2002’den bu yana 23 yılda Türkiye’nin kamu borcu 10 trilyon 491 milyar 522 milyon lira artarak 10 trilyon 750 milyar 453 milyon liraya ulaştı. Bu kadar borçlanmaya ve özelleştirmeye rağmen ortada ciddi bir kamu yatırımı yok.
Bu haftaki yazı geçen haftanın devamı. Hükümetin karnesinin zayıflarla dolu olduğunu göstermiştik. Şimdi de basit bir sorunun yanıtını arayacağız.
102 yıllık Cumhuriyet’in 79. yılında bugünkü iktidar partisi hükümet koltuğuna oturdu. Türkiye’nin kamu borcu 79 yılın sonunda 258 milyar 921 milyon TL idi. Bu dönemde yıkık bir ülkeden imar edilmiş bir ülke yaratıldı. 100’e yakın üniversite, binlerce okul ve cami, barajlar, otoyollar, köprüler, metrolar, Tüpraş, Petkim, İsdemir, Ereğli Demir, Karabük Demir gibi fabrikalar kuruldu. Yine onlarca çimento, tekstil, şeker, bira fabrikası, binlerce metrekare kamu binası, hastaneler inşa edildi. Telekomünikasyon sistemi kuruldu, ülkeye internet geldi. Elektriksiz köy kalmadı. Bankalar kuruldu ve milyarlarca TL kredi vererek ülke sanayicisine, çiftçisine, ticaret yapan firmaya destek verildi. O dönemde yetişenlerden üçü Nobel ödülü aldı.
2002’den bu yana 23 yılda Türkiye’nin kamu borcu 10 trilyon 491 milyar 522 milyon lira artarak 10 trilyon 750 milyar 453 milyon liraya ulaştı. Bu arada 2002 öncesi yapılan ve halen bir kısmı Türkiye’nin 10 büyük sanayi işletmesi içinde yer alan fabrikalar özelleştirildi ve 68 milyar dolarlık bir özelleştirme geliri elde edildi.
Şimdi gelelim soruya: Bu kadar borçlanmaya ve özelleştirmeye rağmen ortada ciddi bir kamu yatırımı yok. Köprüler, hastaneler, otoyollar, havaalanları yap-işlet modeli ile inşa edildi. Bırakın gelir getirmeyi, doğmamış çocuklar borçlandırıldı (Belki de bundan dolayı artık doğurganlık hızımız 1,47’ye kadar geriledi).
Soru şu: Bu kadar büyük borçlanmadan ve özelleştirmeden elde edilen para nerede?