Her ne kadar resmi tanımlamalarda yer almıyorsa da işsizlikle ilgili bir görünen oran var, bir de sanki biraz üstü örtülmeye çalışılan gerçek oran.
Görünen oran eylül ayında yüzde 8,6 oldu. Ağustos ayındaki yüzde 8,5’lik orana göre 0,1 puan gibi önemsiz bir artış var.
Diğer yanda gerçek işsizlik oranında ise gerileme söz konusu. Gerçek işsizliğe işaret eden ve ağustosta yüzde 29,1 olan atıl işgücü oranı eylülde yüzde 28’e indi. Şimdi atıl işgücü oranında ağustosa göre bir gerileme yaşanması tabii ki olumlu ama inilen düzey yine de çok yüksek.
Gerçek işsizlik oranından söz ediyorum. Çalışabilir her 100 kişiden 28’i işsiz sayılır.
Sayılır diyorum, çünkü atıl işgücü oranını oluşturan herkes klasik anlamda işsiz değil.
İşsizlik oranı ve diğerleri…
İşsizlik oranının eylülde yüzde 8,6 olarak açıklandığını belirttim. Bu orana zamana bağlı eksik istihdam ekleniyor ve yüzde 17,9’luk orana ulaşılıyor.
İşsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik toplamı da yüzde 19,9’luk bir ora veriyor.
Bu oranlardan geriye doğru giderek zamana bağlı eksik istihdam ve potansiyel işgücünün tek tek oranlarını bulmak yanıltıcı oluyor; bu farklı bir hesaplama gerektiriyor, zaten onu da TÜİK yapıyor.
Sonuçta üç oranın toplamı bize atıl işgücü oranını veriyor, o da eylül itibarıyla yüzde 28 düzeyinde.
Tanımlarda ne deniliyor?
Gelin TÜİK işsizlikle ilgili tanımlarda ne diyor, onlara bir bakalım:
İşsizler; referans haftasında istihdamda olmayan, son dört hafta içerisinde aktif olarak iş arayan, iş bulduğu takdirde 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişilerden oluşmaktadır. Ayrıca iş bulmuş ve işe başlamak üzere beklediği için iş aramayan ve üç ay içinde işe başlayacak olan kişiler de işsizlere dahildir. İşsizlik oranı, işsiz nüfusun işgücü içindeki oranıdır.
Zamana bağlı eksik istihdam; referans haftasında istihdamda olan ancak esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre çalışıp daha fazla süre çalışmak isteyen ve koşullar gerçekleştiği takdirde daha fazla çalışmaya müsait olan kişilerdir.
Potansiyel işgücü; referans haftasında ne istihdamda ne de işsiz olan çalışma çağındaki kişilerden; iş arayan fakat kısa süre içerisinde işbaşı yapabilecek durumda olmayanlarla iş aramadığı halde çalışma isteği olan ve kısa süre içerisinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişilerden oluşmaktadır.
Fark çok açık
Atıl işgücü tabii ki işsizlik oranının üstünde olur, aksi zaten düşünülemez. Ama aradaki makasın bu düzeylere ulaşması dikkat çekici. Bunun birkaç nedeni var.
Bir kere halen çalışmakta ama işinden hoşnut olmayanların sayısının çokluğu en büyük etken. Eylül itibarıyla işsizlik oranı ile zamana bağlı eksik istihdamın, yani öz itibarıyla mevcut işinden memnun olmayanların oranı yüzde 17,9 düzeyinde. (Bir kez daha belirteyim; 17,9 ile 8,6 arasındaki fark zamana bağlı eksik istihdam oranını vermiyor, bunun hesaplaması başka türlü yapılıyor.)
Potansiyel işgücünü oluşturan geniş bir kesim de hemen işe başlayabilecek durumda ama iş aramıyor. Bu durumdakilere “Madem işsizler, niye iş aramıyorlar” eleştirisi yöneltecekler çıkabilir. İyi de Türkiye’de iş aramanın da artık bir maliyeti var. Hele hele iş bulma umudu yitirilince iş aramaya da ara veriliyor.
Çok istisnai olarak bazı işletmelerin iş görüşmesine gelenlere yol ücreti olarak sembolik de olsa bir ödeme yaptığı da biliniyor.

4,7 puandan 19,4 puana…
Tam yedi yıl öncesi; 2018 yılının eylül ayı… İşsizlik oranı bu eylüle göre yüksek, yüzde 11,4; atıl işgücü oranı ise çok daha aşağıda yüzde 16,1 ve iki oran arasındaki fark yalnızca 4,7 puan.
Bu eylül… İşsizlik oranı yüzde 8,6’ya gerilemiş ama çalışmakla birlikte işinden hoşnut olmayan ve fırsat bulsa yeni işe koşacak olanlar, iş aramaktan vazgeçenler ya da iş bulsa bile hemen işbaşı yapamayacak olanlar çok artmış ve atıl işgücü oranı yüzde 28’e çıkmış; aradaki fark tam 19,4 puan…
