Bir şehirden ne beklersiniz?
İlham? Huzur? Dinamizm? Yaratıcılık?
Kuşkusuz kişiye göre değişir. Fakat tüm marka şehirlerin ortak tek özelliği var: Dünyanın her yerinden yetenekleri mıknatıslaması.
Kanadalı akademisyen Richard Florida yaratıcı kentlerin büyüsünü 3T ile açıklıyor: Yetenek (Talent), Teknoloji (Technology) ve Hoşgörü (Tolerance).
Hafta sonu Berlin`deydim. Bana kalırsa güzel bir şehir değil ama çok özel bir şehir. Tüm yaratıcı endüstriler için bir çekim merkezi. Avrupa’nın startup üssü. Tam bir kültür paleti. Sanat, müzik, inovasyon hatta felsefenin kıta merkezi.
Şehrin enerjisi baş döndürücü. O yüzden fırsat buldukça şarj olmak için bu komşu şehre uğrar, kendimi karşılaşmalara bırakırım.
Hayata değer katanlar, değer buldukları yere göçerler. İnovatörleri pamuklara sarıp sarmalamak lazım. Yaratıcılıklarını katlayacak iklimler gerek. Giderlerse ışığımız söner. Kalırlarsa hayat güzelleşir.
162 parametre ile hazırlanan Global İnovasyon Şehirleri Endeksinde zirvede Tokyo, Londra ve New York var. Berlin 11’inci, İstanbul maalesef 53’üncü. Çölün ortasındaki Dubai bile 14’üncü. Demem o ki Dubai’ye gidenlere pek kızmamak lazım.
25 sezonunu açtık. Bu seyahatte yol arkadaşım, Alain Badiou`nun “Gerçek Mutluluğun Metafiziği” kitabı oldu. Bu yıl Rotamda Roma, Floransa, Lizbon ve Porto var. 26 hedefim ise Uzakdoğu. Bakalım yol bizi nereye çıkaracak…