İlber Ortaylı üç ülkenin göçlerle büyüdüğüne sıkça değinir: ABD, İsrail ve Türkiye.
Göçlerin girişimci insan birikimini mayalama etkisi var. Türkiye 19’uncu yüzyılın ortalarından beri göç olgusuyla yüzleşen bir yer. Kuzey Kafkas halkları göçünün izlerine ülkemizin her yerinde rastlarsınız. Kırım’da yurtlarından kopan Tatarların Romanya ve Balkanlar üzerinden uzun süren göçlerinin Eskişehir ve Polatlı’da yoğunlaşmasının etkileri ayrı bir araştırma konusudur. Balkan Savaşı, ardından Birinci Dünya Savaşı derken çok değişik nedenlerle Yemen’den, Fizan’dan, Galiçya’dan, Kırım’dan, Kuzey ve Güney Kafkasya’nın derinliklerinden, Mağrip’ten, Maşrık’tan merkezi Asya ülkelerinden ve şimdilerde başka yerlerden göçlere kucak açan bir coğrafyanın insanlarıyız.
Gözlemciler göç olgusunun olumlu ve olumsuz etkilerini sorgular. Bugün size göçlerin girişimcilik etkilerini yansıtan bir örnek anlatmak istiyoruz: Makedonya’ya gitmişseniz Vardar ırmağının Balkan coğrafyasındaki önemini hemen kavrarsınız. Balkan toprakları Osmanlı İmparatorluğu’nun ana omurgasıdır. Balkan topraklarından bir asırdır evini, tarlasını, tapanını, varını ve varlığını bırakarak göçenler Anadolu’da yeniden yaşam inşa etmiştir; etmeyi de sürdürmektedir.
Hasan Coşkun ve Veysel Ağdar’la STK Makina Group’un Başkanı Sabri Tecelli’yi işyerlerinde ziyaret ediyoruz. Önce, Tecelli ailesinin göç serüvenini, Sakarya’nın bitek topraklarının derinliklerine nasıl kök saldıklarını anlatmasını istiyoruz. Anlattıkları “Çobanlıktan sanayiciliğe bir ailenin hikâyesidir.” İşleri nasıl benimser nasıl yaparsak başarabileceğimizle ilgili yararlanılabilecek bir örnektir.
STK MAKİNA kimliği
Sabri Tecelli’ye “STK MAKİNA kimliğini” belirleyen ayrıştırıcı etkenlerin neler olduğunu soruyoruz. Kendi penceresinden bakarak değerlendirmesini yapıyor: “Biz biraz da ülkemizde süt ürünlerindeki gelişmenin gereklerini yerine getirdik. Birçok donanım üreticisi belli bir ürün ve ürün grubuna odaklandı. Biz sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak bütün donanımları üreterek, sektörün ülkedeki yaygınlığını, erişebilme imkânlarını ve tek merkezli destek hizmetleri sunarak farklılık yaratan bir stratejiyi hayata taşıdık…”
Değerlendirmenin tam da bu noktasında söze giriyoruz: Anahtar teslimi makine-donanımı, montajı ve bakım hizmeti mi sunuyorsunuz?
Tecelli sorumuza “evet” yanıtını veriyor.
Tecelli’ye, “Nasıl?”ı ararken başvurduğumuz bir yöntemi anımsatıyoruz: Kendi sektörlerinde dünya genelinde “rol modeli” gördükleri rakipleri soruyor; rakiplerin hangi özelliklerini beğendiklerini, gözlemlerini ve izlenimlerini de öğrenmek istediğimizi belirtiyoruz.
Bir firmanın kendine “rol modeli” gördüğü rakibini izlemesi “kimliğini” oluşturmada önemli bir etken. Rol modeli rakibi hakkında çok net anlatımlarda bulunan Sabri Tecelli’nin değerlendirmelerinin imalat sektöründe “akıllı ihtisaslaşma” ihtiyacını tartıştığımız bugünlerde anlamlı olabileceğini düşünüyoruz.
