Gazze’de yaşanan insanlık dramına dünyanın farklı ülkeleri, kendi ulusal çıkarları uyarınca yaklaşıyorlar.
Rusya mesela; Gazze’de yaşananlar ile Ukrayna savaşı arasında bağ kurma peşinde.
Rusya’nın Dağıstan eyaletinde, Mahaçkale havaalanında Yahudilere yönelik saldırılar, Rus Lider Putin’e “Ukrayna bağlantısı” için müthiş fırsat sunmuş gibi. Putin, Mahaçkale’de yaşananları “dış güçlere”, en çok da “Nazi” olarak tasvir ettiği mevcut Ukrayna yönetimine bağlayıp, “Rusya’yı karıştırmak istiyorlar” açıklaması yaptı. Moskova’nın derdi belli ki, Gazze’de sivillerin yaşadığı dram üzerinden, Rusya’nın Ukrayna işgalini “aslında biz Nazilerle savaşıyoruz” mesajıyla temize çıkarmak. Bunu yaparken Putin’in kullandığı dil de çok dikkat çekici; Bizzat Gazze’yi bombalayan İsrail’i suçlamak yerine, “okyanus ötesindeki efendiye”, yani ABD’ye yüklenmeyi tercih ediyor.
Rusya’nın yaptığı bir başka Ukrayna-Gazze karşılaştırması ise, Putin’in Devlet Başkanlığı’nı Anayasal zorunluluktan “becayiş ettiği”, halen Rusya Güvenlik Konseyi’nde görev yapan Dimitry Medvedev’den geldi. Medvedev, İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da konuştuğu Gazze mitingindeki on binlerin fotoğrafı ile Avrupa’da yapılan Ukrayna destek gösterilerine katılan iki elin parmaklarını geçmeyecek göstericilerin fotoğrafını yan yana koyarak, “farkı hissedin” notuyla sosyal medya hesabından paylaştı.
BOŞ YATAKLAR, AYAKKABILAR, SARI YILDIZLAR…
İsrail’de “semboller savaşında” boş durmuyor elbette. İsrail’in propagandası, Hamas’ın 7 Ekim saldırılarında aldığı rehineler üzerinden yürüyor. Gün geçmiyor ki bir Avrupa kentinde, Hamas’ın rehin tuttuğu insan sayısı kadar “boş yatak”, ya da üzerlerinde rehinelerin isimlerinin yazılı olduğu ayakkabılar meydanlarda sergilenmesin.
İsrail ayrıca, Yahudilerin 2. Dünya Savaşı’nda uğradıkları soykırım imajını da bol bol kullanıp, Hamas’ın 7 Ekim saldırılarıyla Holokost arasında bağlantı kurmaktan kaçınmıyor. İsrail’in BM’deki Büyükelçisi, sırf bu bağlantıyı kurabilmek için, Gazze’nin görüşüldüğü BM toplantısına göğsünde, Nazi döneminde Avrupa’da Yahudilerin takmak zorunda bırakıldıkları sarı yıldız takarak katıldı.
AMERİKAN KONGRESİ’NDEKİ KANLI ELLER
Gazze’ye ilişkin bir başka sembol ise, Amerikan Kongresi’nde, üstelik oldukça vurucu şekilde ortaya çıktı. ABD Dışişleri Bakanı Blinken Kongre’de, Başkan Biden yönetiminin İsrail’e yapmayı planladığı askeri yardımı savunurken, arkasında “kan kırmızı eller” havaya kalktı.
HAMAS SONRASINA İLİŞKİN İLK HAZIRLIKLAR BAŞLADI
İsrail henüz yapacağını açıkladığı Gazze kara harekatına başlamadı. Ancak uluslararası alanda daha şimdiden, Hamas’tan “temizlenecek” Gazze’nin akıbetinin ne olacağına ilişkin fikir jimnastikleri başlamış durumda. Batı basınına yansıyan üç farklı senaryo var; İlki, Gazze’nin İsrail’le iyi ilişkilere sahip Arap ülkelerinden kurulacak bir komisyon üzerinden idare edilmesi. İkinci senaryo, Gazze’ye yine İsrail’in kabul edebileceği bölge ülkelerinden, ABD ve Avrupa’dan gözlemcilerin yerleştirilip, Hamas’ın ya da benzeri bir terör örgütünün bölge kontrolünü ele geçirmesinin önüne geçilmesi. Üçüncü senaryo ise, Gazze’nin bir süreliğine doğrudan BM yönetimine verilmesi. Nitekim Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken da Kongre’de yaptığı konuşmada, Gazze’de Hamas sonrası için “fikir jimnastiğinin” başladığının işaretini, “Gazze’yi ne Hamas’ın, ne de İsrail’in kontrol etmesine izin veremeyiz” mesajıyla verdi. Blinken, “hem ABD olarak biz, hem de farklı ülkeler, farklı olasılıkları yakından inceliyor” dedi.
“YA BÜYÜK SAVAŞ, YA BÜYÜK BARIŞ…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hamas terörist örgüt değildir” çıkışı, Gazze’ye olası çokuluslu güçler arasında Türkiye’nin de yer alma olasılığını büyük ölçüde azaltmış görünüyor. Ancak Dışişleri Bakanı Fidan’ın Gazze’deki çatışmaların “ya büyük bir savaş, ya da büyük bir barışla” sonuçlanabileceğine ilişkin sözleri, Ankara’nın da kendi hesaplarını yapmaya başladığını ortaya koydu.
Belli ki Ankara da Gazze kaosundan, Suriye’deki çıkmazı da “temize çıkarabilecek” bir “barış” kotarmanın yolunu aramaya başlamış…