2025’in ilk çeyreğinde hiçbir yeni CVC fonunun kurulmamış olması, Finberg Yönetim Kurulu Üyesi İhsan Elgin ile bir araya gelmeyi gerektirdi.
Startups.watch’un son raporunda dikkat çekici bir veri bulunuyor. 2025’in ilk üç aylık dönemini konu alan raporda, bu dönemde herhangi bir yeni kurumsal girişim sermayesi fonunun (CVC) kurulmadığı ve sayının 92’de kaldığı ifade ediliyordu. Bir dönem pıtrak gibi yeni CVC’ler çıktığı için söylediklerini radarıma aldığım Finberg Yönetim Kurulu Üyesi İhsan Elgin ile bir araya gelip bu değişimi anlamak gerekiyordu. Uzunca sohbetimiz tek atımlık baruttan çok daha fazlasını verdi ve dolayısıyla bu yazı ile sadece girişi yapmış olacağım. Pastanın kendisi için ise, 22 Mayıs 2025’te üçüncüsünü düzenleyeceği Üçüncü CVC Bosphorus Summit’i bekleyeceğim.
Bunun nedenlerinden birini, Finberg’in önceki iki yılda 250 farklı kurumsal yatırım şirketinin katılımıyla toplamda binden fazla katılımcıyı ağırlamış olması. Elgin, “Türkiye’den ve globalden 45 vizyoner konuşmacının yer aldığı zirvede, kurumsal girişim sermayesi ekosisteminin en güncel trendlerini ve stratejilerini ele aldık” diyor. Bunun eksiği yok fazlası var: salonda ve sahnede olanları takip ederseniz daha fazla ders çıkarmanız mümkün oluyor.
2024’teki etkinlikte benim en fazla dikkatimi çeken kurumsal şirketlerden gelenlerin arkadaşlarına yer tutmaları ve bir arada oturmalarıydı. Oysaki startup toplantılarında genellikle networking ve yeni insanlarla tanışma peşinde olan girişimciler buldukları yere oturmayı tercih ediyor. İşin organizasyonu tarafında da Fiba, Girişimci Kurumlar Platformu ve Özyeğin Üniversitesi’nin imzası görünüyordu. Bu da kurumsal sözcüğünün ne anlama geldiğini çok iyi anlatıyordu. Fibabanka ile tanıdığımız Fiba Grubu’nun finansal gücü ve Özyeğin Üniversitesi’nin bilgi sermayesinin platformu bir araya getirmedeki rolü oyun planını net bir biçimde ortaya koyuyordu.
Ve son olarak, Fiba Grubu’nu kuran Hüsnü Özyeğin’in sahnede anlattıkları resmi tamamlıyordu. Kitabında anlattığı konulara atıfta bulunan Özyeğin, konuşmasına başlamadan önce kimlerin kitabını okuduğunu sordu ve “gerçekten okuduysanız el kaldırın” diye ekledi. Bu, nezaketin artıp iş yapma becerisinin azaldığı iş dünyasından birinin tavrı olduğunda benim için dikkat çekici oluyor.
Özyeğin’in anlattığı hikâyelerden biri de özellikle bu konu ile bağlantılı olarak dikkat çekiciydi. Pamukbank genel müdürlüğü yapan Özyeğin, bu banka satılırken patronundan talep ettiği küçük primi alamazken 1987’de kurduğu Finansbank’ta iş ortağı gibi bankaya para koydurduğu profesyonel yöneticilerine de banka satılırken önemli kazançlar sağladığını anlatıyordu. Bu süreç, kendisine satıştan prim vermeyen ve bankayı kurarken kendi kuralları ile ortak olmak isteyen –ve reddedilen- eski patronunun da içinde yer aldığı bir hikâye olarak CVC-girişimci denkleminde önemli bir boyutu oluşturuyor. Kırık bir aşk hikâyesinin de aslında aşk hikâyesi olması gibi, bu hikâye de aslında CVC-girişimci ilişkisinin ayaklarından birini oluşturuyor.
Özyeğin’i dinlemeden önceki CVC tanımım, kocasının arkadaşlarıyla içip kendisinden uzaklaşmasını engellemek için eşinin evde çilingir sofrası kurması şeklindeydi. Böylece hasbelkader şirkete gelmiş olan yetenekli iş gücünün kendisini özgür sanarak aslında sıradan bir departmanın işlerini yapar hale gelme yolculuğu organize ediliyordu. Zaman içinde başlangıçtaki yetenek ve zekasını kaybederek şirketin bir departmanı haline gelen bu insanların ve özellikle gençlerin etinden ve sütünden faydalanılırken yarattıkları iş modeli inovasyonu katma değeri ana sermayeye armağan oluyordu. Her iki örnekteki ortak yan, ekosistemden koparılma ve evdeki ya da iş grubundaki kurumun tali bir parçası haline gelmekti. Özyeğin’in kendi hikâyesi, bana, burada fark yaratmalarının nedeni olarak görünüyor.
