II. Dünya Savaşı sonrası yeni bir imaj çizmek, sporu birleştirici bir güç olarak sunmak isteyen Almanya, 1972 Olimpiyatlarını “Barış Oyunları” sloganıyla ağırlamak istiyordu. Ancak beklenmedik bir trajedi sonrası Münih, sadece madalya törenleriyle değil, insanlık ve spor tarihinin önemli ve çarpıcı olaylarına sahne olarak hafızalara kazındı.
5 Eylül sabahı Filistin Kara Eylül Örgütünün 11 İsrailli sporcu ve bir antrenörü rehin almasıyla başlayan olaylar, tüm rehineler, bir polis memuru ve beş teröristin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Spor dünyası olimpiyat tarihinin ilk büyük terör saldırısının şokunu yaşarken, bir gün boyunca tüm oyunlar durduruldu. Saldırının trajedisine rağmen, “terörün amacına ulaşmasına izin verilmemeli” gerekçesiyle oyunlar yeniden başlatılınca, sporcular hem yas tutmak hem de müsabakalara devam etmek zorunda kaldı.
Final, bugün hala tartışılıyor
Duygusal açıdan çok zorlayıcı bu trajedinin ardından, tarihe geçecek bir başka dramatik olay da erkekler basketbol finalinde yaşandı. Modern olimpiyat basketbolunun başladığı 1936 Berlin Olimpiyatları’ndan itibaren hiç yenilmeyen ABD Erkek Basketbol Takımı ve kuruluşunun 50. yıl dönümü anısına 50 altın madalya kazanmayı hedefleyen Sovyetler Birliği arasındaki bu finalin tartışmaları günümüzde hala belgesellere konu oluyor.
Profesyonel sporcuların olimpiyatlara katılımının yasak olduğu o dönemde, üst üste 7 altın madalya alan, 63 maçtır hiç kaybetmeyen genç NCAA öğrencileri ile üst düzey tecrübeli oyuncularını asker ve işçi olarak listeleyen Sovyetler Birliği takımının karşı karşıya gelişi, siyasi bir kamplaşmanın basketbol sahasına yansıması olarak görülmekteydi.
Finalin son saniyeleri bugün hala tartışılıyor… ABD son üç saniye kala kazandıkları faul atışlarını sayıya çevirerek 50-49 öne geçer. Sovyetler Birliği takımı hemen topu oyuna sokar, süre işlerken ortaklık birden karışır. İtiraz eden Sovyet tarafı, ‘top oyuna sokulmadan mola talebinde’ bulunduğunu iddia eder, Masa hakemleri yapılan itirazı haklı bulur ve oyunu tekrar başlatır.
Topu ikinci kez pota altından çıkaran Sovyetler Birliği skor bulamaz ve tüm ABD’li oyuncular sahaya girerek zaferi kutlamaya başlarlar fakat aslında henüz şampiyon olmamışlardır. Sovyet takımı koçu bir kez daha itiraz eder. Bu kez gerekçe 3 saniyelik sürede yapılan hatadır: Oyun üç saniye kala değil bir saniye kala başlatılmıştır. Ortalık tekrar karışır. FİBA genel sekreteri Renato Jones’un da devreye girmesiyle, itiraz haklı bulunur. Kararı kabul etmeyen Amerikalılar ilk önce sahadan çekilir, yapılan baskılar sonrasında tekrar geri dönüp son üç saniyeyi bir daha oynarlar.
Oyunu üçüncü kez başlatan Sovyet takımı uzun bir pas atarak karşı potanın altındaki Aleksandr Belov’u topla buluşturur. Skoru 51-50 yaptıktan sonra Belov’un ellerini havaya kaldırarak geri koşuşu uzun yıllar hafızalardan silinmeyecektir. Bu kez ABD tarafından itirazlar yükselir. Saha bir kere daha karışır. Son basketi geçerli sayan yetkililer Sovyetler Birliğinin ilk olimpiyat şampiyonluğunu da onaylamış olurlar.
ABD Olimpiyat Basketbol Komitesi başkanı, FIBA’nın beş üyeli temyiz jürisi tarafından dinlenen ayrıntılı bir protestoda bulunur. Tüm itirazları reddedilen ABD madalya seremonisine çıkmaz ve ikincilik kürsüsü boş kalır. Beş jüri üyesinden üçünün Sovyet müttefiki ülkelerden olması ve kararın 3’e 2 oyla alındığının iddia edilmesi bugün hala tartışılıyor. O günden bugüne, Olimpiyat komitesi 1972 ABD takım üyeleriyle periyodik olarak temasa geçti ve onlara duruşlarını değiştirme ve gümüş madalyaları kabul etme fırsatı sundu. Oyunculardan bazıları görüşünü değiştirip madalyayı almak istemiş olmasına rağmen tüm takım kabul etmediği için madalyalar hala İsviçre’nin Lozan kentinde bir kasada saklanıyor.
Belov’un trajik sonu
Finali oynayan sporcuların her birinin hayat hikayesi ayrı bir film senaryosu olabilir. En dramatik olan, Sovyetlere altın madalyayı getiren basketin sahibi, Belov’un trajik sonu gibi gözüküyor. Yurtdışındaki deplasmanların birinden dönerken gümrükten kaçak kot geçirmek suçuyla tutuklanan Belov’un tüm unvanları elinden alınarak milli takımdan men edilir. Belirli bir süre sonra affedilen Belov bu sefer de kansere yakalanır ve genç yaşında vefat eder.
İlerde bir gün Amerikalı oyuncular, ya da onların akrabaları, kasada duran madalyaları geri alırlar mı? O da pek kolay değil; ABD Takımının kaptanı Kenny Davis vasiyetinde, “çocuklarının da gümüş madalyayı alamayacağını” belirttiği için o madalyalar İsviçre’de ki kasada kalmaya devam edecek gibi gözüküyor.