Lityum, elektrifikasyonun kahramanıydı, ama sodyum, adil ve erişilebilir bir enerji geleceğinin mimarı olabilir. İsveçli batarya üreticisi Northvolt’un “petrolü tarihe gömme” hedefi, bir hayalden fazlası. Belki de yeni çağın enerjisi, denizlerden ve tuzlu topraklardan çıkacak. Ve belki de bu kez, doğayı tüketmeden dönüşebiliriz.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2030 yılına kadar dünya çapında enerji depolama kapasitesinin altı katına çıkması gerektiğini ve bunun yüzde 90’ının bataryalarla sağlanacağını öngörüyor.
İsveçli batarya üreticisi Northvolt bu kapsamda devrim niteliğinde bir çalışmaya imza atıyor. Şirket, geçtiğimiz yılın sonunda duyurduğu yeni nesil sodyum- iyon batarya teknolojisiyle yalnızca lityuma olan bağımlılığı azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda Avrupa’nın temiz enerji dönüşümünde jeopolitik ve çevresel riskleri en aza indirmeyi hedefliyor.
Şirketin Västeras kentindeki araştırma merkezi, Avrupa’nın en büyük batarya Ar-Ge kampüsü olma özelliğini taşıyor. Burada geliştirilen yeni teknoloji, lityum, kobalt, nikel ve grafit gibi kritik mineraller yerine, sofra tuzunun ana bileşeni olan sodyumun yanı sıra demir, azot ve karbon kullanıyor. Northvolt’un sodyum-iyon pilleri, Çin başta olmak üzere mevcut tedarik zincirlerinin dışında, tamamen yerel kaynaklarla üretilebilecek bataryaların önünü açıyor.
Kritik minerallerden arınmış bir teknoloji: Sodyum-iyon batarya
Northvolt’un geliştirdiği ilk nesil sodyum-iyon batarya, kilogram başına 160 watt-saat kapasiteye ulaştı. Şirket, önümüzdeki birkaç yıl içinde bu kapasiteyi 180 Wh/kg seviyesine çıkararak, bazı lityum bataryalarla yarışabilecek bir teknoloji ortaya koymayı hedefliyor.
Şu an için sodyumun lityuma göre enerji yoğunluğu daha düşük olabilir. Ancak rüzgar ve güneş enerjisinin depolanması için bu fark hayati değil. Üstelik sodyum bataryaların maliyeti yüzde 30’a kadar daha düşük. Bu da onları gelişmekte olan ülkeler için de erişilebilir kılıyor.
Sodyum bataryalar uzun menzilli araçlar için henüz hazır değil. Ancak Çin’de bu teknolojiyle çalışan kısa menzilli şehir araçları ve elektrikli scooter’lar çoktan yollarda. Kuzey Avrupa’nın endüstriyel dehası ile Asya’nın üretim hızı birleşirse, sodyum-iyon teknolojisi ulaşımda da yeni kapılar açabilir.
Avrupa için stratejik bağımsızlık fırsatı
Sodyum bataryaların en önemli avantajlarından biri, Çin’e olan stratejik bağımlılığı azaltma potansiyeli. Çin halihazırda küresel lityum rafinasyonunun yüzde 70’ini kontrol ediyor. Buna karşın sodyum, dünyada lityumdan bin kat daha fazla bulunan bir element ve Avrupa’da da geniş rezervlere sahip. Rho Motion Araştırma Müdürü Iola Hughes, “Asıl değer, bu teknolojinin Avrupa merkezli bir tedarik zinciri kurma potansiyelinde yatıyor” diyor. Bu bağlamda Avrupa Yatırım Bankası da Northvolt’a 1 milyar doları aşkın finansman sağlayarak şirketin büyümesini destekledi.
Daha güvenli ve geniş kapsamlı bir teknoloji
Lityum bataryaların yüksek sıcaklıklara karşı hassasiyeti bilinirken, sodyum-iyon bataryalar bu konuda daha dayanıklı. Bu özellik, Afrika, Hindistan ve Orta Doğu gibi yüksek sıcaklık bölgelerinde elektrikli araçların ve yenilenebilir enerji depolamanın yaygınlaştırılmasını kolaylaştırabilir.
Bugün, Hindistan’da Reliance gibi büyük holdingler de sodyum batarya üretimine yatırım yapıyor. Uppsala Üniversitesi’nden kimyager Daniel Brandell, bu teknolojinin Hindistan’ın kömürden yenilenebilir enerjiye geçişinde kritik rol oynayabileceğini belirtiyor.
Yeni bir endüstri mi doğuyor?
Dünyanın dört bir yanındaki ülkeler için “teknolojik bağımsızlık” giderek daha stratejik bir hedef haline gelirken, Northvolt’un sodyum-iyon projesi yalnızca bir teknolojik yenilik değil, aynı zamanda bir ekonomik ve politik dönüşümün habercisi olarak değerlendirilebilir. Şirketin geliştirdiği bataryalar henüz uzun menzilli elektrikli araçlar için yeterli değil ama kısa vadede şebeke ölçekli enerji depolama ve şehir içi küçük EV’ler için büyük fırsatlar sunuyor. Sodyum-iyon teknolojisiyle Avrupa’nın kritik minerallerden arınmış, döngüsel, daha etik ve daha yerel bir batarya ekosistemine geçişi mümkün olabilir. Ve belki de gerçekten, petrolün tarih olmasını sağlayacak anahtar bu “tuzda” saklıdır.