6–7 Eylül’ün 70. yıldönümünden yola çıkarak
Hafta sonu 6–7 Eylül Olayları’nın 70. yıl dönümüydü.
1955’te İstanbul’da uydurma bir “Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı” haberiyle kışkırtılan kalabalıklar, azınlıklara ait evleri, işyerlerini ve ibadethaneleri sistematik biçimde yağmaladı. Bu olay, yalnızca mal kaybına değil, toplumun birlikte yaşama kültürüne ve azınlıkların güven duygusuna da onarılması zor bir darbe indirdi.
6–7 Eylül, bize grupların nasıl tehlikeli bir güce dönüşebileceğini gösterir. İnsanlar kalabalıkların içinde, tek başlarına olduklarından farklı davranır; sorumluluk azalır, risk artar, vicdan susar. Grup psikolojisinin karanlık yüzünü anlamak, yalnızca geçmişi değil, bugünü ve geleceği de sağlıklı değerlendirebilmek için önemlidir.
Sosyal tembellik: Kalabalıkta performansın düşüşü
“Sosyal tembellik” (social loafing), insanların grup halinde çalışırken bireysel performanslarını azaltma eğilimini anlatır. 1913’te Max Ringelmann’ın yaptığı ünlü halat çekme deneyinde, grup büyüdükçe kişi başına düşen çabanın azaldığı tespit edilmiştir.
Rolf Dobelli’nin Doğru Düşünme Sanatı kitabında belirttiği gibi bu yalnızca fiziksel işler için geçerli değildir. Zihinsel faaliyetlerde de aynı durum görülür. Örneğin toplantılarda, katılımcı sayısı arttıkça bireysel katılım azalır; insanlar “nasıl olsa birileri konuşur” diyerek sessizleşir. Grup büyüdükçe performans düşer ve bir noktadan sonra “peynir tabağı büyüklüğünde” sabitlenir.
Sorumluluk dağılması: “Ben değildim, hepimizdik”
Kalabalıklar yalnızca performansı değil, sorumluluk duygusunu da eritir. Sosyal psikolojide bu “diffusion of responsibility” (sorumluluğun dağıtılması) olarak bilinir.
Tarihsel bir örnek, Nürnberg Duruşmalarıdır. Nazi subayları insanlık suçlarından yargılanırken sık sık “Ben sadece emirleri uyguluyordum” veya “Böyle emredildi” diyerek sorumluluğu üzerlerinden atmaya çalışmışlardır.
Benzer bir mekanizma, 6–7 Eylül Olayları sırasında da yaşandı. Normalde şiddet uygulamayacak bireyler, kalabalıkların anonimliği içinde malları yağmaladı, ibadethaneleri tahrip etti. Grup kimliği, bireysel vicdanı gölgeledi.
Risk shift: Grupların tehlikeli cesareti
Grup psikolojisinin bir başka boyutu ise risk shift yani riske yönelimdir. Araştırmalar göstermiştir ki, bireyler tek başına karar alırken daha temkinli davranır; ancak grup içinde daha riskli seçeneklere yönelirler.
Bunun sebepleri:
- Sorumluluk paylaşılır: Yanlış kararın yükü hafifler.
- Benzer fikirler cesaret verir: Kendi riskli düşüncelerini başkasından duyan kişi, daha kolay ikna olur.
- “Hepimiz aynı gemideyiz” duygusu: Grup içinde riskin sonuçları ortaklaşa hissedileceği düşünülür.
Bu durum, özellikle büyük ölçekli kararların alındığı ortamlarda tehlikelidir. Milyarların yönetildiği emeklilik fonlarında, şirketlerin strateji toplantılarında ya da ulusal güvenlikle ilgili politik karar süreçlerinde, bireylerin tek başına tercih etmeyeceği riskler topluca alınabilir.
Kurumsal hayata uyarlama: Şirketler de birer grup
Şirketler, kurumlar ve organizasyonlar aslında büyük birer gruptur. Dolayısıyla sosyal psikolojide gözlenen mekanizmalar; sosyal tembellik, sorumluluk dağılması ve risk shift, iş hayatında da aynen işler.
- Toplantılar: Katılımcı sayısı arttıkça bireysel katkılar azalır. Çoğu kişi, fikirlerini söylemeden başkalarının konuşmasını bekler.
- Projeler: Büyük ekiplerde sorumluluk dağıldığı için ortaya çıkan aksaklıkların “sahibi” belirsiz kalır. Bu da verimliliği düşürür.
- Stratejik kararlar: Yönetim kurullarında ya da fon yönetimlerinde, bireylerin tek başına üstlenmeyeceği riskli adımlar, grup içinde daha kolay alınabilir.
Çözüm yolları
Kurumsal hayatta bu etkileri azaltmak için:
- Bireysel başarıyı görünür kılmak,
- Küçük ekipler kurmak,
- Bağımsız fikir toplamak,
- Hesap verebilirlik sistemleri geliştirmek gerekir.
“Grubun yıkıcı etkisi”
6–7 Eylül Olayları’nın 70. yıldönümü, grup psikolojisinin hem tarihsel hem de güncel etkilerini yeniden düşünmemiz için önemli bir fırsattır. İnsanlar kalabalıkların içinde tek başlarına olduklarından farklı davranır: Daha tembel, daha sorumsuz ve daha riskli.
Bugün şirketler, kurumlar ve organizasyonlar da birer gruptur ve aynı psikolojik mekanizmalar bu yapılarda da işler. Strateji toplantılarında, büyük projelerde ya da toplu kararlarda grupların riske kayma eğilimi vardır. Ancak bu riskleri azaltmak mümkündür: Bireysel başarıyı görünür kılmak, kişilerin katkılarını netleştirmek ve hesap verebilirliği sağlamak, grup içinde kaybolan sorumluluğu yeniden ortaya çıkarabilir.
Bireysel vicdanı ve sorumluluğu görünür kılmak, grupların karanlık yüzünü törpülemenin en etkili yoludur. Böylece grupların sunduğu yaratıcı potansiyelden faydalanırken, onların tehlikeli yönlerini olabildiğince yumuşatmak mümkündür.