Hızlı ekonomik toparlanma için Suriye’nin en büyük şansı sınırın hemen ötesindeki Türk firmaları aslında.
Ben geçen hafta Şam’daydım. Şam pek hareketliydi doğrusu. Sokaklardaki envai çeşit araba göz kamaştırıcıydı. Kullanılmış araba ithalatına izin verilince çeşit artmış, arabalar yenilenmiş. Trafik ise aynı Kahire’deki gibiydi. Hem alabildiğine sıkışık hem de kelle koltukta. Trafik işareti hak getire. Trafik polisleri ise bezgin.
Yaklaşık 14 yıllık iç savaşın izleri elbette vardı. Ama merkezde binalar ayaktaydı. Bakıma ihtiyaçları olduğu ise hemen göze çarpıyordu. Binalar pek eski yüzlüydü doğrusu. Otel odasında bir ziyaretçinin ihtiyaç duyacağı her şey yerli yerinde ama odanın tamamı eski yüzlü. Dara düşmüş bir eski zaman zengini gibi geldi Şam bana bu kez. Görmüş geçirmiş, neyin ne olduğunu bilen. O nedenle diyorum öncelikle Şam sıçramaya hazır diye. Temeli sağlam. Belli.
Suriye’de yeniden kuruluş hazırlığı göze çarpıyor
Yıkım derseniz her yerde değil. Şam’da değil, Şam kırsalında belli alanlarda. Bundan 30 yıl önce iç savaşın bitiminden sonra ilk kez Beyrut’a gittiğimde yıkımın esasen “sınır bölgelerinde” yoğunlaştığını görmüştüm. 1995’te Lübnan’da iç savaşı bitiren Suriye’nin müdahalesiydi. Etrafta Suriye askerleri, yollarda Suriye kontrol noktaları vardı. Şimdi benzer yıkıntılar Suriye’deydi. Ancak öyle yollarda kontrol noktaları filan yoktu.
Ama bu ilk izlenimin ardından ortada bir yeniden kuruluş hazırlığı doğrusu ya göze çarpıyor. Aslında çok zaman geçmedi. Suriye’de iç savaşın sona ermesi, yeni dönemin başlaması Aralık 2024’te Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmesiyle başladı. Yeni dönemin ekonomi politikaları çerçevesine ilişkin ilk açıklamayı Ocak 2025’te dönemin ekonomi bakanı yaptı. Buna göre, Suriye artık kumanda ekonomisinden vazgeçecek, ekonomiyi serbestleştirecekti. Özel sektöre dayalı bir ekonomik kalkınma süreci başlıyordu.
Kaybolan beceri seti, hızlı ekonomik toparlanmaya engel
Ocak 2025’ten Kasım 2025’e bir dizi Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıktı. Yabancı yatırımları kolaylaştırmak için adım atıldı. Bizdeki sanayi bölgelerine uzaktan benzeyen sanayi şehirleri ile ilgili düzenlemeler yapıldı. Ülkenin işgücü piyasalarına yönelik envanter çalışmaları başlatıldı. İç savaş yalnızca binaları, altyapıyı vurmadı, beceri sahibi işgücünü de doğrudan olumsuz etkiledi. Yalnızca yıkılan altyapı değil, kaybolan beceri seti de hızlı ekonomik toparlanmaya engel.
Ekonomik toparlanma ve istihdamın artırılması kısa vadede siyasi istikrarın oturması için son derece önemli. Siyasi istikrar ise altyapının yeniden inşası için gereken fonların akmaya başlamasının ön koşulu. Böyle bakarsanız kısa vadede hızlı ekonomik toparlanma olmadan ülkede kapsamlı bir yeniden inşa, binaların yeniden yapılmasını beklememek gerekiyor.
Hızlı ekonomik toparlanma için ise Suriye’nin en büyük şansı sınırın hemen ötesindeki Türk firmaları aslında. Doğrusu ben bu hususun yeterince vurgulanmadığı kanısındayım.
Öncelikle ülkemizde Suriyelilerin kurduğu 34,000’den fazla Türk firması var ticaret ve sanayi odalarımıza kayıtlı. Bunların yaklaşık 7,000 tanesi imalat sanayi firması üstelik.
Suriye’den özel sektöre dayalı kalkınma mesajları geldikten hemen sonra Nisan 2025’te başlatılan çalışmalar, üç önemli tespitle sonuçlandı Türkiye’de süreç içerisinde. Birincisi, Suriyelilerin kurduğu Türk firmalarının yüzde 58’i, genel Türk firmalarının ise yüzde 24’ü tedarik zincirlerini Suriye’ye doğru uzatmayı düşünüyordu. Özellikle ihracat yapan şirketler açısından bakıldığında ana neden Suriye’de işgücü maliyetlerinin düşüklüğüydü. Aynı konuyu, TOBB Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nu kabulünde Suriye Devlet Başkanı Sayın Ahmet El Şaraa da dile getirmişti bu arada.
Rakamlar zaten tekstil, hazır giyim gibi sektörlerde son üç yılda gözlemlenen kötü performansa işaret ediyor. İmalat sanayi istihdamında belirgin bir gerileme gözlemlenmezken tekstil, hazır giyim ve deri de belirgin istihdam kayıpları var son üç yıldır. Bu sektörlerden öyle yurt dışına yoğun yatırımlar filan da görülmüyor. Mısır işi pek tartışmalı. İddiadan öteye gitmiyor sanki.
