Sahada gözlem yaparken, geçerli olduğunu düşündüğüm ölçülerim var: Birincisi, iş insanlarının kendilerini anlattıkları retorik koşullarını düşünerek saygı duyma. İkincisi, anlatılanları kendi deneyim ve birikiminin zihnimde netleştirdiği genellemelerle karşılaştırma…
Uzun zamandır vurguluyorum: Türkiye, yüksek oranda ithal girdiye bağımlı olsa da, önemli bir “tedarikçi ülke” konumundadır. Bu konumunu dünya genelindeki değişim ve dönüşümlere uygun hale getirirsek, uzun dönemli geleceğimizi güven altına alırız. Uyum konusunu ciddiye almaz, değişmeleri yönlendirici teknik ve sosyal becerilerimizi geliştirmezsek, yeni dünya düzeninde hak ettiğimiz yeri de alamayız.
Geçtiğimiz hafta, Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası’nın (KUTSO) düzenlediği “İkinci Tedarik Zinciri Buluşmaları” toplantındaydık. Bir Cumhuriyet şehri olan Kütahya’da 1926 yılından bu yana hizmet üreten KUTSO’nun Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Esin Güral Argat yürütüyor. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk kadın ticaret ve sanayi odası başkanı olan, TOBB Yüksek Koordinasyon Kurulu Üyesi ve Gürok Yönetim Kurulu Başkan Vekili Esin Güral Argat ve Kütahya ilçelerinden katılan oda başkanlarının değerlendirmeleriyle ilgi düşündüklerimizi paylaşalım:
1- Tedarik zinciri konusunun özel bir gündem haline getirilmesi, başlı başına önemli sayılmalı. Ülkemizin “tedarikçi ülke konumunu” koruması, sürdürmesi ve geliştirmesi için tedarik zincirinin yapısı ve işlevinin sürekli gündemde canlı tutulması gerekiyor.
2- “Tedarik zinciri” dendiği zaman “hammadde, yarı mamul ve kit’ler” halinde dışardan ithal edilenler kadar, ‘yan sanayi-tam sanayi bağlamı’nda yerli işletmelerin bünyelerinden doğanlar da verimlilik, kalite ve fiyat belirlemede hayati öneme sahiptir.
3- Etkin bir “lojistik ekosistemi” kurulmaz, dışarda ve içerde ekosistemin asalak unsurlarının gereksiz maliyet yaratan etkilerini tasfiye eden “etkin koordinasyon” yapılamazsa, firmalar ölçeğinde, sektörlerde ve ülke genelinde küresel değer yaratma zincirinde doğru konumlanma gerçekleşmez.
4- Tedarik zincirinin etkinlik, verimlilik ve dayanıklılığını artıran bir başka alanı, “ortak projelerle, uygun ölçekte alım” yaparak maliyet-fiyat dengelerini korumaya katkı yapmadır. “Ortak atın beli kırık olur” diyen bir kültürden geldiğimizi, ülkemiz kültürünün bugünkü aşamasında iş dünyasının zorluklarından birinin de “ortak iş yapma” olduğunu unutmamak gerekiyor. Kütahya’da yapılan toplantıda, ortak iş yaparak ölçek kazancı sağlama kadar, mesleki sivil toplum örgütleri arasında “etkin iletişimin” kaynakları verimli değerlendirmedeki etkileri de açıkça sorgulandı.
5- Kütahya’daki arayışın önemli bir yanı da “örgütsel derinlik” konusuydu. Teknik beceriler kadar sosyal becerileri de içeren örgütsel derinliğin üç yapı üzerinde kurulması dile getirildi:
Tutarlı yapılar oluşturulması ilk adımdı. İkinci adımı, teknik ve sosyal becerileri sürekli geliştirilen liyakat sahibi insanların bu yapıların içine hayat katmasına özen gösterilmesi. Üçüncü adım, dünya genelindeki eğilimlerin yarattığı ihtiyaçlara göre kendi kurumlarını kaliteli yönetme.
6- KUTSO toplantısında sorgulanan, ülkemiz açısından önemli olduğunu düşündüğüm husus, çağımıza yön veren teknolojilerin oluşturduğu platformlarda yer edinmek için tedarikçi bilincinin yükseltilmesi idi. Dijital etkinin, iş süreçlerinden işgücü profillerinin oluşmasına uzanan bütünlüğü dikkate alınarak, ülkenin “tedarikçi stratejisini” belirlemek, bir ortak hedef koyarak ilerlemek hepimizin ortak yararını artıracak adım olabilirdi.
7- Yeni üretim, ulaşım ve iletişim yapılanmalarının hız ve esneklik odaklı olması, işlerimizi “proje odaklı yönetmeyi” zorunlu hale getiriyordu. O nedenle KUTSO, tedarik zincirinin bugünkü yapısını, yapı içindeki boşlukları, bu boşlukları doldurarak tedarik zincirinin güçlendirilmesini, işleyişin bir sekretarya ve karargâh tarafından izlenerek dinamik durum değerlendirmeleri yaparak ilerletilmesini proje haline getirmişti. Bu şekliyle tedarik zincirini önemli bir proje olarak ele alıyor ve değerlendiriyordu.
8- KUTSO’nun arayışının önemli bir özelliği de, tedarik zincirini, bugünü etkin değerlendirme ve daha sağlıklı gelecek inşa etmenin bir aracı olarak düşünmesiydi.
9- Ülkemizdeki bugünkü üretim yapısı, işlevi ve kültürü hepimizin ortak sorumluluğu altındadır. Bu yapıda eksikler ve boşluklara olabilir. Dıştan ve içten gelen etkilerle kriz yaşanabilir. Hepimize düşen görev, küresel ölçekte yeni eğilimlerin ihtiyaçlarını iyi anlamak ilk adım olarak ele alınmalıdır. Bir adım sonrası da mevcut üretim ve bölüşüm yapısını yeni duruma uyumlandıracak öngörme ve önlem alma disiplinini göstermektir. Sonunda da, şeffaf gözetim ve denetimle kaynak kullanımında her türlü israf önlenebilir.

Ne yapılmalı?
Kütahya‘da gözlediklerimizi kendi sentezlerimizin eleğinden geçirerek ne anladığımızı özetle paylaştık. Burada önemli olan, ülkemiz iş dünyasının arayışlarını zenginleştirerek daha etkin çözümler üretecek kıvama getirilmesidir. Başta bizim değerlendirmemiz olmak üzere herkesin yaptığı analizlerin eksikleri veya yanlışları olabilir. Önemli olan bu saptamaları yazılı belge haline getirerek tartışma açmadır. Eksikler tamamlanır, yanlışlar düzeltilir; uyum yeteneği geliştirilerek ilerlenirse yaratmak istenen sonuca yaklaşılır.
Bize göre KUTSO yöneticilerinin çabalarını alıcı ruhla kavrayarak, daha geniş alanlarda tartışılmasını sağlamalıyız. Ortak aklın yarattığı toplumsal gücü oluşturabilirsek, toplumsal egemenliğin parçası ve karar vericileri arasında yerimizi alabiliriz. Sorunları tartışmaz, korkaklığa teslim olursak, küresel toplumlar arasında hak ettiğimiz yere varamayız.