Türkiye Sigorta Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü’nün “Su Raporu”, su kıtlığının artık finansal istikrarı ve ekonomik büyümeyi doğrudan tehdit eden stratejik bir risk olduğunu ortaya koyuyor.
Dünya artık suyu yalnızca bir doğal kaynak değil, jeopolitik bir güç, ekonomik bir kaldıraç ve yaşamın en kritik sigortası olarak görüyor. Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası’nın uyarıları çok net: Dünya nüfusunun üçte ikisi “su stresi” altında yaşıyor. Bu tablo, savaşların sınırlarının ve diplomasi masalarının giderek su etrafında şekilleneceğini gösteriyor.
Türkiye Sigorta’nın Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü’nün yayımladığı “Su Raporu”, tam da bu dönemde stratejik bir gerçeği yeniden hatırlatıyor: Türkiye, su stresi sınırında. Kişi başına düşen yıllık yenilenebilir su miktarımız bin 400 metreküpe kadar geriledi. Bu, su zengini olmak şöyle dursun; susuzlukla yüzleşme eşiğinde olduğumuz anlamına geliyor.
Tarımda yanlış ürün deseni: Riskin adresi
Su Raporu’na göre Türkiye’de toplam su tüketiminin yüzde 70’i tarımda gerçekleşiyor. Ancak bu tüketimin önemli bir bölümü, su verimliliği düşük ürünlere gidiyor. Bir başka gerçek: İklim değişikliği yağış rejimini bozuyor, 1900’den bu yana su kaynaklarımız yüzde 20 azaldı. İlerleyen yıllarda ek yüzde 10–40 düşüş bekleniyor. Su yönetimi artık yalnızca teknik bir mesele değil; gıda güvenliğinin, enerji planlamasının ve ekonomik istikrarın en kritik bileşeni.
Enerji ve teknoloji: Görünmeyen su tüketicileri
Doğalgazdan termik santrallere, hatta güneş ve rüzgâr dışındaki birçok enerji üretim yöntemi suya bağımlı. Bir de yeni ve sessiz bir risk kapıda: Yapay zekâ…
Dünya Ekonomik Forumu, 2027’ye kadar yalnızca yapay zekâ veri merkezlerinin küresel su çekimini 4,2–6,6 milyar metreküp artıracağını öngörüyor.
“Temiz teknoloji” olarak gördüğümüz dijital dönüşüm bile artık su ayak iziyle gündemimizde.
Finans sektörü: Su riskini bilançoya taşıyan yeni dönem
Rapora göre su kaynaklarının sürdürülebilirliği, stratejik finansal istikrarın da ön koşulu olarak görülüyor. Bu kapsamda, bankacılık ve sigorta sektörünün, su riski temelli kredi ve yatırım modellerini gündemine alması gerekeceğinden bahsediliyor. Kuraklık, sel, su taşkınları ve dolu gibi olaylar, parametrik sigorta ürünlerinin ve tarımsal risk yönetimi araçlarının önemini artırıyor. Sürdürülebilir fonlar, su verimliliği, tarım teknolojileri, gıda güvenliği gibi alanlara yönelerek, hem finansal hem toplumsal getiri yaratıyor.
Türkiye Sigorta Hazine ve Emeklilik Operasyonları Genel Müdür Yardımcısı Gürol Sami Özer’in vurguladığı gibi: “2025 yılı itibarıyla dünya, su kıtlığı riskini çevresel bir sorun olmaktan çıkarıp stratejik bir güvenlik meselesi haline getirdi. Biz Türkiye Hayat Emeklilik olarak, sürdürülebilir büyümenin yalnızca finansal göstergelerle değil, doğal kaynakların korunmasıyla da ölçülebileceğine inanıyoruz. Hazırladığımız Su Raporu’nun suyun ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarının hem ülkemizde hem de dünyada bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirilmesine katkı sağlamasını umuyoruz.”
Su diplomasisi: Türkiye’nin yeni dış politika dosyası
Raporun dikkat çektiği bir diğer konu da, Türkiye’nin bölgesel su diplomasisi stratejilerinin güçlendirilmesi gerekliliği. Fırat- Dicle, Nil ve İndus havzalarında olduğu gibi sınır aşan sular, ülkeler arası yeni diplomasi kanallarını zorunlu hale getiriyor. Rapor, Türkiye’nin bu bölgede diplomatik gücünü artırma gereğini net biçimde ortaya koyuyor. Aynı şekilde, şehirlerimiz su altyapısında alarm veriyor: Yağmur suyu hasadı, gri su kullanımı, geri dönüşüm artık geleceğin “lüksü” değil, standart kentsel altyapısı olmak zorunda.
Tematik raporlar
Su Raporu’nun yanı sıra Türkiye Sigorta Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü’nün farklı konuları içeren başka raporları da var. Mega Trendler 5D, Altın Bir Bakış, Tarım ve Gıda, Petrol Raporu ve İstanbul Üniversitesi iş birliğiyle hazırlanan PENSURA 2025 çalışması; finansal sektörün risk ve fırsatlarını yeni bir mercekten ele alıyor.
Bu raporlar bize önemli bir şeyi söylüyor: Geleceğin sürdürülebilirliği; “enerji, gıda ve su” üçgeninde şekillenecek. Bu üçgenden biri eksik kalırsa; ekonomi de eksik kalır.