Küçük ölçekli iş yerleri önemli bir üretim örgütlenmesi kategorisidir; üzerinde ortak aklın söylemesi gereken çok sözün olduğu bir alandır.
Çevremizdeki her şeyin alt-üst oluşlar yaşadığı bir dönemde, alışkanlıklarımızı kolay sanır, ezberlere sığınma konforuna kapılırsak yaratmak istediğimiz sonuçlara erişemeyiz.
Ülkemizdeki küçük ölçekli iş yerlerinin ihtiyaçları ve ihtiyaç önceliklerinin doğru belirlenmesi ilk ve önemli sorumluluk alanıdır. İkincisi, yaşanmakta olan sorunların ölçekten mi, teknolojiden mi, yönetişim eksikliklerinden mi kaynaklandığının net olarak tanımlanması. Üçüncüsü, sorunların çözülebilir olup olmadıklarının netleştirilmesi. Dördüncüsü, sorun çözme mekanizmalarının oluşturulması ve işletilmesi. Beşincisi de geribildirimlerle sapmaları düzelterek, kırılıp döküleni onararak ilerleme.
Ülkemizdeki küçük iş yerlerinin geçim örgütlenmesi ekosisteminde asalak ve simbiyotik - ortak yaşam- yönleriyle ilgili ihtiyaç, sorun, çözüm ve sürdürebilirlik alanında elimizin menzilindeki önemli yapı “meslek komiteleri”dir. Meslek komiteleri konusunda sanayi ve ticaret odalarının uzun yılların deneyim ve birikimlerini nasıl değerlendirdiğini netleştirmeden alınan önlemler, sağlanan teşvikler, harcanan kaynaklar ve ulaşılan sonuçların yerli yerine oturtulamayacağını düşünüyorum.
Ülkemizde sadece “anket yöntemi” ile yapılan ölçümlerdeki büyük sapmaların, gerçeklikten uzak sonuçların bizi nereye getirdiğini hep birlikte yaşayarak deneyimliyoruz.
Başta ticaret ve sanayi odaları, sonra da sektör sivil toplum örgütleri ülkemizdeki küçük ölçek iş yerlerinin sorunlarını uygun bir kuramla, işlerliği olan modelle, sonuç alabilen metotla, dinamik bir analizle netleştirmezse yaratmak istediğimiz sonuçlara ulaşmamız zor. Zorluğu aşamazsak, yaşadığımız çağın gerektirdiği bağlantıları kuramayız, iletişimi sağlayamayız, etkileşimlerimizin verimini artıramayız, rekabeti kazanamayız, sinerji yaratan işbirlikleri geliştiremeyiz, kaynak kullanma verimini olması gereken yere yükseltemeyiz.
Küçük ölçekli iş yerlerinin kayıtlı olduğu sivil toplum örgütleri (STK) anket yönteminin ötesinde, sahada yüz yüze ve dokunarak, sorunların neden kaynaklandığını, nasıl çözüleceğini sorgulamalı, hız ve esneklik ihtiyacını dikkate alan kuram, model ve metot konusunda uzlaşarak “net bilgi” sorununa yeni bir bakışla yaklaşmalıyız. Net bilgi olmadan “etkin koordinasyon” yapılamaz ve “odaklanarak” kaynak verimi sağlanamaz.
Ne yapmalıyız?
Buraya kadar yapılan genel açıklamaları daha somut bir öneri haline getirelim:
Birincisi, sanayi ve ticaret odaları, sektör sivil toplum örgütleri bir ortak toplantıda küçük iş yerlerinin ekosistemdeki ortak yaşam etkileşimi ve asalak etkenlerinin gerçeğe en yakın nasıl belirleneceğinin yol ve yöntemlerini belirlemelidir. Bu konuda merkezi yönetimdeki sorumlu birimler de -bakanlıklar, KOSGEP, kalkınma ajansları, bölge kalkınma yönetimleri, üniversiteler vb.- katkı yapmalıdır.
İkincisi, ilgili STK’lar çalışmaları gözetleyecek ve denetleyecek bir “karargah” oluşturmalı, oluşturulacak bu merkez, çalışmaların planlama ve yürütülmesinden sorumlu olmalı. Planlanan hedeflerle, ulaşılan sonuçlar arasındaki farklardan oluşan “deneysel mesafe ayarları” belli aralıklarla sorgulanmalı, ince ayarlar yapılmalı. Sorgulamalar kamuoyuna açık olmalı; tıkanmalar ve başarılar ilgilenen herkes tarafından bilinmeli. Gözetim ve denetimsiz hiçbir insan ve hiçbir sistemin başarılı olamayacağını içselleştirmeliyiz.
