BURAK IŞIK
Uygun finansmana hatta finansmana erişimde sürdürülebilirliğin önemi her geçen gün artıyor. Emeklilik fonları gibi kurumlar yatırım yapmadan önce sürdürülebilirlik kriterlerinin yerine getirilmiş olmasına çok özen gösteriyorlar. Finansmanın verdiği bu özel önem sebebiyle özellikle son 5 yılda sürdürülebilirlik çalışmalarında hem özel sektörde hem de kamuda çok ciddi ilerlemeler kaydedildiği bir gerçek. Bir projenin sadece ekonomik karlılığı değil, çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) etkileri de en az finansal göstergeler kadar önem taşıyor.
Ancak bu gelişmenin beraberinde getirdiği bir riske de dikkat çekmek gerekiyor: sürdürülebilirlik sadece sürdürülebilir finansa indirgeniyor olabilir mi?
- Raporlama süreçleri yalnızca yatırımcıyı tatmin etmek için mi yapılıyor?
- Gerçekten etki yaratan projeler mi destekleniyor, yoksa sadece kriterleri "kağıt üstünde" karşılayanlar mı?
- "Yeşil raporlama" asıl amaç mı oldu?
Bu sorular, günümüzde sürdürülebilirlik çalışmalarının yönünü sorgulamamız gerektiğini gösteriyor.
Sürdürülebilirliğin finansal önceliklere indirgenme riski
Sürdürülebilirlik, yalnızca bir finansman aracı olmamalı; topluma, çevreye ve gelecek nesillere karşı bir sorumluluk olarak ele alınmalı. Aksi takdirde, sürdürülebilirlik adı altında sürdürülebilir olmayan uygulamaların arttığı, yeşil yıkama benzeri yeşil raporlamaların da yaygınlaştığı bir dünya ile karşı karşıya kalabiliriz ki sürdürülebilirlik departmanlarını kapatıp sürdürülebilir finansman bölümleri açan sonrasında da bu departmanları CFO’lara bağlayan şirketlerin sayısı her geçen gün artmakta.
Ülkemizde yeşil raporlamanın önüne geçmek ve şeffaflığı artırmak amacıyla Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) yürürlüğe girdi. Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) tarafından yayımlanan bu standartlar, artık sürdürülebilirlik raporlamasını uluslararası düzeyde denetlenebilir hale getiriyor.
Ancak bu teknik çerçevelerin ötesinde, asıl sorumuz halen geçerli: sürdürülebilirlik bir strateji mi, yoksa yalnızca bir finansman filtresi mi?
TSRS ve mevcut düzenlemelerin güçlü ve zayıf yanları
Gelin TSRS’ye göre sürdürülebilirlik denetçisi olmak için hangi kriterler aranıyor bir bakalım; bireysel olarak Bağımsız Denetçi Siciline kayıtlı olmak (SMMM veya YMM ruhsatı sahibi olmak), TSRS ve sürdürülebilirlik denetimi sınavını başarıyla tamamlamak.
Mali kökenli olmayanların sürdürülebilirlik denetçisi olma imkanı KGK’ya göre yok. Finansal denetim kökenli uzmanların sürdürülebilirlik gibi çok disiplinli bir alanda yeterli bilgiye sahip olmadan yetkilendirilmeleri, uygulamada raporların içeriğini zayıflatabilir.
Tam da bu noktada sürdürülebilirlik ile sürdürülebilir finansın ayrımını iyi yapmak gerekiyor. Sürdürülebilirlik çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları kapsayan geniş bir kavramdır. Doğal kaynakların korunması, karbon emisyonlarının azaltılması, sosyal eşitlik ve ekonomik kalkınma gibi konulara odaklanır. Sürdürülebilir Finans ise finansal süreçlerin ve yatırımların sürdürülebilirlik ilkelerine uygun şekilde yönlendirilmesini ifade eder. Finans sektörünü çevresel ve sosyal fayda sağlayacak şekilde dönüştürmeye çalışır.
İkisini tek bir yapı altında toplamak sürdürülebilirliğin sahadaki etkisini azaltacak, sadece raporlarda bulunması gereken kriterleri sağlamaya odaklanmış bir alana sıkıştırmak olacaktır.
Sürdürülebilirlik ile sürdürülebilir finans birbirini destekleyen kavramlar olsa da, sürdürülebilirliğin yalnızca sürdürülebilir finans çerçevesinde ele alınması bazı önemli riskler taşır.
Sürdürülebilirlik, finansal kazancın ötesindedir
Sürdürülebilir finans, yatırımları ve finansal süreçleri ÇSY kriterlerine göre yönlendirmeye odaklanır. Ancak sürdürülebilirlik yalnızca ekonomik ve finansal mekanizmalarla sınırlı değildir; sosyal adalet, etik sorumluluk ve ekosistemlerin korunması gibi somut olmayan unsurları da kapsar. Sürdürülebilirlik yalnızca finansal getiri sağladıkça desteklenirse, ekonomik olarak kazançlı olmasa da çevresel ve sosyal açıdan kritik öneme sahip projeler göz ardı edilebilir.
İlave olarak, finans dünyası genellikle kısa ve orta vadeli kazançlara odaklanır. Ancak sürdürülebilirlik uzun vadeli düşünmeyi gerektirir. Küresel iklim değişikliği, ekosistem bozulması ve sosyal eşitsizlik gibi sorunlar yıllar veya on yıllar süren süreçlerdir. Sürdürülebilirlik, finansal ölçütlere hapsedildiğinde, hızlı getiri sağlamayan ama uzun vadede kritik olan projeler (örneğin doğal hayatı koruma, biyolojik çeşitliliği artırma, endemik türleri koruma gibi) yeterince desteklenmeyebilir.
Sürdürülebilirliğin gerçek olması için atılması gereken temel adımlar neler olmalı?
Sürdürülebilirlik sadece finansal yatırımlarla sağlanamaz; bireylerin, toplulukların ve hükümetlerin bilinçli kararlar alması gerekir. Kültürel ve etik değerler, sürdürülebilirlik için kritik öneme sahiptir. Eğer sürdürülebilirlik sadece finansal piyasalar üzerinden ele alınırsa, toplulukların katılımı ve yerel çözümler göz ardı edilebilir. Bu da bazı sosyal ve çevresel sorunların gerçek anlamıyla çözülememesine neden olabilir.
Sürdürülebilir finans, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada güçlü bir araçtır, ancak tek başına yeterli değildir. Sürdürülebilirliğin tam anlamıyla gerçekleşmesi için kamu politikaları ve düzenlemeler etkin olmalı, toplumun ve bireylerin katılımı teşvik edilmelidir. Kısa vadeli finansal kazançlar yerine uzun vadeli sosyal ve çevresel etkiler göz önünde bulundurulmalıdır. Sürdürülebilirlik sadece ekonomik bir mesele olarak görmek sürdürülebilirlik çalışmalarının önündeki önemli risklerden biridir. İklim Kanununun yayımlanması ile hayatımıza giren ve EPİAŞ tarafından işletilecek Emisyon Ticaret Sistemi gibi finansal/ticari gündemlerin sürdürülebilir finans odaklı çalışmaları arttıracağı da düşünüldüğünde bu riskin daha da büyüyeceği öngörülmelidir.