Tecelli, “Bizim sektörde rol model firma Tetra Pak’tır. Sektörün büyük ölçekli, deneyimli, yaygın küresel bir firmasıdır. UHT (Ultra High Temperature) alanında etkindir. Kartona süt ve sütlü ürünler koyarak pazara sunuyor. Karton ambalajlarda bir yıl dayanan bir raf ömrü önemli. Işığa, sese ve bakterilere karşı koruma sağlayan bir teknoloji ve know-how’a sahip. Tetra Pak’ın know-how katkısı kadar mühendislik birikimi ileri uygulamalarda sürekli yeni adımlar atmasının önünü açıyor. Tetrapak’ın yapabildiklerini Çin bile yapamıyor. Bir başka özelliği, sektöre erken girmiş, yerelden küresele ulaşmış bir ölçek ekonomisi yaratmış olması… Dünyanın her yerine erişebiliyor. Müşteri ilişkilerinde, müşteri bağını korumada da lider bir firma… Küresel ölçekte bütün fuarlarda, bütün etkinliklerde kendini hissettiren firma olmayı sürdürüyor. Yarattığı iş bölümü, sağlam ve sağlıklı tedarik zinciri nedeniyle de kalite, maliyet ve fiyat dengelerini koruyabiliyor,.. DE LEVAL, ALFA LEVAL ve TEKRA PAK hepsi aynı grubun içinde hem müşteriye erişebiliyor hem de ihtisaslaşarak da fark yaratıyorlar. İnek memesinden tüketici ağzına kadar ürünün gelişme sürecinin her aşamasında varlar. Böyle bir modelin nasıl oluştuğunu, nasıl olgunlaştığını, nasıl varlığını sürdürdüğünü gözlemek, izlemek, anlamak kendi yaptığımız işi anlamlandırmak açısından önemlidir diye düşünüyorum” diyor.
Sektörün ülkemizdeki durumu
Süt ve sütlü mamuller üretiminde makine-donanım üretiminin ülkemizde ne durumda olduğunu da Tecelli’ye soruyoruz. Diyor ki: “Daha önce 15 kadar firma varken, bugün sayıları 250’yi aşan imalatçı işyeri oluştu. Bu yanlış bir yapılanma. Rekabet edebilir ölçek yaratılmasını engelleyen bir yapı. Ayrıca, Ar-Ge yaparak sürekli gelişme için gerekli ekonomik fazla oluşturulmasını da engelliyor. Geçerli olan yapı, kalite ve sürdürülebilirlikten çok fiyat-odaklı rekabete dayalı haksız rekabet koşulları da yaratıyor. Yurt dışına yapılan günlük ihtiyaca göre fiyat verilen satışlar da kalite ve hizmet özeni gösteremediği zaman ülke imajını zedeliyor. İhracat yapmada bir “sertifika” aranmaması,“Türk Malı” imajını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Gözetim ve denetim eksiklikleri de kalite-odaklı bir yarış yerine fiyat-odaklı zararlı bir zeminde gelişme yaratıyor. Küçük olsun benim olsun mantığı, ihtisasa dayalı ve işbirliği esasına göre tedarik zinciri oluşturulmasını engellediği için firmalarımız yerelden küresele taşınma için gerekli birikimi oluşturamıyor. Bugün Sakarya, Konya ve İzmir yöresinde bizim sektörümüzde bir yığılma oluştu. Sakarya’da deneyim kazanan insanlarımız başka yerlere gidip tesisler kurdu. Böylesi bir gelişmenin olumlu yanları olabilir, ama bir disiplin içinde gelişme yaratılabilseydi ülkenin yararları daha üst düzeylere çıkarılabilirdi.”
STK MAKİNA’nın ülkedeki bu gelişmeler bağlamında nasıl konumlandığını merak ediyoruz… Firma odağından bakarak gelişmelerin yönünü ve hızını anlamak istiyoruz. Tecelli, gelişmeleri özetle şöyle aktarıyor:
- Biz STK MAKİNA olarak 1980-2000 yılları arasında tamamen yurtiçi müşterilere çalıştık.
- İlk ihracatımızı Almanya, Bulgaristan ve Kıbrıs gibi ülkelere yaptık.
- İhracatımız 113 ülkeye ulaştı. Ağırlıklı olarak Avrupa, Afrika ve Ortadoğu ülkelerine ihracat gerçekleştiriyoruz.