Bu akıl yürütmelerle yetinmeyip Elgin’e bu konuyu soruyorum. Konuştuğumuz onlarca konu arasında buna öncelik vermemin nedeni, bunun işin özü olduğunu düşünmem ve Elgin’den bu öneme yakışır bir yanıt aldım. İşin güzel yanı, “Bu girişimler bağımsız departman olarak mı çalışıyorlar yoksa şirketin içinde bir işi mükemmel seviyede öğrenip dünya çapında yapacak bir hale dönüşebiliyorlar mı?” şeklindeki sorumu Finberg için sorduğumu düşünen Elgin’in ilk yanıtını bu kapsamda vermesi oldu.
Tek bir dünya, tek bir kurallar bütünü…
Elgin’in Finberg için verdiği yanıt, konuyu konsept değil gerçek dünya bazında açıklaması noktasında önem taşıyor: “Fiba grubunun DNA’sından kaynaklanan bir avantajımız var. Biz apayrı bir şirketiz. Finberg, bir anonim şirket ve kendi başına yönetiliyor. Bir yönetim kurulu var. Yönetim kurulunda holdingi temsilen biri var; bankayı temsilen biri var. Her şeyi yönetim kurulundan yapıyor ve tezler konusunda da kendisi davranıyor yani tezlerinin kendisi tarafından oluşturulduğu bir yapısı var. Bu yüzden bağımsız bir yapıda. Bununla birlikte Finberg’de, en fazla iki senede bir bütün stratejiyi, vizyonu gözden geçiriyoruz. Finberg’in ne olacağına, neye dönüşeceğine, nasıl bir canlı olacağına dair bir değerlendirme yapıyoruz” diyor.
Bu yaklaşım, Finberg’e yapılmış iyi örnekleri kopyalayarak hareket etmenin yarattığı risklere karşı da bağışıklık kazandırıyor. Fiba Grubu’nun “Yatırım yapmamız lazım. Herkes yatırım yapıyor.” ya da “Devlet teşvik verdi, yatırım yapalım” gibi konseptlerden farklı olarak bir strateji dahilinde hareket etmeye yönelten yaklaşımını “Bu yüzden bu grupta çok şanslıyım” sözleriyle değerlendiren Elgin, diğer yaklaşımların departmana dönüşmenin kapısını açtığını söylüyor.
Konunun en önemli finansal boyutu ise, kâr ve zararın açıklanması yani PNL. Departmanlaşmaya eşlik eden en önemli faktörlerden biri, PNL yapmadan belirli bir bütçeyi yönetmek oluyor. Elgin, kendi sistemlerini “Biz bildiğin PNL hesabını veriyoruz. Sonuçta başarısız olursak bu yapı olmayabilir” sözleriyle açıklıyor.
Aklıma, geçmişte Kaya Çilingiroğlu’nun Feraye ile Ferrari’yi karıştırıp paparazzilere verdiği yanıt geliyor. Gerçekliği bu kadar iyi açıklayan bu yanıta karşın konunun startup boyutunu açıklamasını istiyorum. Elgin, “Bizim yatırımlarda insanların en çok beğendiği konu bizim lider yatırımcı gibi davranmamız. Bu, en çok parayı koyanın biz olmadığımız durumlarda da destek boyutuyla böyle. Biz uzun vadeli bakıyoruz ve tabii grubun da uzun soluklu olmaya toleransı var. Öyle olunca bizim de elimiz rahatlıyor. İş iyi gitse de gitmese de biz yatırım yaptığımız bu arkadaşlara iyi davranabiliyoruz ve bunun kulaktan kulağa yayılmasıyla en iyi işlerin bize gelmesini sağlamaya yönelik bir strateji kurduk. Bu strateji doğrultusunda da hep yardım ettik” diyor.
Buna eşlik eden özellik, iyi bir ilk alıcı olmak. Marks & Spencer, GAP ve Forever 21 markalarının Türkiye'deki mağaza açma ve işletmesinde tek yetkili olan Fiba Perakende Grubu ya da ticari gayrimenkul alanında faaliyet gösteren Fiba CP, startup’ların geliştirdiği çözümlerin uygulanmasına öncülük eden platformlar gibi çalışıyor. Fibabanka ise, bu çözümleri uygulamasının içine sokarak olduğu kadar startup’ların kredi hatlarının açılmasını da sağlayarak sisteme katkıda bulunuyor. Bu işlere odaklı bir kurullarının olduğunu söyleyen Elgin, “Bazen Murat Bey (Özyeğin) bile eline telefonu alıp bu startupları tavsiye ediyor. Hatta rakiplere bile tavsiye ediyor” diyor.
Fiba Grubu’nun vizyonu ile hizalanmış olan bu iş modeli, her iki tarafa da daha faydalı sonuçlar ortaya çıkarıyor. Örneğin perakendede yapay zekâ (AI) destekli pazarlama yapan bir startup varsa bunun müşterisi grup içinden çıkıyor. Aynı zamanda Finberg’in bu startup’lara C-düzeyi yönetici bulması, startup’ların sağlıklı işlemesi açısından önemli bir katkı sağlıyor. Elgin kendilerinin performans değerlendirmesini “Muhteşem başarılı mıyız? Vallahi orada yüzde 50 diyelim. Ama startup’ların yönetim kurullarının yapılandırılması ve düzgün kilit performans kriterleri (KPI) sunmasındaki mentorluğu iyi yapıyoruz” sözleriyle ortaya koyuyor.
