Yazmanın içimizi kazmak olduğu düşüncesine katılıyor; en azından kendi zihnimizde biriktiğine inandığımız bilgiyi paylaşarak çoğaltmanın yolu olan yazmaktan vazgeçmemek gerektiğine kendimi inandırıyorum.
Yaşım 80’in ortalarına yaklaştığı halde, her gün evden çıkarak, iki ayrı kent içi ulaşım aracını kullanarak gazeteye gitmeye gayret ediyorum. Haftada bir gün yayınlanan köşe yazısı yanında, ilgi ve bilgi alanımda, arkadaşların istediği konularda düşündüklerimi paylaşıyorum.
Arada sırada yazdıklarımızın etki alanlarının daraldığını düşündüğüm ve meraklısıyla tartıştığım oluyor. “Aşık atmaktaki maksat ütmektir” diyen halkımızın akıl birikimini, “Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir” genellemesiyle pekiştirmek gerekiyor.
Yazdıklarımın etkisi konusunda kuruntularımı epey zamandır terhis ettim. Tek bir okuyucunun varlığı, biri ikiye çıkarmak olduğu için anladığımızı anlatmanın gerekçesi olabiliyor. Yazmanın içimizi kazmak olduğu düşüncesine katılıyor; en azından kendi zihnimizde biriktiğine inandığımız bilgiyi paylaşarak çoğaltmanın yolu olan yazmaktan vazgeçmemek gerektiğine kendimi inandırıyorum.
Olay ve olguları adlandırma, kavramlaştırma, terimler geliştirme, düşünceler üretme olumlu insani yanımızdır; ama anlatırken kullandığımız kavramların içeriklerini netleştirmeden düşünceyi çoğaltma sorumluluğumuz eksik kalır.
Dr. Mahfi Eğilmez, ülkemizde ekonomik ve siyasi anlamda çok önemli kırılmaların yaşandığı dönemin gözlemlerini yazıyla paylaşan kamu aydınlarımızın önde gelenleri arasındadır. Remzi Kitabevi’nin yayımladığı Merkez Bankası: Dünya’da ve Türkiye’de kitabına ilişkin düşündüklerimi aktarmadan önce, yazarın kimlik ve kişiliğinin ayırt edici özelliklerinden kısaca söz etmek isterim.
Gözlem yapmasını bilenlere yaşam öğretmiştir ki, başarılı işler yapmanın özünde, paslı yapıların kirlerini söküp atıp daha iyiye ve güzele yürümenin gerek şartlarından biri, “ilkeli bir inatçılığın beslediği kararlılıktır”. Mahfi Eğilmez, bürokrasideki kariyerinden, iletişim araçlarında bildiklerini paylaşma serüvenine uzanan yaşamında, bildiği doğruların peşinde ısrarla, inatla gitme konusunda ödün vermeden ilerlemektedir.
Yazarın bir başka özelliği, yaşamda “imkânsız” diye bir şeyin olmadığı, “çarenin tükenmez” olduğunu zihninin derinliklerine yerleştirmiş olmasıdır. Yaşanan ortam ve iklimde egemen güçler oligarşik, otokratik, diktatör ya da demokratik tutum izleyebilir. Her ortamda insanın ve özellikle kamu aydınlarının söyleyecek sözü olmalıdır. Söz söyleminin “cesaret” gerektirdiği zamanlar olabilir. Yaşadığı topluma değer katma ve yaşamını anlamlandırma konusunda çizgisinden sapmadan yürüyenler kervanının öncülerinden biridir sözünü ettiğimiz kitabın yazarı.
Bir başka özelliği, analizlerini “nefret” ve “sempati” tuzaklarına düşürmeme konusundaki özenidir. Erişebildiği bütün “iletişim kanallarını” sonuna kadar değerlendirme konusunda da Akdeniz dalgacılığının tuzaklarına hiç yakalanmamış biridir. Zamanın ruhunu yansıtan, anlamdan çok algı yaratılmasına dönük eğilimlerin rüzgârları da Mahfi Eğilmez’in uygarlık anlayışından saptıramamıştır. Algı oluşturmak yaratılan ve çoğaltılan söylemlerin rüzgârlarına oradan oraya salınmadan, aklının erdiği doğruların peşinde üretken bir ömür sürmektedir. Tek tip düşünceye prim vermemiş çok sesli ve çok kültürlü iletişim ve etkileşimin erdemine inanmıştır katılımcı ve kapsayıcı olmaya sonuna kadar sadakatini korumaktadır. Aslında yazarın kimlik ve kişiliğiyle ilgili yazacak çok şey var… Var ama biz bu kadarla yetinelim ve kitabı neden okumamız gerektiği üzerinde duralım.