- Rakiplerimize etiketli ve etiketsiz üretim yapıyoruz.
- Otomasyon uygulamalarını yakından izliyoruz. Bu konuda rakiplerimizde aynı kaliteyi tutturduğumuza inanıyoruz.
- Toplam ciromuzun yüzde 90’ı ihracatımızdan oluşuyor.
- Gelişmiş ülkelere yaptığımız ihracatta teknoloji yanında sosyal becerilerimiz de geliştiriliyor.
- Pandemi sonrasında diğer etkenler nedeniyle işgücü maliyetlerimiz arttı. İtalya’ya eşdeğer maliyet girdilerimiz var.
- Yine de dış pazara odaklanıyoruz. İç pazarda “özel müşterilerimiz” var; iletişim ve etkileşimimizi devam ettiriyoruz.
Montaj ve arıza gibi durumda “erişilebilirlik avantajımızı” değerlendiriyoruz. Hız, esneklik ve insanımızın yatkınlığı bize üstünlük sağlıyor. - İlişki kurma, geliştirme ve sürdürme konusu birinci özelliğimiz. Müşteriye uygun kalite ve maliyette ürün kadar, ilişki ve etkileşimi de önemsiyoruz.
Sektörde neler yapardı?
Sabri Tecelli tam yetkili olsa kendi sektöründe hangi konulara öncelik verirdi? Yaptığı değerlendirmeyi özetle paylaşalım:
1- Önce “güven” konusuna ağırlık verirdi. Hukuk sisteminin işleyişini sağlar, yurttaşın savcıya, yargıca, savunmaya güveni esas alırdı.
2- Önü açık ve gelişme potansiyeli yüksek olan sektörde ilgili bütün aktörlerin katılımıyla bir ortak strateji belirler; stratejinin hedeflerine ulaşmak için gereğini yapardı.
3- Stratejinin gerektirdiği “teşvik sistemini” oluşturur; değişen koşullara göre yenilerdi.
4- Stratejinin gerektirdiği “finans araçlarını geliştirir ve erişilmesini” kolaylaştırdı.
5- İleri düzeyde “kalifiye işgücü” oluşturmak için toplumun bütün kaynaklarını yönetirdi.
6- İmalat sektörünün önünü açacak olan, yüzde 70’inden fazlası ithal etilen “nitelikli çeliklerin” üretimini özendirirdi.
7- Ülkemizi bir “fuar merkezi” haline getirir; müşterinin ürünleri tesislerde görmesini kolaylaştırıcı önlemleri alırdı.
8- Olası rakip ülkelerdeki “gelişmeleri yakından izleyen kurumsal yapılar” oluşturur; üreticilere doğru yerde, doğru zamanda ve gerekli veri ve bilgiyi sağlardı.
9- Marka yaratmak için “şirket satın almalar” dahil bütün imkanları zorlardı.
10- Döviz kurunu “ihracatı engellemeyecek” şekilde oluşmasını sağlardı.
Çobanlıktan sanayiciliğe bir aile hikâyesi
Çok uzaklara gitmeyelim, yüzyıl kadar önce 1930’lu yıllarda Makedonya’da Kocacık köyünde herkes tarlasında tapanında çalışıyor; sürülerini besliyor, geçinip gidiyordu. Devran değişmiş, Osmanlı zayıflamış, ulusal hareketler güç kazanmış, Balkan çetelerinin Müslüman olanları rahatsız etme cüreti artırmıştı. Balkan topraklarında yaşayan Müslüman ailelerde kopuşlar başlamıştı. Tecelli ailesi atadan miras edindikleri çobanlık işi yapıyordu. Makedonya’dan sonra Sakarya yeni yurt edinilen toprakların adıydı.
Tecelli ailesi kendilerinden önce gelip Sakarya’da yerleşen Makedonyalı göçmenlerle aynı mahalleyi mekân edindi: Çobanlık yanında inşaat işleri de yapıyorlardı.
Türkiye’de 1970’lı yılların ortalarından 1980’lere kadar üretim sevdasının alevlendiği günler oldu. Toplu iğne bile üretemeyen bir ülkede, “Ne üretsen satarsın!” algısı yaygınlaştı.
