Antik Roma’da Jül Sezar’ın yükselişinde yalnızca askeri başarıları değil kurduğu bağlantılar da belirleyici olmuştu. Sezar kariyerinin başlarında önemli kişilerle kurduğu dostluklar sayesinde önemli görevler aldı, korundu. Ancak aynı zamanda bu bağlantılar onun gölgesinde “kendi başarısı mıydı, yoksa çevresinin gücü müydü?” tartışmalarını da beraberinde getirdi. Bugün halen bu konu tartışılır. Roma Senatosu’nda birçok kişi Sezar’ın yeteneklerinden çok, güçlü çevresi sayesinde yükseldiğine inanıyordu. Bu da onun kariyer yolculuğunda en büyük engellerden biri haline gelmişti.
İş dünyasında kulağımıza en sık fısıldanan öğütlerden biri şudur: “İyi bir çevre edin, bağlantılarını güçlendir, kariyer basamaklarını hızla çıkarsın.” Networking kavramı neredeyse başarının ön koşulu gibi sunulur. Tanınmış kişilerle aynı ortamda bulunmak, “doğru kişiler”i tanımak ve onlarla ilişkiler geliştirmek çoğu zaman geleceğin garantisi olarak görülür.
Ancak son dönemde yayımlanan bir akademik araştırma bu ezberi sorgulatıyor. Journal of Applied Psychology’de yer alan ve Harvard Business Review tarafından popüler okura aktarılan çalışma, “iyi bağlantılar”ın her durumda avantajlı olmadığını ortaya koyuyor. Yazarları arasında Sunny Lee, Lei Liu, Colin Fisher ve Martin Kilduff’un bulunduğu araştırma, bağlantıların kimi zaman kariyerde ilerleme sağladığını kimi zaman ise başarıların görünürlüğünü gölgelediğini gösteriyor.
Bağlantılar kalkanınız olabilir
Araştırmada ulaşılan ilginç bulgulardan biri şu: Düşük performans sergileyen çalışanlar için güçlü bağlantılar adeta bir güvenlik kalkanı işlevi görüyor. Çalışan işini tam anlamıyla yerine getiremese bile çevresindeki “yıldız isimler” sayesinde yöneticilerin ve kurumun tepkilerini yumuşatabiliyor. Bir başka deyişle, hataların ya da eksiklerin üstü bağlantılar sayesinde örtülebiliyor.
Kariyerin özellikle ilk yıllarında bu koruyucu kalkan işlevi çalışanlar açısından faydalı olabilir. Performans baskısının yüksek olduğu, yeni sorumlulukların öğrenilmeye çalışıldığı dönemde bağlantılar, kişinin iş hayatında ayakta kalmasını kolaylaştırabilir.
Kalkan, başarılarınızı da gölgede bırakabilir
Ne var ki işin diğer yüzü çok daha şaşırtıcı. Araştırmaya göre yüksek performans sergileyen çalışanların çevresindeki güçlü bağlantılar, bazen başarılarının değerini düşürebiliyor. Yöneticiler, elde edilen sonuçları çalışanın yetkinliklerine değil sahip olduğu çevrenin sağladığı desteğe bağlayabiliyor. Bu durumda çalışan, hak ettiği terfi ya da ödülü almakta zorlanabiliyor.
Başarıyı küçümseyen bu algı, “nasılsa çevresi güçlü, o yüzden başarılı” bakış açısına dönüşebiliyor. Yani güçlü bağlantılar kariyer basamaklarını hızla çıkarmak yerine, bazen çalışanın kendi emeğinin görünürlüğünü perdeleyebiliyor.
“Torpil mi, liyakat mı?”
Bana göre Türkiye iş dünyası açısından bu araştırmanın sonuçları özellikle anlamlı. Bizde yıllardır süregelen bir tartışma var: “Torpil mi, liyakat mı?” Çalışanlar bir yandan bağlantıların önemini kabul ediyor, diğer yandan da adalet duygusunun zedelenmesinden şikâyet ediyor.
Bu çalışma aslında her iki tarafı da destekleyen kanıtlar sunuyor. Bağlantılar gerçekten de kısa vadede koruyucu bir avantaj sağlayabiliyor. Ama uzun vadede liyakati gölgede bırakma, bireyin gerçek değerini görünmez kılma riski taşıyor. Kısacası “dayısı olan” kısa süreli rahatlık yaşarken, kendi emeğiyle ilerleyen kişi daha sürdürülebilir bir başarı elde edebiliyor.
Çıkarılacak dersler neler?
Tüm bu bulguların iş dünyası profesyonelleri için önemli dersler içerdiği açık. Öncelikle bağlantıları yalnızca bir güvenlik ağı gibi görmek yerine onları performansınızı artırmak için stratejik bir şekilde değerlendirmek gerekiyor. İyi ilişkiler, size yeni fırsatların kapısını aralayabilir, ancak gerçek ilerleme her zaman katkınızı görünür kılabildiğiniz ölçüde mümkün olur.
Başarıya ulaştığınız vakit bu başarıyı sahiplenecek, arkasında kendi emeğinizi ve yetkinliğinizi net bir biçimde gösterecek bir iletişim tarzı geliştirmek şart. Aksi halde, çevrenizin sağladığı avantajlar sizin emeğinizi gölgeleyebilir ve elde ettiğiniz sonuçların değerinin sorgulanmasına yol açabilir.
Bu nedenle iş hayatında asıl kritik nokta, performans ile ilişkileri dengeli bir şekilde yönetebilmektir. Ne sadece bağlantılara yaslanmak doğru ne de ilişkilerin önemini tamamen reddetmek. Ayrıca, şeffaflık ve açıklık da bu denklemin önemli bir parçasını oluşturuyor. Hem yöneticiler hem de ekip arkadaşları katkılarınızın gerçek kaynağını gördüklerinde güven ilişkisi güçlenecek, bu da uzun vadeli kariyer başarısının en sağlam temeli olacaktır.
Networking elbette önemlidir, kimse bunun aksini iddia edemez. Ancak “iyi bağlantılar”ın kariyeri otomatik olarak ileriye taşıyacağını varsaymak büyük bir yanılgıdır. Araştırmanın da ortaya koyduğu gibi bazen bağlantılar ışığımızı parlatırken, bazen de aynı bağlantılar üzerimizdeki gölgeyi büyütür.
Burada asıl soru şu: Başarılarınız kendi emeğinizle mi öne çıkıyor, yoksa çevrenizin gölgesinde mi kalıyor? İlişkiler size fırsatlar yaratabilir ama o fırsatı değerli kılacak olan sizin katkınızdır. Günün sonunda hatırlanacak olan şey kiminle tanıştığınız değil, neyi başardığınızdır.
Antik Roma’da Sezar çevresinden güç aldı, bu doğru. Ama onu ölümsüz kılan yalnızca dostlukları değildi. Stratejik zekâsı, cesareti ve askeri başarılarıydı. Bağlantılar ona kapılar açtı fakat tarihe geçmesini sağlayan şey o kapıların ardında gösterdiği performansı oldu. İş hayatında da durum farklı değil. Bağlantılar sizi içeri sokabilir ama içeride kalıcı iz bırakacak olan sizsiniz.