✓ Merkez Bankası bugün ne yapar, bilmek kolay değil; ama ne yapması, daha doğrusu yapmaması gerektiği ortada."19 Mart'ın etkisi tümüyle geçti, zaten pek de olmamıştı" tezini doğrulatmak istercesine yüklü bir faiz indirimi kararı alınırsa bir de bakmışsınız ağustosta bir ara toplantı daha kaçınılmaz olmuş!
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun bugün saat 14.00’te açıklayacağı faiz ne olur, bilemem. Faiz aşağı çekilir mi, çekilirse ne kadar çekilir; haftalık repo ihale faizi ile gecelik borç verme faizi arasındaki 3 puanlık makas korunur mu, onu da bilemem.
Ama Merkez Bankası’nın ne yapmasının ya da yapmamasının iyi olacağı konusunda tabii ki bir fikrim var.
Politika faizindeki 3,5 puanlık bir indirimi yüksek bulurum. 3,5 puanın ötesini hiç söylemiyorum bile... Faizin 3,5 puan aşağı çekilerek yüzde 42,5’e indirilmesi, bir anlamda “Bakın 19 Mart operasyonlarının etkisi kalmadı, bu tarihin öncesine döndük” gibi bir mesaj verilmesi anlamına gelirse de Türkiye’nin 19 Mart öncesinden hâlâ çok uzak olduğu gerçeği ortada.
Dolayısıyla faizin bugün en fazla 2 ya da 2,5 puan indirilmesini beklerim.
Merkez Bankası faizi ister değiştirmesin; ister 2 ya da 2,5 puan veya bazı tahminlerde dile getirildiği gibi 3,5 puan aşağı çeksin... Politika faizi hangi düzeyde belirlenirse belirlensin, bu faizle gecelik borç verme faizi arasındaki 3 puanlık makasın korunması gerektiği kanısındayım. Bu fark korunmalı ki bu kaygan zeminde gerektiği zaman faizi yükseltmeden pratikte faiz yükseltilebilsin.
Avantaj, dezavantaja dönüştü
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, son olarak 2019 yılında sekiz kez toplandı. Daha sonraki yıllarda toplantılar yine her ay yapıldı.
Merkez Bankası bu yıl yeniden yılda sekiz toplantı yapmaya karar verdi. Bu değişiklik başlangıçta çok olumlu bulundu, ben de birkaç kez bu yönde görüş belirttim. Öyle ya, artık her ay Merkez Bankası faiz indirecek mi, ne kadar indirecek, ne kadar indirmeli gibi tartışmalar yapılmayacaktı. Çünkü toplantı sayısı on ikiden sekize indirilmişti, faiz konusu dört ay daha az konuşulacaktı.
Öyle olacağı umuldu. Ama daha mart ayında Merkez Bankası bir ara toplantı yapmak ve faizi artırmak durumunda kaldı. 20 Mart’taki toplantıyı kastediyorum. Üstelik o toplantıda uygulamada da değişiklik yapıldı; haftalık repo ihalelerine ara verildi ve piyasa yüzde 46’ya yükseltilen gecelik faiz üzerinden fonlanmaya başlandı.
14 Nisan’daki toplantıda ise haftalık repo ihale faiz oranı yüzde 46’ya çıkarıldı ve bu kanal yeniden açıldı, gecelik borç verme faizi de yüzde 49’a yükseltildi. Fonlama da uzun süre ağırlıklı olarak gecelik faize yakın bir düzeyden yapıldı.
Biraz önce de belirttim; PPK toplantı sayısının sekize indirilmesi başta çok olumlu bulunmuştu. Ama şimdi şimdi anlaşılıyor ki bu pek de doğru bir karar olmamış.
PPK olağanüstü gelişmeler yaşandığında tabii ki ara toplantı yapar, bu gayet normal; 20 Mart’ta olduğu gibi.
Ama Türkiye’nin bugünkü koşullarında yaklaşık bir buçuk aylık aralarla faiz kararı vermek de pek doğru görünmemeye başladı. Çünkü siyasette çok çalkantılı ve yarın en olacağı kestirilemeyen, belki daha önemlisi ne kadar devam edeceği bilinemeyen bir süreçten geçiliyor.
24 Temmuz’dan 11 Eylül’e...
PPK bugün bir faiz belirleyecek. Bir sonraki toplantı için bir buçuk ayı aşkın bir süre geçecek. PPK’nın bir sonraki toplantısı 11 Eylül’de.
Merkez Bankası bugünkü toplantıya girerken başta enflasyon olmak üzere temmuz ayına ilişkin bir dizi veriye mutlaka sahiptir ve faiz kararında bu veriler de etkili olacaktır. Ama yine de ay tamamlanıp veriler tümüyle ortaya çıktığında değerlendirme yapmak daha farklı olabilirdi.
Ne var ki, ay bitiminde daha derli toplu hale gelecek verilere göre, gerekse bile, bir rota değişikliği yapmayı sağlayacak bir ağustos toplantısı yok.
Siyaset çok dingin seyrediyor olsa, ekonomik verilerde aydan aya belirgin sapmalar gözlenmese öyle faiz için her ay toplanmak tabii ki gerekmez. 2025’e girerken koşullar sanki öyleydi. Enflasyon gerileyecek, faiz düşmeye devam edecekti ama bu faizi her ay değiştirmek de gerekmeyecekti, bu tartışmaları biraz olsun azaltmak iyiydi. Oysa gelinen durum?
Ayrıca faiz kararında tek belirleyici elbette enflasyon değil. Döviz, faize hâlâ çok duyarlı ve faiz düşmediği halde siyasette ortaya çıkan bir gerginlik dövize yönelme eğilimini bir anda artırıyor. İşte 19 Mart; hafızalarda dün gibi taze. Böyle bir gerginlik olasılığının tümüyle geride kaldığının söylenemeyeceği ortada; bunun üstüne bir de çok yüklü bir faiz indirimi gelirse?
Dolayısıyla Merkez Bankası bugün ne yapar bilmek kolay değil; ama ne yapması, daha doğrusu yapmaması gerektiği ortada.
Öncelikle bugünkü faizin 11 Eylül’e kadar, bir buçuk aydan fazla uygulanacağı unutulmamalı. Bu gerçek göz ardı edilir ve “19 Mart’ın etkisi tümüyle geçti, zaten pek de olmamıştı” tezini doğrulatmak istercesine bir karar alınırsa, yani tahminlerin ötesinde bir faiz indirimine gidilirse bir de bakmışsınız ağustosta bir ara toplantı daha kaçınılmaz olmuş!