Salih Usta ithal edilen süt işleme makinelerinin onarımını yapıyordu. Kadir Ahmet Tecelli de Salih Usta’nın yanında çalışmaya başladı. Salih Usta bu dünyayı terk edince, Makedonya kökenli Ömer Beyazıt ile birlikte Kadir Ahmet Tecelli SÜTAK’ı kurdular.
Zihinlerindeki proje yoğurt fabrikası kurma, pişirme, depolama ve vakum işlemlerini geliştirmeyi hedefliyorlardı.
Zaman 1980’lere geldiğinde “yoğurt imalatı makinaları” yaparak sektörün hizmetine sunuldu.
Deprem gibi büyük doğa olayı süt ürünlerinde piyasayı etkiledi. Yoğurt üretiminin ve dağıtımının önemi arttı. Piyasa talebi ise “yoğurt üzerine ihtisaslaşmayı” gerektiriyordu.
SÜTAK ve STK MAKİNA iki ayrı üreticiye dönüşüyor: STK MAKİNA, 1981 yılında süt ve süt ürünleri makine ve ekipmanları üretimi sektöründe faaliyet göstermek üzere kuruldu.
Firma, süt ve süt ürünleri makine ve ekipmanlarının üretiminin yanı sıra anahtar teslim süt fabrikaları kurulumu da gerçekleştiriyor.
Hâlihazırda 110'dan fazla süt ve süt ürünleri makine ve ekipmanı üreten STK MAKİNA, bu yönüyle sektöründe benzersiz bir konumda yer alıyor. Firmanın ürettiği her bir ürün, sektöründe yalnızca tek bir firma tarafından üretiliyor. Diğer firmalar belirli bir makine veya ünite üzerinde uzmanlaşırken, STK MAKİNA 110'dan fazla ürün üreterek sektörde dikkat çeken ve öne çıkan bir firma oldu. Bu yönüyle değerlendirildiğinde, STK MAKİNA gibi bir firma Çin, Hindistan, Rusya, Avrupa ve Türkiye'de bulunmamaktadır.
Firmanın bu kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip olmasının temel sebebi, kendisini anahtar teslim süt fabrikaları kurulumu gerçekleştiren bir proje firması olarak konumlandırmasıdır. Firmanın kuruluş amacı ve misyonu da bu doğrultudadır.
1981 yılında yoğurt fabrikaları kurulumu gerçekleştirmek amacıyla kurulan firma, bugün süt ve süt ürünleriyle ilgili her türlü makine ve ekipmanı üreten, sektöre hizmet veren büyük bir firma haline gelmiştir.
Yıllar içerisinde yaptığı yatırımlarla son 10-15 yılda ketçap, mayonez, meyve suyu, şerbet, çay, reçel, pekmez, helva, çorba gibi üretim hatlarının makine ve ekipmanlarını da üretmeye başlamış ve anahtar teslim kurulumlarını gerçekleştirmiştir. Günümüzde 113 ülkeye ihracat yapan bir firma konumundadır.
Bugün itibarıyla STK MAKİNA, satışlarının ve cirosunun %90'ını ihracattan elde etmektedir. Bu alanda sektörünün önde gelen ve lider firmalarından biri olarak konumlanmaktadır.
Yoğun ihracat faaliyetleri nedeniyle yurtdışı satışlarında daha fazla bilinirlik kazanmak amacıyla MİLKMAN MAKİNE isimli bir firma daha kuran STK MAKİNA, sahip olduğu birden fazla firma ile hem yurtiçinde hem de yurtdışında satış faaliyetlerini yüksek hızda sürdürmektedir.
STK MAKİNA'nın ihracat başarısında, satış, pazarlama, fuar ve reklam gibi faaliyetlerdeki yüksek aktivitesinin yanı sıra, üretmiş olduğu her üründe yoğun miktarda stoklu çalışmasının da büyük katkısı bulunmaktadır.
Bu yapısıyla STK MAKİNA, Türkiye'de ve dünya genelinde sektörünün en büyük ve en bilinen firmalarından biri haline gelmiştir.