
Kök salmanın zorlaştığı bir zaman
Büyükşehirlerde yaşamak artık sadece zor değil, aynı zamanda geçici. Kiralardaki korkunç artış, ev bulmanın neredeyse şansa kalması, işlerin ve şehirlerin sürekli değişmesi… Bütün bunlar, özellikle Z Kuşağı için “yerleşmek” fikrini imkânsız kılıyor.
Bir ev tutmak, taşınmak, hatta anne evine geri dönmek, hepsi bir geçiş hâlinin parçası. Bu akışkanlık içinde, bir kavram öne çıkıyor: Storage place.
Eşyalar orada; hayat, başka bir yerde devam ediyor.
Depolama alanlarının yükselişi: Yeni bir şehir gerçeği
Son birkaç yılda Türkiye’de, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde kişisel depolama (self-storage) tesislerinin sayısı hızla artıyor.
Yükselen konut fiyatları, daralan yaşam alanları ve sık taşınmalar, bu alanlara olan ihtiyacı büyüttü.
Eskiden yalnızca taşınma dönemlerinde kullanılan depolar, artık şehir hayatının kalıcı bir uzantısı haline geldi.
Edepola, Ekoda, DipOda, Smart Depo ve Akıllı Depo gibi şirketler bu talebi karşılamak için yeni tesisler açıyor; bireylerin yanı sıra küçük işletmeler ve e-ticaret girişimleri de bu alanlara yöneliyor.
Depolama alanlarının çoğalması bir yandan mekânsal sıkışmayı yansıtırken, diğer yandan genç kuşakların geçici ama güvenli bir alan yaratma çabasının somut ifadesi olarak öne çıkıyor.
Arafta yaşamak: Eşyalar güvende, hayat hareketli
Bir depo alanı kiralamak, ilk bakışta pratik bir çözüm gibi: Eşyalarınız güvende, siz istediğiniz yere gidebilirsiniz. Ama zamanla bu geçici çözüm, bir yaşam biçimine dönüşüyor. Eşyalar depoda kaldıkça, kök salma arzusu biraz daha erteleniyor.
Bu durum, bir tür “araf hâli” yaratıyor: Ne tamamen yerleşik, ne tamamen özgür. Bir yandan taşınabilirliğin getirdiği özgürlük hissi, diğer yandan “kalıcı bir yerim yok” duygusu. Depolama alanı, bu iki uç arasında kurulmuş modern bir denge noktası gibi. Bir neslin belirsizlikle kurduğu barışın fiziksel temsili.
Geçicilikten yaşam biçimine
Depolama alanları aslında başlangıçta kısa süreli bir çözüm olarak görülüyor. Kiralar yükselmiş, evler küçülmüş, taşınmak kaçınılmaz hale gelmiş. Eşyalar depoya yollanıyor; faturalar artsa da bu, “kesin bir çözüm” değil.
Ama zamanla, geçici bir tedbirin kalıcı bir alışkanlığa, hatta bir yaşam biçimine dönüştüğü görülüyor. Depolama alanları sadece eşyaları değil, bir kuşağın belirsizliğini de saklıyor
Depolamanın tuzak tarafı
Depolama alanları herkes için bir kurtuluş değil. Kimi insanlar için bu alanlar, organize olamamanın, ertelemenin ve yüzleşememenin sessiz birer tuzağına dönüşüyor.
Eşyalar depoda kalıyor çünkü hayatın temposu, onları yeniden düzenlemeye izin vermiyor. Bazen de bu depolar, kaçınılmaz olanla (taşınmak, karar vermek, vedalaşmak) yüzleşmemek için bir bahane haline geliyor.
Bu yüzden depolama alanları sadece eşya değil, ertelenmiş kararlar da biriktiriyor.
Ekonomik krizin görünmeyen mimarisi
Türkiye’de depolama alanlarının metrekarelerinin hızla artması tesadüf değil; doğrudan ekonomik krizle bağlantılı.
Konut fiyatları ve kiralar yükseldikçe, insanlar daha küçük evlerde yaşamaya mecbur kalıyor; fazla eşyalar ise bu alanlara taşınıyor.
Bazıları için bu, geçici bir çözüm; bazıları içinse kalıcı bir zorunluluk.
Büyüyen depolama sektörü, aslında barınma krizinin sessiz uzantısı, şehirlerin görünmeyen yüzünde, artan belirsizliğin mimarisi gibi.
Kiralık smokin ve uzayan depo süreleri
Kendi kişisel tarihimde de depolama alanlarını kullandığım dönem, hem evliliğimin hem de ekonomik düzenimin çözüldüğü zamana denk gelmişti.
Eşyalarımı depoya koymak, o sırada bir “geçici çözüm” gibi görünüyordu.
Ama yıllar sonra fark ettim ki, o depoda sakladığım şeyler sadece mobilyalar değil, bir dönemi geride bırakmaya cesaret edemeyişimdi.
Depolama alanları bana şu hikayeyi hatırlattı:
Bir İngiliz’in amcası ölür. Yeğeni ona güzel bir cenaze töreni düzenler.
Aradan beş yıl geçer, bir arkadaşı o töreni hatırlayıp sorar:
“Amcana yaptığın o tören kaça mal olmuştu?”
Adam biraz düşünür, sonra yukarı bakarak der:
“Şu ana kadar kırk bin pounda mal oldu.”
Arkadaşı şaşırır: “Nasıl yani, neden bu kadar?”
Adam gülümseyerek cevap verir: “Amcamı kiralık smokinle gömmüştük. Hâlâ ödüyoruz.”
Depolama alanları da biraz böyledir.
Başta birkaç ay sürecek sanırsınız, ama o “geçici” kira, yıllara yayılır.
Faturalar ödenir, ama orada saklanan yalnızca eşyalar değildir; tamamlanmamış hayatlar, ertelenmiş kararlar da orada kalır.
Depolar, bu yüzden sadece şehirlerin değil, bireylerin de araf noktalarıdır:
Ne tamamen geçmişte, ne de bütünüyle şimdiye ait.