Başarıya giden yolda, öznel ve nesnel kriterler
Yüzde 50’lik başarı oranının en önemli nedenlerinden biri her zaman doğru startup’ı bulmanın mümkün olmaması ancak bu oran, doğru karar verme mekanizmalarının kurulması ile bu ortamda da korunabiliyor. Elgin, girişimcilerle ilgili bir öznel (objektif) ve nesnel (subjektif) kriterleri olduğunu söylüyor: “Objektif olan kriterlerden biri şu: girişimci, tek başına ise ve ‘one man show’ yapıyorsa bunu tercih etmiyoruz. Yani en az iki ortaklı yapıları tercih ediyoruz ve o iki ortaklı yapı, toplamda, pazar bilgisi, işin mühendisliği ve ticari zekâya sahip olmalı” diyor.
Bu objektif kriterin dipnotları önemli. Sadece “inek öğrenci” özelliklerini taşıyan kesim bu kritere uymazken hesap kitaptan anlamak istenen bir özellik. İşin mühendisi olmak tanımlaması, mobilya ve dekorasyon işine giren bir startup için marangozluğu da kapsıyor. Burada önemli olan, “o işin” mühendisliği yani işi geliştirmek için fikirlere sahip olmakla sınırlı kalmamak. Diğer bir önemli noktayı o sektörü tanımak oluşturuyor. Annesi ya da babasının o sektörden olması bile burada artı yazıyor. Elgin bunu, “Çünkü öbür türlü o oyunun işin nasıl döndüğünü ve oyuncuları tanımak için çok zaman harcıyorlar ve girişimcilikteki en kısmi kaynak zaman ve emek. Sonra para geliyor” diye açıklıyor.
Elgin öznel kriteri anlatırken, “Başarıya ihtiyacı olan insanlara yatırım yapıyoruz; yani başarmak zorundayım diyen kişilere. Bu başarı illa para kazanma olmak zorunda değil; bazen ego, bazen aileye karşı bir sorumluluk olabilir. Fark etmez. O yüzden o motivasyon benim için olmazsa olmaz. Biz girişimciye böyle bakıyoruz” diyor.
Girişim tarafındaki kriterler ise, yenilikçi bir yere sahip olmak, pazarda bir yere oturana kadar sahip olacağı sürdürülebilir bir rekabet avantajı bulunmak ve ölçeklenebilir olmak. Finberg gibi bir yatırımcının başlangıç yatırımını yaptığı bir girişimden belirli bir noktada çıkabilmesi için alıcıların bunun üç beş kat büyüyeceğini görebilmesi gerekiyor.
CVC Bosphorus'25’in programında kurumsal girişim sermayesinde (CVC) geleceğe yön veren tartışmalara dahil olma ve güçlü bir network edinmeye yapılan vurgu, CVC dünyasının iki önemli dinamiğine işaret ediyor. “Bu etkinlik, Türkiye'de kurumsal girişim sermayesi alanında düzenlenen yatırımcılara özel tek zirve olup, yalnızca yatırımcılara özel olarak gerçekleştirilmektedir.” ifadesi ise bu alandaki münhasırlığın değerini ortaya koyuyor.
CVC’lerin 360 derece kapsamını ve gündemini ortaya koymak için Elgin’in bana WhatsApp’ten gönderdiği davetin bölümünü aktarmak istiyorum: “Zirvede, Stanford Üniversitesi profesörlerinden Ilya A. Strebulaev, "The Venture Mindset: How to Make Smarter Bets and Achieve Extraordinary Growth" adlı son kitabı üzerinden kurumsal girişim sermayesinin geleceğine dair kritik içgörülerini paylaşacak. Global Corporate Venturing'in kurucusu James Mawson ise küresel CVC beklentilerine dair önemli değerlendirmelerde bulunacak. Ayrıca, CIS & MENA bölgesinin önde gelen VC ve PE yatırımcılarının katılımıyla düzenlenecek özel panelde, bölgedeki yatırım trendleri ele alınacaktır. Bu panel, bölgesel yatırım ekosistemine dair kapsamlı analizler sunarken, farklı pazarlar arasındaki iş birliği fırsatlarını da ortaya koyacaktır.”
Biz CIS’e, Bağımsız Devletler Topluğu’nun kısaltması olarak BDT diyoruz. MENA, Ortadoğu’ya Kuzey Afrika’nın eklenmesi ile oluşturulan bölgenin kısaltması. VC, girişim sermayesi anlamındaki venture capital’in kısaltması. PE ise, özel sermaye fonu yani private equity’nin kısaltması. Bunları aynı cümle içinde kullanabiliyorsanız, başarılı bir CVC operasyonu yapabilirsiniz. İhsan Elgin’in rolü de bunu yapabilmesine dayanıyor.