Türkiye, 2030’a kadar birincil enerji arzını %15 azaltma ve 100 milyon ton karbon düşüşü hedeflerken; en büyük tasarruf alanı olan sanayi kritik bir virajda. ESCON Enerji tarafından hazırlanan 3. “Türk Sanayisinin Enerji Verimliliği Raporu” enerji verimliliği potansiyelin hâlâ yüksek, ancak yatırım hızının ekonomik koşullar nedeniyle yavaşladığını gösteriyor.
Küresel rekabet koşulları sertleşiyor; enerji maliyetleri ve karbon baskısı üretimi yeniden şekillendiriyor. Türkiye’nin geleceğe uzanan en kritik hamlelerinden biri enerjiyi daha akıllı kullanmak olacak.
Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı, 2024-2030 arasında sadece verimlilik yoluyla birincil enerji arzını yüzde 15 azaltmayı ve 100 milyon ton emisyon düşüşünü hedefliyor. Bu yolculuğun omurgasını ise toplam tüketimin üçte birini gerçekleştiren sanayi oluşturuyor. Ancak ESCON Enerji’nin 54 şehirde 500 tesiste yaptığı enerji etütleri bir paradoksu açığa çıkarıyor: Teknik potansiyel yüksek, yatırım isteği yüksek, fakat finansmana erişim yavaş, geri ödeme süresi uzuyor.
Bunun sonucunda, Türkiye’nin en ucuz, en hızlı ve en yerli enerji kaynağı olan “verimlilik” bekliyor. Bugün yapılmayan her yatırım, yarın ihracat raflarında kaybedilen pozisyon, artan ithal enerji faturası ve hızlanan karbon maliyeti olarak geri dönüyor.
Enerji hizmet şirketi ESCON Enerji, bu alandaki potansiyeli ortaya koymak ve enerji verimliliğinin benimsenmesine katkı sağlamak amacıyla ilkini 2021, ikincisini ise 2023’te çıkardığı ‘Türk Sanayisinin Enerji Verimliliği Raporu’nun üçüncüsünü yayımladı.
Alanında ilk ve tek olan rapor kapsamında 54 şehirde faaliyet gösteren 469 fabrika ile 31 ticari bina olmak üzere toplam 500 tesiste enerji etütleri gerçekleştirildi. Bu tesislerin 203’ü İSO 500, 83’ü ise İSO İkinci 500’ün 2024 listesinde yer aldı. Analiz edilen tesislerin faaliyet gösterdikleri 11 sektör ise ‘Ambalaj-Plastik’, ‘Beyaz Eşya’, ‘Gıda’, ‘İlaç’ ‘Kağıt’, ‘Kimya-Petrokimya’, ‘Metal’, ‘Metal Dışı Mineraller (Çimento Cam ve Seramik)’, ‘Otomotiv’, ‘Tekstil’ ve ‘Ticari Bina’ olarak sıralandı.
Rapora göre 469 fabrika ve 31 ticari binanın toplam enerji tüketimleri yıllık 7,47 milyon TEP. Bu miktarda enerji tüketimi yapan bu fabrika ve ticari binaların enerji tasarruf potansiyeli ortalaması ise yüzde 27,8.
Sanayi tesislerinde enerji verimliliği sağlamak için yapılan yatırımlar, her bir birim enerji (TEP) tasarrufu için ortalama bin 943 dolar gerektiriyor. Emisyon azaltımı için ortalama yatırım maliyeti ton başına 569 dolar, projelerin geri ödeme süresi ise 3,11 yıl olarak hesaplandı. Bu tesislerde enerji verimliliği projelerinin hayata geçirilmesiyle sağlanabilecek emisyon azaltım miktarı da 1,32 milyon ton karbondioksit olarak belirlendi. ESCON Enerji CEO’su Onur Ünlü şu yorumları yapıyor;
“Ekonomik durum yatırımların hızını kesti”
“2023 yılında yayımladığımız ikinci ‘Türk Sanayisinin Enerji Verimliliği Raporu’nda enerji verimliliği potansiyelini yüzde 29 olarak ölçtük. Aradan geçen iki yılda yüzde 1,2’lik bir iyileşmeyle bu oranın yüzde 27,8 seviyesine ulaştığını tespit ettik. Her ne kadar bir iyileşme söz konusu olsa da bu oranın yeterli olmadığı aşikar. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamındaki hedefe ulaşmak için de enerji verimliliği alanındaki yatırımların daha da hız kazanması gerekiyor.”
