Bir fıkra
Genç kız annesine açıklamak zorunda kalmış, “Hamileyim” demiş. Anne küplere binmiş, bağırmış, çağırmış. “Bunu yapan domuzu bilmek istiyorum” demiş. Kız hemen telefon etmiş ve yarım saat içinde bir Ferrari evin önünde durmuş. İçinden kır saçlı, yakışıklı, son derece iyi giyimli biri çıkmış ve evin kapısını çalmış. Anne, baba ve kız, gelen adam bir masa çevresinde oturmuşlar. Gelen yakışıklı adam söze başlamış ve şöyle konuşmuş: “ Kızınız bana durumu anlattı. Evet, kızınızı seviyorum ve doğacak çocuğun babasıyım. Ancak evliyim, kızınızla evlenemem. Ama tüm sorumluluğu üstleniyorum, onları mağdur etmeyeceğim. Eğer çocuk kız ise, annesine bir kışlık, bir yazlık ev alacağım ve 1 milyon dolarlık bir banka hesabı açacağım. Eğer çocuk erkek olursa anneye yine bir kışlık, bir yazlık ev alacağım ve 1 milyon dolarlık banka hesabı açmaya ek olarak fabrikalarımdan birisini devredeceğim.” Sonra duraklayıp devam etmiş: “Ancak biliyorsunuz, her şey kısmet meselesi. Sağlık bu. Bir düşük olayı olursa…” Daha cümlesini tamamlamadan o ana kadar sessiz baba elini kızının sevgilisinin omuzuna koymuş “Dert edindiğin şeye bak. Bir daha denersiniz evladım” demiş.
Bir suikast
Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistanlı muhalif bir gazeteci ve yazardı; 1958 doğumlu idi. Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda 2 Ekim 2018 tarihinde öldürüldü.
Cemal Kaşıkçı, ilk ve orta öğrenimini Suudi Arabistan’da almış. ABD’de Indiana State Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansını tamamladıktan sonra 1982 yılında ülkesine dönmüş. Ülkesinde değişik gazetelerde muhabirlik, genel yayın yönetmenliği ve köşe yazarlığı yapmış. El-Vatan gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptığı sırada Suudi Arabistan’daki dini kuruluşlar hakkında eleştirisel yazılardan dolayı görevden alınınca 2003 yılında ülkesini terk etmiş. Londra’da Büyükelçi Prens Turki el Faysal’ın danışmanlığını yapmış. Tekrar 2007 yılında ülkesine dönerek el-Vatan gazetesindeki Yazı İşleri Müdürlüğü görevine geçmiş. Yazdığı bir yazıdan dolayı 2010 yılında yine bu görevden istifa etmek zorunda kalmış. Ama gazeteciliğine değişik yayın organlarında devam etmiş. Sonunda Eylül 2017 tarihinde ülkesinden kaçarak A.B.D.ye yerleşmiş. Orada da The Washington Post gazetesinde köşe yazarlığını sürdürmüş. Yazılarında Suudi Arabistan yönetimi ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı eleştirmiş.
Cemal Kaşıkçı, bir Türk kadın ile nişanlı idi. Evlenme işleminde gerekli belgeleri almak için 2 Ekim 2018 tarihinde, sabah saatlerinde İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girdi. Nişanlısı, başkonsolosluk dışında onu bekliyordu. Ama Kaşıkçı bir türlü binadan çıkamadı. Bunun üzerine nişanlısı, resmi makamlara başvurdu. Suudiler, Kaşıkçı’nın başkonsolosluktan çıktığını söylediler. O zaman çıkışı gösteren kamera kayıtları istendi. Bu kez “Kameralar bozuk” dediler. Suudiler’den sürekli çelişkili bilgiler geldi. ABD, Alman, Fransız ve İngiliz resmi makamlarının ısrarlı baskıları sonucu Suudiler, Kaşıkçı’nın öldürüldüğünü kabul ettiler. Bu iş için Suudi Arabistan’dan içinde bir adli tıp doktorunun ve güvenlik elemanlarının bulunduğu 15 kişilik bir ölüm timi İstanbul’a gelmişti. Bu kez konu, “öldürme emri”nin kimden geldiğine odaklandı. Şüphe bulutları Veliaht Prens Muhammed bin Selman üstünde toplandı. Çünkü o anda Suudi Arabistan yönetiminde böyle bir emri verebilecek ve uygulatabilecek güçteki tek kişi o idi. Ayrıca Türk yetkililerince kayıt edildiği söylenen bir telefon konuşması da bu şüpheleri güçlendirdi. Ölüm timindeki güvenlik elemanlarından birisi, Veliaht Prens Selman’ın Suudi Arabistan’daki en yakın danışmanlarından birisini aramış ve “Patronuna söyle, işlem tamam” demişti. Ölüm emrini Prens Selman vermemiş olsa bile, en azından Prens Selman’ın olaydan haberdar olduğu ortaya çıktı.