Daha sonra ben “1960’larda Türkiye ve Almanya nasıl bir iş birliği sürecine girdiyse, şimdi Suriye ve Türkiye arasında benzer bir işbirliği mekanizması kuralım, siz nasıl Almanlardan öğrendiyseniz biz de Türkiye’den öğrenelim” dendiğine şahit oldum.
“Nasıl Türkiye bugün Alman değer zincirlerinin parçası olduysa Suriye’de yarın…” Emek yoğun sektörler kapasite inşası açısından güzel bir başlangıç noktası olabilir, Suriye’de değer zincirleri inşasında.
Suriye sıçramaya hazırlanıyor dediğim biraz da bu. Ülkenin ekonomik toparlanma stratejisi üzerine kafa yoranlar var Şam’da. Bu da iyi.
Hızlı ekonomik toparlanma, kadın istihdamının önemini artırıyor
İkincisi, tedarik zincirlerini Suriye’ye doğru uzatmaya istekli firmaların ilk sorusu, “peki, 15 yıl süren bir iç savaştan sonra beceri sahibi bir işgücü bulmak mümkün mü?” oldu. Şam’da o nedenle ilk duraklardan biri benim için Çalışma Bakanlığı’ydı.
Tekstil ve hazır giyimde özellikle kadın istihdamı odaklı bir stratejinin daha kolaylıkla mümkün olabileceği ortada. Malum 15 yıllık iç savaş özellikle ülkenin erkek nüfusunu son derece olumsuz etkiledi ve nüfus piramidinin çalışma çağındaki erkekler bölümünü eritti. Şimdi Suriye’de hızlı ekonomik toparlanma, kadın istihdamının önemini artırıyor. Mümkün ama.
Doğrusu bakanlık çalışmaları ve derlenen veriler, “Şam’da toparlanma süreci üzerine düşünenler var” tezimi güçlendiriyor.
Üçüncüsü ise elektrik, su ve iletişim altyapısı ile güvenlik konusundaki endişelerdi Suriye’ye tedarik zinciri inşa etme konusunda. Aslında bütün bunlar bizim gibi ülkelerde sanayinin yurt sathına yayılmasını zorlaştıran ana engellerden bir tanesi.
Elbette Suriye’nin özel bir durumu var ama ülke iç savaştan yeni çıkmasa bile sanayinin yurt sathına yayılmasını zorlaştıran önemli bir husus bizim gibi ülkelerde kamu hizmetlerinin ülkenin her tarafına aynı mükemmellikte ulaşamaması meselesi. Bu nedenle, Suriye’de sanayi şehirleri, Türkiye’de organize sanayi bölgeleri (OSB) diye birer müessese icat edilmiş.
Yıllar önce bir İtalyan’a Türk sanayiinin nasıl OSB’lerle ülke sathına yayıldığını anlatırken İtalyan dayanamamış, “bizde ülkenin tamamı zaten OSB” demişti. Kamu hizmetleri ülkenin her tarafına aynı mükemmellikte ulaşıyor manasına.
Böyle bakarsanız sanayi bir ülkeden diğerine ticaret ile yürüyebilir normal şartlar altında. Ancak sanayinin Türkiye’den Suriye’ye yürüyebilmesi için gerekli ortamın sağlanması, altyapının mükemmelleştirilmesi ve bir dizi kolaylaştırıcı tedbir gerekir. Hele bir de amaç hızlı ekonomik toparlanma ise.
Bu genel olarak Türk firmaları için ne kadar doğru ise Suriyelilerin kurduğu Türk firmaları için de o kadar doğru. Bu iş için Halep’in tamamının altyapı sorunlarına odaklanmak yerine, bir sanayi bölgesinin, birkaç yüz dönüm arazinin altyapı sorunlarına odaklanmak yeterli.
Hele bir ekonomik toparlanma başlasın, istihdam artsın, nasıl olsa oturan siyasi istikrar ile birlikte yalnızca Halep’in değil, tüm Suriye’nin altyapı meselelerine odaklanacak kaynakların hareketlenmesi mümkün olacak. Gelecek inşaat projelerine odaklananların önce bu ekonomik toparlanma sürecini takip etmesinde ve desteklemesinde fayda var.
Güney sınırımızın öte yanındaki toparlanma faaliyeti için Türk firmaları, özellikle Suriyelilerin kurduğu Türk firmaları büyük bir şans. Hem onlar için iyi hem de bizim için. Win-win, yani.
Bunu kaçırmamak lazım. Özellikle Amerikan Kongresi, Ceasars Act’i tamamen kaldırmak için hâlâ çalışırken, şartlar olgunlaşırken geç kalmak, yalnızca Suriye’nin değil, Türkiye’nin de eline geçecek büyük bir ekonomik ve jeopolitik avantajı heba edebilir.
Ben bu aralar herkese bunu anlatıyorum. Şam’da, Ankara’da… Önümüzde sadece bir “komşu ülke” değil, kesişen iki ekonomi, iki halk ve ortak bir gelecek var. Tüm taraflara bir kez daha söylemiş olayım.