Türk sanayisi oldukça istekli
Türk sanayisi bu konuda oldukça istekli. Enerji verimliliği yatırımlarıyla hem çevresel etkilerini azaltmayı hem de küresel ticaretteki konumlarını güçlendirmeyi hedefliyorlar. Ancak ne var ki son iki yılda finansmana erişimde yaşanan güçlükler, yüksek faizler ve kapasite kullanım oranlarındaki düşüş her alanda olduğu gibi enerji verimliliği yatırımlarının da hızını kesti. Dolayısıyla bu tablo, sanayinin enerjiyi verimli kullanma iradesi zayıfladığı için değil, büyük ölçüde içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar nedeniyle ortaya çıktı.”
“Tabloyu tersine çevirebiliriz”
“Enerji verimliliği yatırımlarındaki yavaşlamanın 2026 yılı itibarıyla değişmeye başlayacağını öngörüyoruz. Devletin verimlilik artırıcı projeler için sağladığı hibe ve desteklerin artması, finans kuruluşlarının bu alana yönelik ilgisi ve yeni teknolojilerin sanayiye daha hızlı adapte edilmesi sayesinde yatırımlar yeniden ivme kazanacak. Bu, 2030 hedefi için büyük önem taşıyor. Kaldı ki, sanayimizdeki yüzde 27,8’lik verimlilik potansiyeli, hedeflenen yüzde 15’in oldukça üzerinde. Dolayısıyla bu tabloyu tersine çevirme, hedeflenenin de üzerinde bir iyileşme ile sanayimizin rekabet gücünü artırma, ithal enerji oranımızı düşürerek dış ticaret açığının azaltılmasına katkı sağlama ve karbon ayak izimizi düşürme fırsatımız var. Özetle hedeflere ulaşmak için teknik zeminimiz oldukça güçlü; sadece daha agresif yatırım kararlarına, alternatif finansman modellerine ve desteklere ihtiyacımız var. Bu trendi kaçıramayız çünkü enerji verimliliği uygulamaları önümüzdeki süreçte de hem işletme ölçeğinde hem de makro hedeflere ulaşmada en kritik araçlardan biri olmaya devam edecek.”

“Teknoloji geliştikçe verimlilik potansiyeli yeniden artabiliyor”
“Beyaz eşya, ilaç ve otomotiv sektörlerindeki enerji verimliliği potansiyeli geçmiş yıllara göre artış gösterdi, ancak bu durum yalnızca yatırımların azalması ile açıklanamaz. Üretim süreçlerinde kullanılan ekipmanlar, malzemeler ve yöntemler değiştikçe daha önce mümkün olmayan verimlilik kazanımları sağlanabiliyor. Örneğin beş yıl önce alınan bir makine o günün en iyi teknolojisine sahip olabilir. Ancak bugün aynı proses için alınan yeni makine, bir öncekine göre iki kat daha fazla enerji verimliliği sağlayabilir. Sonuçta enerji verimliliği yüz yılı aşkın süredir var olan ve gelecekte de gelişerek varlığını sürdürecek bir alan. Öte yandan bu durum, ‘yeni teknolojilerin çıkmasını bekleyip günümüz teknolojilerine yatırım yapmama’ anlamına da gelmemeli. Çünkü bugünü kaçıran işletmeler rekabette geriye düştükleri takdirde, açılacak farkı gelecekte de toparlayamayabilir.”
En yüksek potansiyel ticari binalarda
“11 sektörde yüzde 17 ila yüzde 55 arasında değişen enerji verimliliği potansiyeli bulunuyor. Potansiyelini yüzde 20’nin altına düşüren üç sektör sırasıyla tekstil, ambalaj-plastik ve metal dışı mineraller. En yüksek potansiyel ise önceki raporlarımızda olduğu gibi ticari binalarda. Bu alandaki tasarruf potansiyeli her ne kadar yüzde 67,4’ten yüzde 55,3’e kadar düşmüş olsa da yatırımların daha da hızlanması gerekiyor. Öte yandan 2021 yılında 2,80, 2023’te 3,09 yıl olan geri ödeme süresinin 3,11’e çıktığını görüyoruz. Enerji fi yat dengesi, döviz kuru ve teknoloji çeşitliliği dikkate alındığında bu sürenin olağan olduğunu söylemek mümkün. Buna ek olarak geçmiş yıllarda ağırlıklı olarak tasarruf ve daha düşük yatırımlı verimlilik yatırımları ön plandayken günümüzde makro enerji verimliliği ve enerji dönüşümü yatırımları yapılmaya başladı. Bu da geri dönüş süresinin az da olsa uzamasına neden oluyor.
