“Daha az insanla daha çok iş” felsefesi, artık bir kaynak verimliliği stratejisi değil, yeni bir kurumsal tasarım mantığı.
Amazon CEO’su Andy Jassy, geçtiğimiz günlerde çalışanlarına kısa ama etkisi büyük bir mesaj gönderdi: “Yapay zekâ yatırımlarımız, iş gücünü azaltacak. Bazı işler artık insana ihtiyaç duymayacak.”
Bu yalnızca bir şirket içi bilgilendirme değil. Aslında, kurumsal dünyanın yeni yönünü işaret eden bir çağrı. "Yapay zekâ insanı destekleyecek" ezberi artık sahneden indiriliyor. Bunun yerine, daha az insanla daha çok iş yapan, karar süreçlerini algoritmalara devreden bir kurumsal model sahne alıyor.
Amazon gibi 1,5 milyon çalışana sahip küresel bir devin bu kadar açık konuşması, yalnızca şirket stratejisi değil, küresel iş gücü piyasası açısından da bir sinyal. Yapay zekâ geliyor ve insan çıkıyor.
Teknoloji değil, sistem dönüşümü
Sürekli dile getiriyoruz. Yapay zekâ sadece teknik bir sıçrama değil, bir sistem dönüşümü.
Bu dönüşüm, üretkenlikten iş tanımlarına, liderlik biçimlerinden organizasyon kültürüne kadar her şeyi etkiliyor.
Amazon’un yol haritası çarpıcı. 1.000’in üzerinde AI projesi geliştiriyor. Alexa+ gibi yapay zekâ ajanları otonom kararlar alıyor. “Leaner teams” yani “daha az insanla daha çok iş” felsefesi resmileştiriliyor. Kurumsal iş gücü, verimlilik gerekçesiyle tasfiye ediliyor. “Daha az insanla daha çok iş” felsefesi, artık bir kaynak verimliliği stratejisi değil; yeni bir kurumsal tasarım mantığı.
Ancak mesele sadece pozisyonların makinelerle değiştirilmesi değil. Bu, kurumun insana dair tüm tanımlarının yeniden yazılması.
Asıl tehlike nerede?
Asıl sorun, işten çıkarmalar da değil. Kritik olan, bu sürecin doğal ve teknolojik gelişim gibi sunulması. Bağlam böyle kurulduğunda, dönüşümün insani maliyetiyle ilgili sistemsel sorumluluk da ortadan kaldırılmış oluyor.
Amazon gibi devler, “Biz sadece teknolojiye uyum sağlıyoruz” diyerek, kurumsal sorumluluklarını arkaya atıyor. Emek gücü görünmez hale geliyor. Etik sadece lafta kalıyor. Kapsayıcılık gibi değerler de sunumlarda kenar süsü olarak kullanılıyor.
İki temel senaryo var
İşverenlerin yarısı yapay zekâ yatırımlarını hızlandırırken, neredeyse onda dördü de çalışanlarını işten çıkarma planları yapıyor. Anthropic CEO'su Dario Amodei, yapay zekânın beş yıl içinde tüm giriş seviyesi beyaz yakalı işlerin yarısını ortadan kaldırabileceğini öngörüyor.
Bu da kurumsal dünya için iki temel senaryoyu gündeme getiriyor:
- Dijital tasfiye: Yapay zekâ, şirketlerin “kar makinesi”ne dönüşür. Bu ortamda insan, yeni becerilere adapte olamayan bir ‘sorun’ haline gelir. İş tanımları daralır, fırsatlar seçkinleşir. Kurumsal kültür, verimlilik adına darma duman olur.
- İnsancıl entegrasyon: Yapay zekâ, insanı dışlamadan dönüşüm aracı olur. Yeni iş modelleri, adil geçiş programları, sürekli öğrenme altyapıları, etik denetim kurulları ve katılımcı yönetişim sistemleri inşa edilir. Teknoloji, bir egemenlik aracı değil; ortak akıl ve sorumluluk zemini haline gelir.
Buradaki en kritik nokta, yeni çağın gerekliliklerine göre insan kaynağına yapılacak yatırım. Çünkü, mevcut beceri setlerinin yüzde 39'unun 2030’a kadar geçersiz hale gelmesi bekleniyor.
Peki yeni yetkinlikler ne olacak? Yeni dönemde yalnızca teknik değil, yaratıcı düşünme, esneklik, merak ve sosyal etki gibi insani yetkinlikler de ön planda olacak. Liderlik, yalnızca karar alma değil, değer yaratma ve insanı merkeze alma becerisiyle tanımlanacak.
Sonuç: Geleceği kim yazıyor?
Amazon CEO’sunun mesajı yalnızca kendi şirketine değil, hepimize yazılmış bir uyarı notu.
Ama asıl kritik olan, bu mesajın nasıl karşılandığı: Sessizlikle mi? Dirençle mi? Yoksa sorumlulukla mı?
Çok değil, birkaç yıl içinde görevler insan, makine ve hibrit yaklaşımlar arasında bölünecek. Hangisinin daha ağırlıklı olacağı, iş gücü piyasasının da yapısını belirleyecek. Bu noktada, etik ve insan odaklı liderlik keskin öneme sahip. Teknoloji ilerlerken, insanlığın gerilemesi distopik bir dünyanın kapılarını aralayabilir.
Bugün, yapay zekâ işimizi elimizden alacak mı sorusundan çok daha temel bir soru sorulmalı:
Yapay zekâ çağında neleri feda etmeye razıyız? Adaleti mi, onuru mu, insanı mı feda edeceğiz? Yoksa teknolojiyi insan potansiyelini geliştiren bir araç hâline mi getireceğiz?
Gelecekteki iş dünyası, insan yeteneği ile teknolojik ilerleme arasında seçim yapmakla değil, ikisini de geliştiren sinerjik ilişkiler kurmakla ilgili. Dolayısıyla, bu dönüşüm sadece teknolojiye değil, insana yatırım meselesidir.
Bugün vereceğimiz kararlar, sadece organizasyonların değil, toplumun da geleceğini şekillendirecek. Çünkü gerçek “akıllı sürdürülebilirlik”, yalnızca teknolojiyle değil, insanla birlikte gelişen sistemlerle mümkün olacak.