Neden okumalıyız?
Hepimizin günlük yaşamlarını ve geleceğini etkileyen ekonomik ve politik gelişmeleri doğru anlarsak, doğru düşünür ve doğru davranışlara yönelebiliriz. Mahfi Eğilmez’in Merkez Bankası kitabı sığlık ve ucuzluk tuzaklarına yakalanmadan sindirilebilir içerikle yaşamımızı derinden etkileyen kurumların yapılarını, işlevleri, kültürünü anlatıyor. Sondan başlayarak söylemek gerekirse, bu kolay okunur kitapta merkez bankalarını küresel anlamda hangi değişkenlerin öne çıkardığı net bir dille açıklanıyor. Para politikalarının etkinliği için merkez bankalarının “bağımsızlık” ihtiyacının kaynaklarını bize anımsatıyor. Merkez bankalarının fiyat istikrarı sağlama başarılarının hangi etkenlere bağlı olduğunu öğretiyor; başarı ölçütlerini paylaşarak gelişigüzel değerlendirme yapmanın sakıncaları konusunda okuyucuyu uyarıyor. Mali politikalar ve uygulamalarla merkez bankalarının uygulama arasındaki işbirliği ve koordinasyonun gereklerini yansıtıyor. Kuramsal bazı anlatılarla, ölçü koyarak merkez bankaları ve onların küresel bağlantıda oldukları Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS), Uluslararası Para Fonu (IMF), G 20 ülkeleri, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Jackson Hole Toplantıları’nın işlevlerini de anlatarak, küreselleşme koşullarında sadece ulusal kararlar alarak yaratılmak istenen sonuçlara ulaşmanın karşılaşacağı sorunları da analiz ediyor.
Kavram ve terimlerin gücü
İnsanlar yüzleştikleri olay ya da olguları “adlandırır”; adlardan “kavramlar” türetir; kavramlar “düşünceleri” biçimlendirir; düşünceler “davranışları” yönlendirir; davranışlar da yaşamı ya kolaylaştırır ya da zorlaştırır. Bu bağlamda zamanın ruhunu yansıtan “kuramlar” da etkilidir. Kuramlar bir “model” çerçevesinde yaşama yansır. Modellerin işleyişinin “etkinliği ve verimliliği” ise geliştireceğimiz “metotlara” bağlıdır. “Metot, o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler” anlatımı tam da bu konuyu etkin biçimde iletmek için kullanılır. Mahfi Eğilmez’in kitabını alıcı bir ruhla okuyanlar merkez bankalarının;
Varlıkları ve yükümlülüklerini, Para yönetimindeki işlevlerini, Temel politika ve araçlarını, Enflasyon kontrolü ve finansal istikrarın sağlanmasını, Küresel anlamda hangi gelişmelerden etkilendiklerini açıklayan doğru kavram içeriklerine ulaşarak “aşırı ve noksan değerlendirme” yapma tuzaklarından uzaklaşabilir.
Okuma isteği ve disiplininin giderek azalması, kavram içeriklerine özen göstermeyen hızlı iletişimin “sığ ve kolay sindirilebilir içerik popülerliği” sadece toplumsal yaşamın dengelerini bozmakla kalmıyor; bireysel olarak da düşlediklerimiz ile erişebilir olduklarımız arasındaki makasın açılmasına, “psikolojik dengelerimizin” bozulmasına da yol açıyor.
Merkez bankası gibi günlük yaşamımız kadar gelecek güveni yaratmanın da temel araçlarından birinin nasıl işlediğini kavramak aynı zamanda iyi bir yurttaş, etkili bir kamu entelektüeli olma, ülkesine değer üreten seçkinler arasında yer alma gibi yaşamı “anlamlandıran” yönünü de unutmamak gerekiyor. Aşırı ve noksan değerlendirmeden kaçınmak, dengeli kendini yeniden üretmenin, adaletin, merhametin, hakkın ve hukukun gereğidir. Mahfi Eğilmez’in kavramların içini doğru dolduran kitabını okumak sağlıklı bir gelecek kurmaya katkı yapma iddiasında olan her yurttaşın işi olmalıdır.