varlığı yeterli oranda artmıyor
Tarım ve orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’deki büyük baş hayvan varlığı 10 yılda 14,4 milyon adetten 16 milyona çıkmış. Kesilen hayvan sayısı ise yine aynı sürede 3,5 milyondan 5,8 milyona yükselmiş. Yani 10 yılda kesilen hayvan sayısı yüzde 68 artarken hayvan varlığındaki artış yüzde 13,91’de kalmış. Bu da hayvan varlığının yeterli oranda artmadığını gösteriyor. Karaca, “Anadolu’da hiçbir şeyi olmayan bir insanın en azından hayvanı vardır. Sütünü sağar ihtiyacı olduğunda satar geçimini sağlar. Ama bugün o insanın beslediği hayvan para etmiyor. İnsanlar besicilik yapmak istemiyor artık” dedi. Karaca’nın verdiği bilgilere göre 78 ülke arasında Türkiye et fiyatları konusunda 13. sırada iken Brezilya 65. sırada. Öte yandan Uruguay’da 30-40 cent olan deri fiyatı, Türkiye’de 1 dolar seviyesinde. Uruguay ve Brezilya hayvanlarının derisinin kötü olmasının nedenleri ise iklim, bitki örtüsü ve hayvanlara vurulan damga olarak sıralanıyor. Karaca, “Tüm bu nedenler derinin yaralı, dayanıksız ve lekeli olmasına yol açıyor. O kocaman damgaları çıkaramıyorsunuz. Ayakkabının, çantanın üzerinde damga olsa alır mısınız? Tabakhanelerimiz her gün beni arıyor ve ‘yine Uruguay yine Brezilya derisi geldi, kendi ırkımızın derisine ulaşamıyoruz’ diye serzenişte bulunuyor. Artık canlı hayvan ülkeye girmemeli. Türk besicilerine de zarar veriyor. Et fiyatları kontrol edilmek isteniyorsa farklı formüller geliştirilebilir. Bakanlığın bununla ilgili önlemler alması bizim için çok önemli” dedi.
“Canlı hayvan ithalatı karkastan daha ekonomik”
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu, et ithalatını 4’e ayırarak, “Biri besilik denilen 300 kilo mertebesindeki hayvan ithalatı. İkincisi kasaplık hayvan geldiği gibi bir iki hafta içinde kesiliyor, Anlık ihtiyacı karşılamak için kullanılıyor. Üçüncüsü karkas ithalatı ama orda helal kesim yapan mezbahaların sınırlı olması sorun. Dördüncüsü de direk paketlenmiş et ithalatı. Türk insanı donmuş et yemek istemiyor ve kapasite sorunu var. Karkasta da son kullanma tarihi sorunu var. O nedenle canlı hayvan ithalatı daha ekonomik de olduğu için daha fazla tercih ediliyor” diye konuştu.