Ortadoğu’da savaş artık ülkeler arasında yaşanıyor; Vekil güçler devre dışı, İran ve İsrail doğrudan birbirlerini hedef almaya başladılar. 5 Kasım’da yapılacak ABD Başkanlık seçimleri öncesinde Washington’u “kızdırmamak için” olsa gerek, İsrail yönetimi geçen hafta yaptığı saldırıda çok sınırlı vurdu İran topraklarını. Hedeflerin ayrıntıları ortaya çıktıkça, bunun bir “ön saldırı” olma ihtimali güç kazanıyor. İsrail, İran’ın nükleer çalışmalarını yürüttüğü Parchin askeri üssünü koruyan füze savunma sistemlerini vurdu. Yine İran’ın füze üretim tesislerinin yer aldığı düşünülen Khojir askeri üssü de hedefler arasındaydı.
İRAN’DAKİ S-300’LER HEDEF ALINDI
Ancak İsrail’in vurduğu en stratejik hedefin, İran’ın Rusya’dan almış olduğu uzun menzilli hava savunma sistemleri olan S-300 füzelerinin durduğu alanlar olduğu uluslararası basına sızdı. İran’ın elindeki dört S-300 füze bataryasından biri İsrail’in Nisan ayında gerçekleştirdiği saldırıda vurulmuştu. İsrailli yetkililer geçen haftaki saldırıda da kalan üç S-300 füze bataryasının etkisiz hale getirildiğini öne sürüyorlar. Eğer durum buysa, İran’ın uzun menzilli füze savunmasından mahrum kaldığını söylemek mümkün. S-300’ler yaklaşık 80 millik bir alanı koruyabilecek kapasitedeler. İran’ın kendi ürettiği Hordad savunma füzelerinin menzili ise 50 mil kadar. Uluslararası basında yer alan haberlere göre, İsrail’in elindeki Boeing firması tarafından üretilen SDB adlı sofistike bombalar, uçaktan atıldıktan sonra hedefe kilitlenerek 70 mile kadar yol katedebiliyorlar. Eğer gerçekten S-300’ler imha edildiyse, olası bir sonraki saldırı için İsrail büyük avantaj sağlamış görünüyor. Uzun menzilli hava savunma silahlarından mahrum kalan İran’ın, sadece askeri tesisleri değil, -Lübnan’daki Hizbullah örneğinde olduğu gibi- üst düzey yöneticilerini bile koruması güç hale gelebilir. Ukrayna ile meşgul olan, elindeki sofistike silahları kendi savaşında kullanan Rusya’nın ise, İran’a bu aşamada yeni S-300 ya da S-400’ler göndermesini kimse pek beklemiyor.
RUSYA DA TIRMANMA İSTEMİYOR
İsrail’in İran’a son saldırısı öncesinde ABD basınına sızdırılan planlar, Washington yönetiminin -en azından 5 Kasım Başkanlık seçimleri öncesinde- Ortadoğu’daki çatışmalarda büyük bir tırmanma istemediğini göstermişti. İran’ın müttefiki Rusya’da da durum pek farklı değil; Rus Lider Putin geçen hafta yaptğı açıklamada Ortadoğu’da gerilimin tırmanmasını durdurmak için, İsrail dahil, tüm ülkelerle “çalışmak gerektiğini” söyledi. Putin’in bu sözleri, hem İsrail’e, hem de İran’a “çatışmayı tırmandırmayın” mesajı olarak yorumlandı. Nitekim İranlı yetkililerden saldırı sonrasında gelen açıklamalar da Tahran yönetiminin mesajı aldığını gösterir nitelikte; İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney İsrail saldırısının “ne abartılması ne de hafife alınması gerektiğini” söylerken, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan “İran düşmanları, bu cesur insanların, topraklarını korkusuzca savunduklarını ve her türlü aptallığa da tedbir ve zekayla karşılık vereceklerini bilsin” dedi. Tüm işaretler Ortadoğu’nun ABD Başkanlık seçimlerini beklediğini gösteriyor. Amerikalılar 5 Kasım’da verecekleri oylarla sadece kendi kaderlerini belirlemeyecekler; dünyadaki çatışmalarının seyrine de karar verecekler gibi duruyorlar…