Konfor alanımızdan çıkmak istemediğimiz için, pazar çeşitlendirmesi olayına pek sıcak bakmadık ve rahatlıkla at oynattığımız pazarlarda kaldık. Buralarda güçlendik.
ABD, İran’ın nükleer kapasitesini azaltmak ve nükleer yeterliliklerinin geliştirilmesini engellemek amacı ile “sürpriz” olarak nitelendirilse bile “ beklenen” saldırısını gerçekleştirdi.
İsrail, Gazze katliamlarının sonrasında, kafasına koyduğu ve ABD hükümetine saldırı kapısı açan İran ile kapışmayı zaten başlatmıştı.
Ben yaparım ve zaten daha önce de yaptım, bana kim ne yapabilir ki davranışlarının sonuçlarını, ne yazık ki canlı yayınlarda naklen savaş olarak izliyoruz.
Batı dünyasının, İsrail’in saldırganlığına ve ABD’nin bu saldırganlığa verdiği desteğe ne kadar seyirci kalabileceği ciddi belirsizlikler taşıyor.
“Bunlara karşı çıkabilecekler mi, çıkarlarsa ne yapabilecekler ve sonuçları ne olabilecek?” diye sorarsanız, bunun daha büyük bir belirsizlik olduğunu söyleyebiliriz.
Öte yandan “Rusya-Ukrayna savaşının sonlandırılabilmesi için de ne yapılıyor?” derseniz cevabım “ Havanda su dövmeye devam ediyorlar” ya da “ İpe un seriyorlar” olabilir.
İhracatçılarımızın yadsınamayacak sayıda bir bölümü İran, Orta Doğu ülkeleri ile Ukrayna ve Rusya’ya ihracat yapıyorlardı ve her şeye karşın yapmaya çalışıyorlar.
Rusya’nın, ambargolara ve para transfer sorunlarına neden olan Ukrayna savaşının üzerine, İsrail’in başlatıp körüklediği ateş, harlandıkça harlanıyor ve genişlemeye niyetli görünüyor.
Bu pazarlara ihracat yapan dostlarımızın yakınmalarına, buralarda yaşanan olumsuzlukların diğer pazarlara olan olumsuz yansımalarını deneyimleyen ihracatçılarımızın yakınmaları karışıyor.
İşte tam burada eski ve hepimizin çok iyi bildiği atasözü kendini gösteriyor…
Yumurtaların hepsini aynı sepete koymayın.
Peki amma başka sepet nerede?
Başka sepet vardı da biz mi kullanmadık? Karşı mı çıktık?
Evet başka sepet değil sepetler vardı, halâ da var amma biz kolaycılığa kapıldık.
Sürdürülebilir kazançtan daha çok, hızlı ve kolay kazanca eğilimli olduğumuz için tek veya birkaç sepette kaldık.
Konfor alanımızdan çıkmak istemediğimiz için, pazar çeşitlendirmesi olayına pek sıcak bakmadık ve rahatlıkla at oynattığımız pazarlarda kaldık. Buralarda güçlendik.
Fırsat yakalasak bile, mevcut pazarlardaki rahatlığımızı tercih edip, yeni pazarları artırmak ve/veya oralarda kuvvetlenmek konusunda zayıf kaldık.
Ve şimdi “ N’apcaz şimdi a ha?” şarkısını söylüyoruz.
Bu, iç piyasadaki daralma üzerine, şimdi ihracat yapalım diyen ve kaçırdığı trenlerin arkasından bakan yöneticilerin davranışına benziyor.
Mevcut pazarlarımızda güçlenerek konfor alanı yaratmak yanlış mı?
Elbette değildir, bunu sağlayabilmek de bir beceri işidir ve yapabilen başarılıdır.
Ancak, olası risklerin az sayıda pazarda yoğunlaşması, sürdürülebilirlik açısından risklerin bizlere olumsuz yansımalar getirmesi olasılığını çok yükseltir.
Pazar çeşitlendirmesi kolay mıdır?
Elbette değildir...
Çok iyi araştırma, veri toplama, toplanan veriyi kullanılabilir bilgiye çevirme, strateji kurma, pazar bölümlemesi ( segmentasyon ), olası müşteri belirleme v.b. çalışmalarının tüm yeni ve olası pazarların her biri için yapılmasını gerektirir.
Başka bir deyişle “ Zaman gereklidir “
İhracat gemisinin dümeni ağırdır, kolay manevra yapmak zordur.