Nasıl yutulan sahne tozu bir sanatçının işine bağlılık yeminiyse, tarih tozu da arkeolog için aynı anlama geliyor. Bu idealist bakışa, İkiztepe Höyüğü’nde bir kez daha tanıklık ettim. Aynı zamanda, Anadolu topraklarının insanlık tarihinin en eski gereksinimlerinden tekstilin anavatanı olduğuna da…
Türkiye’nin en çok ziyaret edilen 10 ören yerinden biri olan Laodikeia (Laodikya) Antik Kenti, her benzeri çalışma gibi tabi ki zorlu, meşakkatli, ancak sonucu herkesi mutlu eden bir kazı sürecinin ardından gün yüzüne çıkarıldı. Frigyalılar’ın en görkemli kentiydi. MÖ 261-263 yılları arasında II. Antiokhos tarafından karısı Laodike onuruna kurulmuş olsa da tarihi çok daha eskilere dayanıyordu.
Döneminin en zengin kentlerinden olduğunu gösteren pek çok özelliği vardı Laodikya'nın. Her şehirde bir agora bulunurken, Laodikya’da 3 kent meydanının varlığı, zenginliğinin ve öneminin göstergeleri arasında ilk sıralardaydı örneğin. Yine kentte daha sonraki tarihlerde inşa edilen Helenistik dönemden kalan birbirine yakın, uzmanların övgüsünü alan yüksek kalite akustiği ile hizmet vermiş iki tiyatrosu bulunuyordu. Bölgenin verimli topraklarına, özellikle bağcılığına sihir katan rüzgârı düşünülerek tasarlanmıştı, sözünü ettiğim tiyatrolar. Sahneyi rüzgârı arkasına, seyirci alanını da önüne alacak şekilde tasarlayan akıl, akustiğin kalitesini artırmıştı.
Laodikya, tarihte su ile ilgili alt ve üst yapıyı en iyi kuran ve kullanan kent olarak anıldı. Günümüzde uzmanların şiddetle tavsiye ettiği yağmur suyu hasadı (depolaması), o yıllarda uygulamadaydı, örneğin. Açık ve kapalı su geçişleri, temiz suyun kullanılması, genel tuvaletin varlığı, çok az yerde görülen haç şeklindeki vaftiz havuzu ile ayrıcalıklıydı. Bu satırların yazarının bir boru sanayicisi ile gezdiğinde öğrendiği şekliyle, su geçişlerini sağlayan metodların mantığı, bugün dahi borularla yürütülen su nakillerinde kullanımdaydı.
Denizli’nin efsane iş insanlarından Esat Sivri’nin önderliğinde Türkiye tekstil sanayisine emeği geçen kuruluşlardan Denizli Basma Sanayi (DEBA), Laodikya’nın insanlığa tekrar kazandırılmasına yıllarca büyük katkılar sundu. Girdiği finansal sıkıntı süreçlerinde dahi madden ve manen, dönem dönem çok sayıda şirketin destek verdiği, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şimşek'in liderliğinde kazının yürütücülüğünü yapan Pamukkale Üniversitesi'nin önderliğindeki projeye katkısını sürdürdü.
Denizli aşığı olmasıyla açıklıyordu Esat Sivri, Laodikya’ya olan bağlılığını. Kim bilir, belki de tarihi dönemlerin en ileri kentine imrenmesi, Denizli’nin de aynı konuma yükselmesine dönük hayalleriydi Esat Bey’e bu karşılıksız aşkı yaşatan. Kişisel tahminim, Laodikya’nın bir tekstil merkezi olmasının da etkisindeydi DEBA’nın kurucusu. Döneminin deri tekstilinin en ileri kabiliyetleri Laodikya’da sergilendi.
Yıllarca süren kazı sponsorluğunun sloganı, ‘Laodikya Bizi Çağırıyor’du. Esat Sivri, bu çağrıya uydu. 2019’un Haziran ayında vefat ettiğinde, Laodikya, binlerce yılın ardından ilk kez bir ölümlünün cenaze törenine ev sahipliği yaptı.
Anadolu topraklarının gerçek hazinelerinden Laodikya’nın gün ışığına kavuşma yolculuğuna şimdi Türkiye İş Bankası eşlik ediyor. Tarihteki yerini, finans ve sanayiye dönük hizmetlerinin yanı sıra kültür ve sanata olan yüksek değerdeki katkılarıyla da almayı çoktan hak eden Türkiye İş Bankası Grubu devraldığı bayrağı, daha ileriye taşımak için kollarını sıvadı.
Bana birkaç kez gezme fırsatı bulduğum Laodikya’yı hatırlatan, yakın zamanda Anadolu topraklarında başka bir coğrafyada tarihin tozunu insanlık mirası üzerinden kaldırma gayretine tanıklık etmem oldu. Yine üstün çabalar içindeydi arkeolojiye gönülden bağlı bir grup insan. “Zaten tarih aşkı olmasa yapılması zor iş” diyordu, her biri elinde kazma kürek, sıcağın altında kızarma pahasına, yaptıkları işin olgunlaştırdığı gencecik insanlardan oluşan ekibi adına da konuşan kazı başkanı İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Aslıhan Beyazıt. Tarihin en eski, en büyük ticari tekstil üretim merkeziydi izini sürdükleri. Tıpkı Laodikya’da olduğu gibi tekstil, bu coğrafyanın da kader çizgisiydi. Samsun’un Bafra ilçesinde kazıları yürütülen İkiztepe Höyüğü’nde en büyük tekstil üretim merkezinin yanı sıra en büyük mezarlık da bulunuyordu, gerçekleşmiş kafatası ameliyatlarının izleri de.
İkiztepe kazıları, 40 yılı aşkın süredir devam ediyor. Büyük üstad hocaların başkanlığını yürüttüğü projede şimdi bu değerli isimlerin öğrencileri üçüncü kuşak temsilciler olarak kazı sahnesinde. Geçmişte Türk Tarih Kurumu’nun desteklerinin yanı sıra Turing’in de katkılarını görmüş İkiztepe. Üç yıldır Samsun’un en önemli sanayi kuruluşlarından Eti Bakır, sponsorluk desteği veriyor. Geçen yıl Elazığ’daki Harput Kalesi kazılarına sponsorluk yapan şirket, bu yıl Çanakkale’deki İnkaya Mağarası kazılarına, son olarak da Elazığ’ın Salkaya köyünde bulunan, erken Bizans dönemine ait 84 metrekarelik mozaikle başlatılan kazı çalışmalarına destek olmuş. Eti Bakır Samsun İzabe ve Elektroliz Tesisi İşletme Müdürü Ali Yılmaz, verdikleri desteğe ilişkin duygularını, “İkiztepe kazılarında ortaya çıkan bulgular, bu coğrafyada binlerce yıl önce de bakırın işlendiğini kanıtlıyor. Bugün Samsun’daki tesislerimizde yüzde 99,99 saflıkta katot bakır üretimi yaparken, aslında geçmişle bugün arasında bir köprü kuruyoruz. Bu topraklarda binlerce yıl önce başlayan madencilik geleneğini, çağımızın teknolojisiyle sürdürüyor olmaktan büyük gurur duyuyoruz” şeklinde açıklıyor.
İkiztepe Höyüğü’nde bugüne kadar çıkarılan 25 bin parça eser içinde bana göre bölgenin simgesi olabilecek ürünü, bakırdan yapılmış boğa ve boğa boynuzu betimlemeleri, boğa kültünün dini inanışlarda önemli bir yeri olduğunu gösteriyor. Tıpkı mozaik mabedi tüm Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin sembolü 'Çingene Kızı' gibi .