Üçüncüsü, herhangi bir işte başarılı olmak istiyorsak, bağlantı, iletişim, etkileşim, rekabet, işbirlikleri ve geribildirimle ulaşılan sonuçları sorgulama, sapmaları “ince ayarlar” yaparak, onararak ilerleme disiplini gerekir. Bütün bu aşamalarda gerek şart “ortak irade”, “uygulama ve sonuçların gözetim ve denetimi de” yeter şartı oluşturur.
Dördüncüsü, yapılacak “dinamik durum değerlendirmesi çıktılarına” göre “ulusal ölçekte strateji” kurgulama ve paylaşmadır. Elimizin menzilindeki hazır örgütlenmeler olan meslek komiteleri ve sektörel STK’ların birlikte oluşturdukları bir strateji olursa “ortak iç gücünün taleplerini”, siyasi irade, bürokrasi, iş dünyası, medya ve diğer etkileşim platformları ciddiye alabilir; güç katabilir.
Beşincisi, bütün bu çalışmaların amacı, “ dayanıklı tedarik zinciri yaratma boşluklarını” dolduran; ülkemizi önemli bir “tedarikçi merkez” haline getirmek olmalıdır. “Bizde ortak çalışma kültürü yok” diyerek yan çizme dalgacılığına fırsat verilmemelidir. Ticaret ve sanayi odaları, sektör STK’ları, medya mensupları hep birlikte bahane üretme, kişiselleştirerek kendimizi savunmak için kalkanları kaldırma, her şeyi devletten bekleyen dilenci algısına kendisini kaptırma hastalığından uzak durmalı.
Bu yazıda yapılan önerileri kim istiyorsa, hangi platformları öneriyorsa oralarda tartışalım. Biz, “tek doğrucu ve tek yolcu” algısının büyük tuzak olduğunu düşünüyor; düşüncelerimiz sorgulanırsa yaşamın öz gerçeğine yaklaşabileceğini ilke olarak benimsiyor ve önemsiyoruz.
Her şey yeniden yapılanıyor
Biliyoruz ki bütün dünya yeniden yapılanıyor. Kuramlar yeniden oluşuyor; modeller yenileniyor, metotlar değiştiriliyor, sonuçlar farklılaşıyor. Eskiyen ve işlerliğini yitiren kurumlar yeniden tasarlanıyor. Bütün insanlık “yeni bir dünya düzeni” arıyor. Böyle bir arayışta en büyük tehlike, özgür ortamlarda sorgulamadan yaptığımız işin doğru olacağına inanmak, zihni modelimizin varsayımlarını sorgulama tembelliğine kendimizi kaptırmamaktır.
Ülkemizdeki küçük iş yerleriyle doğrudan ve dolaylı ilgili olan hepimizin sorumlulukları var. Gelin tartışalım, sorgulayalım, karşılaştıralım, bir ortak anlayış üreterek toplumun büyük çoğunluğunun gücünü yanımıza alalım. Bu, makam rantını korumayı aşan, makam prestijine tutsak edilmemesi gereken, açık siyasi irade gücü gerektiren, küresel ölçekte gözlem yapmadan olmayan ve olmayan, hepimizin yarınını güven altına almanın gereği olan bir var olma sorunudur.
Ölçerek sayı ve seriler üretmeden, görsellerle ikna etme gücü yaratmadan, yeni oluşumları kavramsallaştırarak anlama alanını genişletmeden, kısaca veri odaklı analiz ve karar üretmeden uzun vadeli geleceği güven altına alamayız... Küçük ölçekli iş yerleri önemli bir üretim örgütlenmesi kategorisidir; üzerinde ortak aklın söylemesi gereken çok sözün olduğu bir alandır. Buyurun sorgulayalım, gerekçe üretelim, zihni model geliştirelim, metot belirleyelim, analiz edelim, karar verelim, uygulayalım, yüzleşme özgüveni gösterelim… Bana göre, meslek komitelerinin çalıştırılması “zurnanın zırtt dediği” yerdir. Aksini söylemek isteyenlere bu köşe açıktır. Meslek komitelerinin yapılarını ve işlevlerini bilenler; komitelerin olağandışı zamanlarda küçük iş yerlerinin kayıplarını en düşük düzeye indirme sorumluluğu olduğunun altını çiziyor. Krizlerin fırsata dönüştürülmesi, ortak paylaşımlarla maliyetlerin düşürülmesi ve olağandışı koşullar için öngörme ve önlem salma sorumluluklarının da akılda tutulmasını ısrarla vurguluyorlar.