Uluslararası düzende kim dost, kim düşman artık o da belli değil. Sadece devletler değil, irili ufaklı silahlı gruplar, terör örgütleri de kullanıyor hem yeni teknolojiyi, hem de kaygan ittifakları.
Orta Doğu'da eş zamanlı patlayan çağrı cihazları, Ukrayna'da kamyon kasalarına saklanmış küçük dronlarla Rusya'nın nükleer yeteneklerine, savaş uçaklarına verilen devasa zararlar; Yeni nesil savaş artık hayatımızda. İnsanların yerini dronların, orduların yerini istihbarat örgütlerinin, insan zekasının yerini yapay zekanın aldığı bir savaş bu.
"İran barış süreci" işler mi?
"Yeni nesil savaştan" en çok etkilenen ülkelerden biri İran. İran'ın Orta Doğu'da yıllarca ilmek ilmek işleyerek kurduğu etki alanı ortadan kaldırıldı. Yemen'de Husiler’e yönelik ABD-İngiltere-İsrail ortak bombardımanları, Lübnan'da Hizbullah'ı bitiren çağrı cihazı saldırıları, Suriye'de rejim değişikliği, bizzat Tahran'da patlayan bombalarla gerçekleşen kritik suikastler arka arkaya geldi. İsrail'in soykırıma varan operasyonlarıyla Gazze Şeridi'nde sadece Hamas değil, tüm Filistin nüfusu da yok edilmekle karşı karşıya.
Kolu kanadı kırılan İran ile ABD arasında şimdilerde başlayan nükleer görüşmeler, İsrail'in itirazlarına rağmen barışa evrilir mi? Büyük bir soru işareti.
ABD'deki Trump yönetiminin cesur bir hamleyle İran'a sınırlı uranyum zenginleştirme izni verilmesi önerisi getirdiği bilgisi sızdı. Ancak İsrail'de kaşlar çatılınca, Beyaz Saray Tahran'a böyle bir öneri getirilmediğini açıklamak zorunda kaldı. Orta Doğu'da gittikçe palazlanan İsrail'in Tahran'daki molla rejimine rahat vermeyeceği aşikar.
Düşmanlar da belli değil
Uluslararası düzende kim dost, kim düşman artık o da belli değil. Sadece devletler değil, irili ufaklı silahlı gruplar, terör örgütleri de kullanıyor hem yeni teknolojiyi, hem de kaygan ittifakları. Bir gün "terör örgütü" olarak adlandırılan, ertesi gün "devlet yöneticisi" konumuna gelebiliyor. Suriye bunun en iyi örneği.
Şimdilerde Türkiye'de de benzer bir süreç var; Yıllarca terör örgütü elebaşı olarak adlandırılan Öcalan üzerinden siyasi manevralar yapılıyor. Üstelik sadece Türkiye'de de değil, Suriye'de, İran'da, Irak'ta da etkileri olabilecek manevralar bunlar.
Suriye'deki etkisi göründü bile; Türkiye'nin yıllarca "PKK terör örgütünün Suriye kolu" olarak nitelediği PYD-YPG ile, ABD arabuluculuğunda doğrudan görüşmeye başladığı haberleri yapılıyor. Ankara ise sessiz, haberler yalanlanmıyor.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın "PYD-YPG'ye Amerikan desteği sürecek" açıklaması da, ABD'nin Suriye'den askerlerini tamamen çekmeye niyeti olmadığı mesajı da gidilen yolu işaret ediyor aslında; Suriye'de adı konmadan "özerk/federal" bir Kürt yapılanmasının önü açılıyor.
Adı "terörsüz Türkiye" olarak konulan sürecin, Suriye kadar İran ve Irak'a da etkisi kaçınılmaz; İran'da önümüzdeki dönemde PJAK'ın adını daha çok duymak kimseyi şaşırtmasın. Irak'ta ise Kuzey Irak Kürt yönetimi ile Bağdat arasında çıkan maaş kavgası, bu ülkede özerkliğin ötesine geçecek bir bölünmenin işareti olabilir.
Etrafındaki tüm ülkeler, ademi merkeziyetçilik/özerklik/federalizm adı altında bölünüp parçalanırken, Türkiye'nin bundan etkilenmemesi pek mümkün görünmüyor.
Ateşle oynamanın zamanı değil...