Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2024’te hizmet sektöründeki gelirler tarım ve imalat sektörlerindekileri geride bıraktı. Gelir Dağılımı İstatistikleri’ne göre hizmet sektöründe yıllık ortalama gelir ~242 bin TL iken, tarım sektöründe ancak ~154 bin TL düzeyinde kaldı. Bu farkın arkasında finans, iletişim ve teknoloji gibi yüksek katma değerli alanlarda toplanan ücretler ile eğitim seviyesi düşük, teknolojik altyapısı sınırlı alanlardaki (tarım, emek-yoğun hizmet) ücretlerin görece düşük olması bulunuyor. Özetle 2024’te en yüksek maaşlar genellikle finans-bilişim-iletisim gibi teknoloji yoğun hizmet sektörlerinde görülürken, en düşük maaşlar tarım ve turizm gibi emek-yoğun sektörlerde gerçekleşti.
- En Yüksek Kazanç: Finans, sigorta ve bilişim gibi hizmet sektörleri (2024’te yıllık ort. ~242 bin TL).
- En Düşük Kazanç: Tarım sektöründe yıllık ~154 bin TL; turizm sektöründe konaklama ve yiyecek-içecek hizmetlerinde ise aylık ortalama ~23 bin TL civarı. Bu uçurumu, finans gibi döviz ve teknolojiyle bağlantılı sektörlerin yüksek gelir fırsatları oluşturması ile turizm/kalifiye işgücü düşük hizmet sektörlerinin sabit, düşük ücret uygulamaları birlikte ortaya koyuyor.
Ücret farklarının nedenleri: Eğitim, dijitalleşme, sendikalar ve diğer dinamikler
- Eğitim Düzeyi: Ücretler eğitimle doğru orantılı artar. TÜİK verilerine göre 2024’te yükseköğretim mezunlarının yıllık ortalama gelirleri 310 bin TL’yi bulurken, ilkokul bitirmeyenlerin sadece ~106 bin TL’ye ulaşabiliyordu. Bu nedenle mühendislik, finans, tıp gibi yüksek öğrenim gerektiren mesleklerde ücretler yüksek, eğitimi düşük işgücünün ağırlıkta olduğu tarım-taşımacılık gibi alanlarda ücretler göreceli olarak düşüktür. Dijitalleşme düzeyi yüksek sektörler (bilgi teknolojileri, yazılım vb.) daha hızlı büyüdükçe bu gelir farkları belirginleşir.
- Teknolojik Altyapı / Dijitalleşme: Teknoloji yoğun sektörlerde verimlilik ve küresel rekabetten kaynaklı ücretler yüksektir. Örneğin finans, bilişim ve iletişim alanları hem yüksek teknolojiyi kullanıp hem de döviz bazlı projeler gerçekleştirebildikleri için maaşları artırabiliyor. Buna karşın altyapı ve teknoloji yatırımları sınırlı kalan tarım gibi sektörlerde ücretler hâlâ düşük seyrediyor. Bu dijital bölünme, ücret eşitsizliğine çok boyutlu katkı yapar.
- Sendikalaşma Eksikliği: Türkiye’de sendikalaşma oranı çok düşük seyrediyor. Ocak 2024’te resmi sendikalaşma oranı %15,22 iken Temmuz 2024’te %14,80’e geriledi. Özel sektörde örgütlenme çok düşük olduğundan, toplu sözleşme gücü sınırlı kalan işçiler maaş pazarlığında zayıf kalıyor. Bu durum, ücret artışlarının piyasadaki enflasyon karşısında hızla erimesine ve gelir uçurumunun kapanamamasına yol açıyor. Kamu sektöründe görece yüksek sendikalaşma olsa da toplam işgücü içindeki payı sınırlı kaldığı için geneli etkilemiyor.
- Bölgesel Farklar: Gelirler coğrafi olarak da dengesiz dağılıyor. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde ortalama fert geliri 250–260 bin TL bandında seyrederken, Doğu ve Güneydoğu’da bu rakam 90–100 bin TL’yi bile bulamıyor. Kentsel yoğunluk ve ekonomik canlılığın yüksek olduğu bölgeler ücretleri yukarı çekerken, düşük yatırım alan geride kalan bölgelerde ücretler çok daha düşük kalıyor. Bölgesel altyapı, eğitim ve sektör yapısı farkları ücret uçurumunu katmanlandırıyor.
- Toplumsal Cinsiyet: Türkiye’de kadın-erkek ücret farkı halen yüksektir. Son verilere göre 2024 yılında kadın çalışanların ortalama geliri, erkeklerin ortalamasının %19 gerisindeydi. Bu fark her sektörde sabit değil; finans ve teknoloji gibi en yüksek ücretli sektörlerde bile kadınlar ciddi oranda daha az kazanıyor, perakende gibi düşük ücretli sektörlerde fark görece azalıyor. Dolayısıyla sektörlerdeki ücret eşitsizliği cinsiyet eşitsizliğini de büyütüyor.