Bu olay ABD’de değişik tepkilere yol açtı. Haber alma Teşkilatı CIA, Veliaht Prens Selman’ın olaydaki rolünden emindi. Başkan Biden döneminde yayınlanan raporda Prens’in haberi olmadan bu işin yapılamayacağı belirtiliyordu. Kaşıkçı olayına karışmış 17 Suudi’ye vize yasağı getirildi. Biden yönetimi baştan olaya çok heyecanlı girdiyse de Veliaht Prens Selman korundu. Kongre ise ilgili haberalma raporunun açıklanmasından sonra, Prens Selman’ı cinayetteki rolünden dolayı kınayan bir karar geçirdi. Her iki partinin kıdemli senatörleri de Selman’ı kınadılar.
Bir söz
Sporda centilmenliği anlatmak için söylenen bir söz vardır: “Kazanmak her şey değildir” (Winning is not only thing). Bu söz, spor karşılaşmalarında tüm insanlığı, etik değerleri bir kenara koyup sıf kazanmaya odaklanmayı ayıplayan bir sözdür. Bu söz, böyle yapanlara “Ne yapıyorsunuz, sporun asıl amacını unutmayın” diye bir hatırlatmadır.
Kazanmak için gerekli çabayı göstermeyen kolaycılar bu sözü işlerine geldiği gibi kullandılar.; bir züğürt tesellisi olarak “Kazanmak, her şey değildir” dediler. İşte bunlara karşı da “University of California at Los Angeles”in futbol takımı “UCLA Bruins” koçu Red Sanders bu sözü şu şekilde güncelledi: “Kazanmak her şey değil, yegâne şeydir”(Winning isn’t everything; it's the only thing)
Başlangıç olarak spor karşılaşmalarının kazanımları için kullanılan bu söz, genel anlamda her kazanım için, özellikle de ekonomik kazanımlar için de kullanıldı. Bu söz “Eski Dünya”nın etik değerleri ışığında “Para, her şey değildir” diye söylenirdi. Şimdinin dünyasında, “Yeni Dünya”da para, her şeyin ötesine geçti. “Para, her şey değildir; yegâne şeydir” biçiminde vücut buldu. Bunun uygulamalı bir örneğini Suudi Arabistan ve A.B.D. ilişkilerinde gördük.
Bir ziyaret
Geçen hafta Veliaht Prens Selman, büyük bir heyetle ABD’ye resmi bir ziyarette bulundu. Başkan Trump, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı krallar gibi ağırladı. The Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda hunharca katledilmesinde emir veren kişi olduğu CIA raporunda açıklanmış Muhammed Bin Selman’ı. Beyaz Saray’da Veliaht Prens Muhammed bin Selman onuruna düzenlenen resmi törende, kırmızı halı sererek karşıladı. Beyaz Saray’a girişinde atlı tören birliği resmi geçiş yaptı.Yukardan F-35’ler uçtu. Ziyaretin her aşamasında Başkan Trump, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı onurlandırdı. Bütün bu çabalar boşuna değildi. Trump’ın Mayıs ayında Körfez Ülkelerine yaptığı gezide karara bağlanmış olan Suudilerin USA’de yapacağı 600 milyar dolarlık yatırım kararı , 1 trilyon dolara erişti.
Ziyaret sırasında Oval Ofis’teki basın toplantısında bir gazeteci, Kaşıkçı suikastindeki Prens’in rolünü gündeme getirdi. Trump’ın tepkisi, Prens’ten fazla oldu. Tıpkı fıkradaki hamile kızın babası gibi bir tavır sergiledi. Cemal Kaşıkçı’yı ima ederek “O sözünü ettiğiniz centilmeni sevmeyen bir sürü kişi vardı. Sevseniz de sevmeseniz de bir şeyler oluyor. Ama bu olan şeylerin hiç birinden Prens’in haberi yoktu.”
Sonuç
Yeni dünyada ekonomik çıkarlar, her şeyin önüne geçiyor; ilkeler, etik değerler göz ardı ediliyor. Para, suçların, günahların bile üstünü örtüyor. Hamile kızın babası ya da ABD Başkanı, bir şey fark etmiyor. Ne yazık ki, her geçen gün yeni dünyada buna daha çok tanık olacağız.