Yıl sonuna yaklaşırken portföylerde risk tamamen terk edilmiyor; aksine, altın ağırlığının arttığı, hisse ve tahvilde ise kontrollü bir dengeleme öne çıkıyor.
Piyasalar yılın son ayına dalgalı ama yön arayışını koruyan bir görünümle giriyor. Küresel cephede Fed beklentileri yeniden şekillenirken, enflasyon ve istihdam tarafındaki sinyaller 2026’da daha düşük bir faiz ortamının mümkün olabileceğini gösteriyor. Bununla birlikte yılın son Fed toplantısı yaklaşırken üyeler arasındaki görüş ayrılıkları ve temkinli mesajlar volatiliteyi artırıyor. Altın merkez bankası alımları ve jeopolitik risklerle güçlü seyrini korurken, gümüş ve bakır yapay zekâ ve enerji yatırımlarının etkisiyle daha iyi performans sergiliyor. ABD endekslerinde teknoloji hisselerinde kısa süreli düzeltmelere rağmen yılsonu rallisi ihtimali gündemde kalmaya devam ediyor.
Yurt içi tarafta manşet enflasyondaki gerileme ve beklenti anketlerindeki sınırlı iyileşme, TCMB’nin bu hafta yılın son toplantısında 100–150 baz puanlık bir indirim yapabileceğini gösteriyor. 2026’daki faiz alanını ise enflasyonun ana eğilimi belirleyecek. Tahvil piyasasında son haftalarda görülen dengelenme, orta–uzun vadeli borçlanma araçları fonlarına ilgiyi yeniden artırırken, Borsa İstanbul tarafında iç gündeme rağmen seçici bir toparlanma isteği dikkat çekiyor. Bankacılık ve holding hisselerine dayalı fonların performansı, faiz indirim döngüsüyle destekleniyor.
Bu çerçevede portföy yönetim şirketlerinin Aralık dağılımları yatırımcıların risk iştahına dair önemli sinyaller veriyor. Genel eğilim oldukça net: Altın ağırlıkları yükseliyor, yabancı hisse tarafı kısılıyor, hisse senedi ve borçlanma araçlarında ise ölçülü artışlar öne çıkıyor. Aralık ayı “riskten kaçış” değil, “riskin dozunu ayarlama” dönemi olarak okunabilir.
İş Portföy, hem orta riskli hem yüksek riskli dağılım önerisinde altın ağırlığını yüzde 5’ten yüzde 10’a çıkararak güvenli liman temasını güçlendirmiş durumda. Yabancı hisse tarafının tamamen sıfırlanması ise yılsonu oynaklığının artabileceğine yönelik bir öngörü barındırıyor. Borçlanma araçlarının artırılması ve hisse tarafının sabit tutulmasıyla, fırsatları takip eden ancak defansı elden bırakmayan bir model tercih edilmiş. Hissede %25, altında %10, tahvil içerikli borçlanma araçlarında %15 ve kalan kısımda daha defansif fonlarda %50 ağırlık görüyoruz. Yüksek riskli dağılımda ise yerli hisse payı %60 ile dikkat çekiyor.
Yapı Kredi Portföy’ün önerilerinde ise yılsonu likiditesini yüksek tutan bir yaklaşım öne çıkıyor. Para piyasası fonunun yüzde 40’a çekilmesi, Eurobond’un tamamen kaldırılması ve altın tarafının güçlendirilmesi kontrollü bir risk yönetimini işaret ediyor. Hisse senedi ağırlığının yüzde 25’e gerilemesi de bu stratejiyle uyumlu bir tablo sunuyor. Yapı Kredi Portföy de hisse senedi, altın ve borçlanma araçlarını İş Portföy'e benzer bir ağırlıkta %25, %10 ve %15 olarak oluşturmuş. İki kurumun ayrıştığı nokta yabancı hisse senedi fonları. Yapı Kredi Portföy %10 ağırlıkla yabancı hisse senedi ağırlığını portföyde taşırken, İş Portföy sıfırlamış görünüyor.
Kuveyt Türk Portföy, katılım esaslı yapısıyla atak portföyde hisse ağırlığını yüzde 45’e çıkararak Aralık ayındaki olası bir hisse rallisini fiyatlamayı tercih etmiş. Dengeli portföyde daha sınırlı artış olsa da, hisseye verilen ağırlığın arttığı görülüyor. Para piyasası katılım fonundaki azaltım ise bu stratejinin tamamlayıcısı olarak öne çıkıyor. Dengeli portföyde %25 hisse tercih ediliyor.
Bu dağılımları ve piyasa koşullarını dikkate alarak oluşturduğum Aralık ayı dengeli portföyünde, Para piyasası fonu ağırlığını yüzde 30’a çekerken, arbitraj fonlarında yüzde 10 ile defansif yapıyı yüzde 40 seviyesinde tuttum. Hisse senedi ağırlığını yüzde 30’a çıkararak Borsa İstanbul’daki seçici fırsatlara alan açtım. Kasım ayında yer vermediğim borçlanma araçlarını yüzde 10 payla yeniden eklemek, tahvil piyasasındaki dengelenme sinyaline dayanıyor. Altın ve yabancı hisse fonlarında yüzde 10’luk ağırlığın korunması ise çeşitlendirme ve koruma dengesini güçlendiriyor.
Sonuç olarak Aralık ayı portföy önerileri, piyasanın genelinde ortak bir anlayışı işaret ediyor: Yıl sonu volatilitesine rağmen risk tamamen terk edilmiyor, ancak çerçevesi yeniden çiziliyor. Bu dönemde yatırımcı için en doğru yaklaşım, riski bırakmak değil, doğru oranda dağıtmak ve yılı dengeli bir portföyle kapatmak olacaktır.