- Mevsimsellik ve İş Yapısı: Tarım ve turizmde iş çok sezonludur. TÜİK verilerine göre 2024’te mevsimlik tarım işçilerinin ortalama günlük ücreti 943 TL’yi bulurken, devamlı tarım işçilerinin aylık geliri ~26 bin TL düzeyindeydi. Turizmde ise ortalama ücretler genellikle asgari ücretin biraz üzerinde; örneğin F&B alanında çalışanlar ~23 bin TL civarı alıyor. Bunun sonucu olarak, yoğun dönemde yüksek kazanan mevsimlik çalışanlar yıllık bazda bile sabit aylık gelire göre çok daha az kazanıyor. Bir sektörün yıllık gelir potansiyeli, çalışma biçimi ve süresinin mevsimsel yapısından da etkileniyor.
- İşgücü Yapısı (Statü): Aynı sektörde bile işveren, kendi hesabına çalışan ve ücretli işçiler arasında uçurum var. 2024 verilerine göre ortalama yıllık iş geliri işverenlerde ~804 bin TL iken, ücretli çalışanlarda ~209 bin TL, yevmiyeli işçilerde sadece ~106 bin TL idi. Yüksek sermayeli işveren ve girişimciler kazançlarını katarken, maaşlı işçiler ve güvencesiz yevmiyeliler çok daha düşük ücretlerle yetiniyor. Bu da sektör içi gelir dağılımındaki adaletsizliği katmerliyor.
Sonuç ve Özgün Çıkarımlar
- Sektör ayrımı keskinleşiyor: 2024-25’te finans, bilişim-iletişim gibi teknolojiyle iç içe sektörler en yüksek ücretleri toplarken; tarım, turizm ve perakende gibi geleneksel emek-yoğun sektörler asgari ücretin biraz üzerinde kalmaya devam etti. Bu durum, Türkiye’de maaş uçurumunun mevcut ekonomide kademeli olarak pekiştiğini gösteriyor.
- Toplumsal cinsiyet farkı kapanmıyor: Kadın-erkek ücret farkı %19’a kadar çıktı. En yüksek kazanan sektörlerde bile kadınlar hâlâ belirgin şekilde daha az kazanıyor. Türkiye’nin gelir eşitsizliği profili, cinsiyetler arasında da karmaşık bir tablo çıkarıyor.
- Kentsel ve bölgesel uçurum: Metropoller (İstanbul, Ankara vb.) fert gelir lideri olurken, doğu ve güneydoğu gibi bölgelerde gelirler çok düşük seviyede kaldı. Ekonomik büyümenin yoğun olduğu kentler ile tarım/ağır sanayi odaklı bölgeler arasındaki fark, ülkedeki eşitsizliği artırıyor.
- Eğitim-dijital avantajı öne çıkıyor: Daha iyi eğitimli ve dijital becerili işgücü, yüksek gelir avantajını sürdürüyor. Örneğin 2024’te üniversite mezunlarının yıllık geliri ilkokul bitirmeyenlerin üç katı seviyesinde. Dijitalleşmiş bir sektörde çalışmak, günümüz ekonomisinde kazancı en çok artıran faktörlerden biri.
- Sendikalaşma ve enflasyon etkisi: Düşük sendikalaşma oranı ve yüksek enflasyon, maaşların reel olarak erimesine neden oluyor. Bu yüzden sektörler arası uçurum kısa vadede kapanmıyor; politikalar ve ekonomik dengeler daha dengeli bir ücret yapısı için yeniden şekillenmeli.
Yukarıdaki analizler, Türkiye’de sektörler arası maaş farkının çok boyutlu nedenlere bağlı olduğunu ve yalnızca tek bir politika ile çözülemeyeceğini gösteriyor. Eğitim, dijital dönüşüm ve bölgesel kalkınma gibi uzun vadeli yatırımlar bu uçurumları azaltmada kritik rol oynayabilir. Aynı zamanda toplu pazarlık mekanizmalarının genişletilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve mevsimsel istihdamın düzenlenmesi gibi adımlar da ücret eşitsizliklerinin giderilmesinde etkili olacaktır. Bu veriler ışığında, politika yapıcılar ve iş dünyası liderleri için sektör, bölge ve sosyal faktörleri gözeten bütüncül çözümler öncelikli hale gelmiştir.
Kaynaklar: TÜİK ve ilgili sektör raporları, akademik araştırmalar ve güvenilir haber kaynaklarından derlenmiştir