Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun bugün saat 14.00’te açıklayacağı faiz kararı öncesinde piyasadaki duruma bir göz atalım…
Bir kesim, Merkez Bankası sanki gerçekten bağımsız çalışabiliyormuş ve faiz kararlarını kendi başına, kimseye sorma gereği duymadan alabiliyormuş gibi bir tutum içinde. “Laf dinlemiyor adam”la başlayan süreçten sonra Merkez Bankası’nın çok kısa süreli Naci Ağbal dönemi dışında hep “Laf dinleyenler” le yönetildiği unutuluyor. Bu yazdığımdan Ağbal’ın başına buyruk davrandığı sonucu çıkmaz elbette; yalnızca Ağbal’ın doğru bildiğini yapabildiğini vurgulamak istiyorum.
Siz sanıyor musunuz ki Haziran 2023’te faiz yükseltilmeye başlandığında ve yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye gelindiğinde bu artış siyasi kadroların izni ve onayı olmadan yapıldı. Ayrıca kim bilir o dönem Merkez Bankası faiz artırımında tümüyle bağımsız hareket edebilseydi belki bu artışı zamana yayarak yapmaz ve yüzde 50’ye birkaç adımda ulaşabilirdi.
Bir parantez açıp şunu da vurgulamak gerek; faizin Mart 2024’te yüzde 50’ye çıkarılması tabii ki şart değildi. Faiz pekala yüzde 45’te kalabilirdi, nitekim o yılın şubat ayında bir artış yapılmamıştı. Ama Mart 2024 seçimi öncesinde sosyal medyada seçimden sonra dövizin tırmanacağı imasında bulunan ve bu yüzden vatandaşı döviz almaya iten paylaşımlar yapıldı. Bu paylaşımların etkisiyle dövize yönelme hızlanınca Merkez Bankası o yıl ocakta yüzde 45’e çıkarıp bir anlamda sona erdirdiği faiz artırımına yeniden gitmek ve mart ayında oranı yüzde 50’ye çıkarmak zorunda kaldı. Yani 45’ten 50’ye çıkılmasının enflasyonla mücadele anlamında hiç gerekliliği yoktu, bu artış tümüyle dövize yönelmeyi önlemek için yapıldı. Türkiye, geçen yıl mart ayında faizin artırılmasına yol açan o paylaşımları yapanlar yüzünden dokuz ay boyunca yüksek faiz uygulamak durumunda kaldı. Bu, birilerinin Türkiye’ye yaptığı önemli bir kötülüktür.
Faiz Mart 2024’te yüzde 50’ye çıkarıldı ve aralık ayına kadar dokuz ay boyunca bu düzeyde uygulandı.
Artış zamana yayılmasaydı…
Faiz konusunda en büyük hata yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye çok kademeli artışlarla gelinerek yapıldı. Hasta ateşten kıvranıyor ve doktor antibiyotik yazıyor ama konu komşu devreye girip “Doktoru dinlemeyin, ağrı kesici ve ateş düşürücü verin, yeter” diyor. Hasta yakınları sağdan soldan gelen bu önerileri dinlendiği için de çok uzun süren ateş başka hastalıklara yol açıyor; bu sefer de çok uzun süreli antibiyotik tedavisi kaçınılmaz oluyor.
Yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye birkaç adımda değil de gıdım gıdım gelinmesi de budur!
Yüzde 50’lik faize çok uzun zamanda çıkılmış olması böylesine yüksek olan faizin etkisini azalttı. Ekonomi bu faize adeta alıştı. Piyasayı şoke edecek yüksek oranlı birkaç artış yapılsa etki çok daha farklı olurdu.
Yüzde 50’ye yavaş yavaş gelinmesi, ılık suda yavaş yavaş ısıtılan kurbağanın durumu gibi etki yaptı. Oysa piyasada kaynar suya atılmış kurbağanın durumu gibi etki yapacak bir faiz artışı yapılsaydı çok farklı bir sonuç elde edilebilirdi. Ama o fırsat kaçtı.
Bugün ne olur?
Bilmiyorum! Bilmiyorum çünkü Merkez Bankası’nın ekonomik gelişmelere göre bağımsız bir şekilde karar verebildiği kanısında değilim.
Merkez Bankası gerçekçi bir yaklaşımla karar verebiliyor olsaydı “Faiz indirilmez” diyebilirdim.
Hem hangi ekonomik veriler bugün bir faiz indirimine elveriyor ki?
İstenildiği kadar eylül ayından sonra hâlâ “Dezenflasyon süreci devam ediyor” denilsin, gerçeğin öyle olmadığı ortada. “Bu süreç eylülde kesintiye uğradı, ekimden itibaren yeniden devam ettiğini göreceğiz” demek bile mümkün değil. Yıllık enflasyonun ekimde daha da artmayacağı söylenebilir mi?
Ama reel sektörden ve reel sektör eliyle bazı yayın organlarından Merkez Bankası’na öyle bir baskı yapılmak isteniyor ki bu baskı karşısında durmak ancak siyasetten gelecek destekle -gelirse eğer- mümkün olabilir.
Dolayısıyla Merkez Bankası’nın bugünkü faiz kararı siyasi kadroların ne istediğini ortaya koyacaktır.
Ben Merkez Bankası’nın şu koşullarda bir faiz indirimine hiç sıcak bakmayacağı kanısındayım. Bu yüzden de bir indirim olursa, hele hele yüklü sayılabilecek bir indirim olursa bu tümüyle siyasetin kararı olarak okunmalıdır.
Siyasetçiyi eleştirsenize!
Bazı reel sektör kuruluşlarına ve medya organlarına da bir çift laf etmek gerek.
Siz Merkez Bankası’nın tümüyle bağımsız hareket edebildiğini ve faiz kararını siyasi kadroların isteklerine ters düşme pahasına alabildiğini mi sanıyorsunuz!
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası yönetimini eleştirdiğiniz kadar, faiz kararında asıl belirleyici olan, son sözü söyleyen siyasetçiyi de eleştirsenize!